TÜKENMİŞLİK SENDROMUNA URAL'IN REÇETESİ

Güncelleme Tarihi:

TÜKENMİŞLİK SENDROMUNA URALIN REÇETESİ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2013 09:18

Meryem Uzerli ile gündeme gelen Tükenmişlik Sendromu’nun tedavi reçetesini Selçuk Ural verdi: “Artık herkesin elinde antidepresan... Oysa yabancı madde almaya ya da tedavi görmeye gerek yok; bol spor yapın, ter atın, eve bir müzik aleti alın, oturun başına, bir hayvanın başını okşayın, geçiyor.” Ural’la buluştum, bir yandan spor yaparken diğer yandan genç kalma formüllerini, müzik dünyasının dünü ve bugününü, oğlu Hakan Ural’la ilişkisini ve şöhretin bedellerini konuştum.

Haberin Devamı

Selçuk Ural hiç yaşlanmıyor. Yıllardır Levent Tenis Kulübü’nde birlikteyiz, her gün karşılaşıyoruz. Sürekli spor yaptığınıza birebir şahidim ama bu durum sadece sporla açıklanamaz sanırım. Genetik özellikler desem? Kökler nerelere uzanıyor?   
  
- Kütük Malatya ama doğum yerim Bartın. Yıllardır Bartınlı’yım derim. Anne Karadenizli, yeşil gözlü, sarışın, baba tarafı da tam Bartın.

Genç kalma hikayenize döneceğim ama Selçuk Ural söz konusu olunca önce müzik demek lazım.

- Müzik aşkı Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde telefon ahizesi ile şarkı söyleyerek başladı. “Sesin güzel senin, hadi şarkı söyle” derlerdi, ben de    telefon ahizesi ile söylerdim. Hep şarkıcı olmak istedim küçükken de.

HAKAN ŞARKICI OLAYIM DEDİ AMA BAKTIK Kİ HİÇ SES YOK  

Neden acaba? Aileden mi geliyor müzik aşkı?

- Okulda gencim, yakışıklıyım... Saçlar da Elvis gibi taralı, zaten “Sen Elvis’e benziyorsun derlerdi. Mahalle aralarında şarkı söyleyerek dolaşıyordum, oradan herhalde. Ailede kimse yok, hatta normal sesli bile kimse yok.

Nasıl yani?

- Hakan bir ara şarkıcı olayım dedi, sonra denedik ama baktık ki hiç ses yok. Bana gelmiş işte öyle bir yerlerden... İlk grubu kurduk sonra Jüpiterler diye... Berkant askere gitmişti, “Selçuk sen gel, solistimiz ol” dediler. Lise sonda terk ettim konservatuara geçtim.

Aile ile çok çatışma oldu mu?

- Oldu ama babam, nur içinde yatsın, çok medeniydi, “İstiyorsan bunu yap oğlum” dedi. Sonra bir yaz Hilton’a geldim. Şerif Yüzbaşıoğlu’na “Çok güzel sesli bir çocuk var, git dinle” demişler. Sonra o beni dinledi, ailemden izin aldı ve 1963 yılında Hilton Oteli’nde başladım. İki yıl çalıştıktan sonra yola tek başıma devam etme kararı aldım.

Kaç nesil büyüdü sizin şarkılarınızla hiç düşündünüz mü?

- Beş-altı jenerasyon büyümüştür. Meslektaşlarımın çoğunu kaybettik; Ferdi Özbeğen, Neşet Ertaş, Berkant, Cem Karaca, Barış Manço, Tanju Okan... Hepsiyle çalıştım. Hepsi de sağlam şarkıcılardı. Ben spor hayatım sayesinde hâlâ ayaktayım. “Gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse’ diye bir laf vardır. Şimdi albüm hazırlıyorum.

TENİS KORTU OLMAYAN  YERE KONSERE GİTMEZDİM

Tenis kortu olmayan yere konsere gitmezmişsiniz? Öyle mi gerçekten de?

