Türban estetik sorunu değil siyasaldır

Gördüğünden göz kirası isteyenlerden değilim.

Türbanın başka ülkelerdeki, özellikle halkının çoğunluğu Müslüman olmayan ülkelerdeki durumu ilgilendirmez beni. Dahası, halkının çoğunluğu Müslüman ülkelerdeki durumu da, Arap ülkelerinin kadın giyim-kuşamı da ilgilendirmez beni.
Suriye, Mısır, Ürdün, Fas, vb., ülkelerin en üst yöneticilerinin eş ve kızlarının başlarının açık olması da ilgilendirmez. Tıpkı, bazı Afrika ülkelerinde Müslüman kadınların çıplak memeleriyle ortalıkta dolaşmaları gibi.
Beni Türkiye ilgilendirir. Türkiye’nin en yüksek mahkemeleri kamusal alanda ve okullarda türbanı yasaklamış ve bu yasak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insan haklarına ve demokrasiye aykırı bulunmamış... Beni bu ilgilendirir!
***
1950’li, 60’lı yıllarda üniversitelerde çok az da olsa başlarını geleneksel örtüyle örten genç kızlar vardı ve kimse bunlara engel olmazdı. Ne zaman ki 1970’lerde örtünme Siyasal İslam’ın simgesi durumuna geldi, getirildi, örtünenlere para dağıtıldı, örtünmeyenler tehdit edildi, işte o zaman laik Cumhuriyet kendini savunmak zorunda kaldı.
Bunlar erken iktidar hayalleridir. İktidara gelme yanılsaması, iktidarın el erimi uzaklıkta olduğu hayali insanları bu türden hareketlere yönlendirir.
12 Mart öncesinde bir gün, Ankara’da, Büyük Ankara Oteli’nin önünde bir hanım arkadaşa rastladım. Neler yaptığını sordum. Aynen şunları söyledi:
“İhtilalin eli kulağında. Bizimki başbakan olunca tenis oynayıp havuzda yüzemem. Bu yüzden elimdeki zamanın tadını çıkartıyorum!”
Hanım arkadaşım söylediklerine inanıyordu. Çünkü sol da o dönemde derin bir yanılsama içindeydi. Sol bu yanılsama ile tuzağa düştü, pek çok insan telef oldu.
Aynı yanılsamayı İslamcılar da yaşadılar. 28 şubat, ne 12 Mart’a ne de 12 Eylül’e benzer. Yanılsamalarını ucuz atlattılar.
***
Sözü İstanbul’un eski belediye başkanlarından Gürtuna’nın eşi Reyhan Gürtuna hanımın türbanın yerine şapkayı önermesine getirecektim. “Şapkalı tesettür”ü başörtüsüz kadınlar olumlu karşılamışlar, böylece türban sorununun çözülebileceğini düşünüyorlarmış.
İslamcı kesim ise olumsuz tepki göstermiş. İslami kesimin deneyimli hanımlarından Emine Şenliklioğlu hem Allah’ın hem de modanın emrine uymanın mümkün olamayacağını söylemiş ki haklıdır.
Bu tür olaylarda kimin ne cevap verdiğini merak etmem. Kadınlara neden örtündüklerini sorarlar, onları da merak etmem. Çünkü ailesinin, babasının, ağabeyinin zorlamasıyla, dayağıyla örtünenler bile kendi istekleriyle, kendi özgür iradeleriyle örtündüklerini söylerler, yani yalan söylerler.
***
Türbanın estetikle, modayla, dahası dinle herhangi bir ilişkisi yoktur. Türban siyasal bir simgedir, türban taşımak ise siyasal bir eylemdir.
“Başörtüsü yakın zamanda çözülemez” (Sabah, 9 Mart 2005) diyen Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek doğruyu söylüyor. Doğruyu söylemediği yer ise “Türban” yerine “Başörtüsü” sözcüğünü kullanması. Çünkü başörtüsü türban değil. Bu konuda söylediklerinin önemli bir bölümünü aktarayım:
“Efendim başörtüsü o ayrı bir olay. Yani diyelim ki, kişi üniversitede okuyor. Başörtüsünden dolayı ihraç edilmiş, üniversiteden kaydı silinmiş. Şimdi imtihana girecek, nasıl girecek? Başı açık olarak girerek diplomayı alacak. Ha ondan sonra başını örterse? Devlette çalışamıyor. Kendi özel mühendislik şirketini kurmuşsa, özel bürosunu açmışsa ona zaten devlet karışmıyor.”
Sabah gazetesi muhabiri “Bu konuda ne zaman uzlaşma sağlanacak?” diye soruyor.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek yanıtlıyor:
“Onu bugünden yarına çok kolay görmüyorum maalesef. Halen ideolojik yaklaşımlar, peşin hükümler öne geçiyor. Başörtüsü mevzuunda uzlaşma zor.”
***
Bayan Gürtuna’nın şapkasının Bayan Erdoğan ile Bayan Gül’ün türbanlarından herhangi bir farkı yoktur. Nedenleri aynıdır. Bu bağlam ve anlamda türban da şapka da Cumhuriyet devrimine karşıdır!
Bakan haklı. Laik Cumhuriyet, İslamcılığın simgesi türban konusunda kimseyle uzlaşmaz!
Yazarın Tüm Yazıları