Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Tüm suç onlarda

GEZİ PARKI. Eylemin ilk günüydü.

Haberin Devamı

Beyaz başörtülü 76 yaşındaki bir teyze, televizyonda “Bırakın hava alacak yerimiz kalsın. Ben yaşadım yaşadığım kadar, ama bu ağaçlar burada kalsın” diye feryat ediyordu.
Keşke o nur yüzlü, yaşlı teyzenin çağrısına kulak verilse, keşke masum bir eylem, gözü dönmüş bir şiddete maruz kalmayıp ortak bir çıkış noktası bulunabilseydi.
Ama yüzde 50’yi görme, duyma bozukluğu yaşayan iktidar, maalesef bu toplumsal tepkiyi de görmek istemedi. Gezi Parkı’nı Taksim’i biber gazına boğdu.

***

DOĞRUDUR. Eylem, birkaç ağacı korumayı amaçlayan bir yeşil gösteriden tüm Türkiye’ye, hatta dünyaya yayılan toplumsal bir isyana dönüştü.
Ama bunun sorumlusu kim?
Sokaktaki ‘birkaç kendini bilmez’ mi?
Onları ‘ben yaptım oldu’ şeklinde yok sayan politikacı ve politikaları mı?
Derdini anlatamayan, oy tabanının yaşam biçimi konusundaki endişelerine sahip çıkmakta yetersiz kalan muhalefet mi?
Halkı TOMA’sı, tazyikli suyu, biber gazı, dipçiği, öfkesi ve hırsıyla terörize eden devlet mi?
Yoksa eylemde gaza boğulan, nefesi kesilen ancak yine de canlı yayından vazgeçmeyen sosyal medyacı mı?
Aslında bu sorunun yanıtını üç aşağı beş yukarı çoğumuz biliyoruz.
Tüm suç onlarda. Evet onlarda. Gezi Parkı’ndaki o yaşlı çınar ve meşe ağaçlarında.

***

Haberin Devamı

YANLIŞTIR. Böyle bir tepki varken, çıkıp E-5 ve TEM otoyollarının etrafına dikilen ağaçlardan söz etmek manasızdır. Ne yani kentte büyümüş, yetişmiş o insanlar, çoluk çocuk biraz yeşil teneffüs etsin diye otoban kenarlarına mı çıksın.
İstanbul betona, AVM’ye gömüldü. Ağaç, orman görebilmek için onlarca km. gitmek gerekiyor. Ve yayılma bir yandan Tekirdağ’a bir yandan kuzeye, öte yandan Bursa’ya doğru ürkütücü bir şekilde ilerliyor.
Şimdi böyle bir tepki var. İstanbullu, Taksim’e görsel hafızasında olmayan, hatırlamadığı bir kışla istemiyor. İstanbullu, anılarında, fotoğraflarında yeri olan bir Gezi Parkı istiyor.

***

USTALIK. Güzel, keyifli bir dönemdir.
Bu döneme iz bırakmak isteği de bir yere kadar makul bir dürtüdür, anlaşılabilir.
Ama ustalık, 1940’larda CHP’nin yıktığı bir kışlayı halka “Orada tarihi eser var” diyerek sıfırdan inşa etmekle olmaz. Bir bina uğruna, ülkeyi büyük bir sosyal patlamanın eşiğine getirmek olsa olsa acemi bir hükümetin işi olur.
Öte yandan Kürt sorununu neredeyse çözme aşamasına getirmiş olmak bile o iktidarın yetkinliğinin geldiği aşamanın bir göstergesi sayılabilir.
Dolayısıyla, inatlaşmadan vazgeçilmelidir. İlk adım Taksim’deki kışla projesiyle olabilir. Çünkü ne AKP, ne de diğer seçmen tabanının Taksim’de AVM olsun ya da olmasın kışla görünümlü bir yapı istediğini sanmıyorum.
Şimdi halkın hem çevre hem de hayat tarzıyla ilgili kaygılarına kulak verme zamanıdır. Ustalık kibri, küçük görmeyi değil, sağduyu, şefkat ve aklıselim gerektirir.

Yazarın Tüm Yazıları