- Doğru. En parlak devrimde Mersin’den bir konser teklifi geliyor, “Kort var mı?” diye soruyorum, yoksa gitmiyorum. 70’lerde Efes Oteli’ne zorla kort yaptırdım.
O yılları bugünle karşılaştırsak... Müzik dünyası için bilgisayar çıktı mertlik bozuldu diyorlar, ne kadar doğru?

- Biz o zaman stüdyoya girip orkestra ile canlı söylüyorduk. Bant kesme, bilgisayarla düzeltme gibi şeyler yoktu. Hatta komik hikayeler vardır. Berkant’ın “Samanyolu’ şarkısının çıkışı tesadüftür. Sezen Cumhur bir şarkı yetiştirecek ama yetiştiremiyor. Rahmetli Metin Bükey “Bende böyle bir şarkı var, onu koyalım” diyor. “Samanyolu” o anda çıkmıştır, çalınıp söylenmiştir.

Zamane bestelerinin çoğu bir çırpıda yapılmış, üzerinde düşünülmemiş hissi uyandırıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

- Şu anda yapılan şarkılarda öyle bir melodi yok. Şimdi bir bestekâr yılda rahat 50 şarkı yapıyor, o zaman bir bestekar yılda 1-2 şarkı yapardı.

BOL KADIN HAYRANI OLAN POPÜLER BİRİYİM

Günümüzde şarkıcılar daha çok konserlerden kazanıyor. Sizlerin zamanında çok sık konser verdiğinizi biliyorum. Hayli zengin olmalısınız?

- Evet çok çalışıyorduk ama şimdiki paralar yoktu. Yedi gece gazino açık, oradan başka yere geçiyorum. Onlarla birlikte etti haftalık 14. Dört de matine var; iki kadınlar, iki pazar matinesi... Etti 18. İki de ekstra yapıyorsun, 20... Şimdi çok popüler insanlar yılda 40-50 iş yapıyor, biz bir ayda 80 iş yapıyorduk. Ama bugünkü paralar yoktu.

Para ne ifade ediyor sizin için?

- Her şey değil ama çok önemli.

Bir ara müzikten sıkılıp iş hayatına atıldınız? Neden?

- 20 sene çalışmıştım. Sahneden ve şöhretten sıkıldım. Fiziği iyi olan, bol kadın hayranı olan, popüler biriyim. O beni sıktı, bir iş hayatına atılayım dedim ama o da olmadı.

Koruyabildiniz mi paranızı?

- Hayır. Ticarette çok para batırdım, anladım ki ben iş adamı değilim. Hayatta benim için her şeyden önce sıhhat gelir. İkincisi de arkana baktığında utanılacak şey olmaması.

ALBÜM İÇİN SEZEN AKSU’DAN  BİR ŞARKI BEKLİYORUM

Yıllar sonra tekrar bir albüm yapıyor ve müziğe devam diyorsunuz. Bu kararda sizi iten güç ne oldu? Ve tabii nasıl bir albüm geliyor?

- Fransa’da Johnny Hallyday ortalığı yıkıyor, Amerika’da Tom Jones, Tony Bennett... Türkiye’de de bizim kuşak iyi şeyler yapabilir. Albüm için Sezen’den bir şarkı bekliyorum. Üç şarkı benim. Selami Şahin’in sözü var, sirtaki yapacak bana. Hayatım boyunca sirtakileri keyifle söyledim. Yaza yetişir diyordum ama son bir ayımı Galatasaray marşına verdim. İnşallah eylüle çıkaracağım.

Hayırlı olsun şimdiden. Konserler devam ediyor ama o arada değil mi?

- Bu yaz 30’a yakın festival konserimiz var. Bir grup kurduk; Neşe Karaböcek, Seyyal Taner, Ersen Erdura, Semiha Yankı ile sahneye çıkıyoruz.

EŞİM BANA TÜM HÜRRİYETİMİ VERDİ

Özel hayatınıza gelmek istiyorum. Eskiden yoğun bir iş hayatınız olduğunu söylediniz. Günde iki konser, matine derken eve ayıracak vakit oluyor muydu?

- Eve vakit ayıramıyorduk ki. İki evliliğim var. 30 yıldır da son eşimle birlikteyim. İlk yıllarda görüşemiyorduk bile, öyle bir tempo vardı ki gecede dört-beş iş. Kendisi müthiş anlayışlı davrandı, benim en popüler zamanımda bütün hürriyetimi verdi.
    
Hiç görmüyoruz ama yanınızda kendisini?

- Bazı sanatçılar eşiyle hep beraberdir, biz de ilk 10 yıl öyleydik ama sonra panik atak geçirdi ve tüm kokteyllerde, organizasyonlarda beni bıraktı, “Sen git, ben çiftliğimde oturayım” dedi. Trakya’daki çiftliğimizde organik tarım yapıyor, hayvanlarla uğraşıyor. Oradaki bütün büyük pazarlara da dağıtıyor ürünlerini, öyle bir meşgale buldu. Haftanın iki günü falan burada, bu hayatı sevmiyor.

BU MESLEĞİ YAPIP İÇKİ BİR SETTE 500 MEKİK ÇEKERİM

Siz nasıl dengelediniz durumu? Eşiniz yanınızda değil, kadınların ilgisi yoğun...

- Ben çok genç yaşta gördüm parayı, şöhreti. O yüzden hazmedebildim. Ben bu mesleği yapıp da içki içmeyen nadir insanlardanım. Hilton’da çalışırken bütün orkestra içiyordu, hatta başka şeyler de kullanıyorlardı, ben sokaklarda geziyordum palto sırtımda ki duman altı olmayayım... İçki içmemem ve şu spor hayatı bana başka bir kimlik kattı.

Sizce kalıcı olmanın sırrı nedir?

- Karizma. 50 senede öyle sesler duydum ki, ama hiçbir şey olamadılar. Sahne karizması başka bir şey. Bir de bizim kalıcı şarkılarımız var. “Güle Güle Sana” 50 sene sonra da söylenecektir mesela... Şimdi böyle şarkılar çıkmıyor. Adam milyonlarca kaset satmış ama 15 sene sonra o şarkılardan hiçbiri söylenmeyecek.

Spor salonunda en uzun süre kalan siz oluyorsunuz hep. Gençler havlu atarken siz spora devam ediyorsunuz.

- İçeride 30 yaşında gençler var, onlar yorulur, ben 40-50 şınav yaparım. “Selçuk abi nasıl yapıyorsun, ben 10 tane yapamıyorum” diyorlar. Ben bir sette 400-500 mekik yapıyorum. Adam karşıma geliyor, “Selçuk abi senin çift kalbin mi var?” diyor. Sahne disiplini ve bu paralel. Mesela rahatlamak için içki içerler ama benim hiç ihtiyacım olmadı içkiye. İçki içenlerin hepsi de öldü zaten.

Meryem Uzerli’nin Tükenmişlik Sendromu’na ne diyeceksiniz?

- O sendromu sık sık okuyorum. Benim tavsiyem, spor yapsınlar. 30 yaş ve üstü herkesin elinde antidepresan. Onun yerine ter at, evine estrüman al, otur başında... Ya da bir hayvan al eve. En sinirli anımda bir hayvana el süreyim, yarım saat piyano çalayım, geçiyor.

KİMSENİN EKMEK  PARASIYLA OYNAMADIM

En büyük pişmanlığım dediğiniz bir şey var mı hayatta?

- Çok... Her insanın çok pişmanlığı vardır.

Barıştığınız bir pişmanlığınız var mı?

- Çok şey öğrendim. Belli bir yaşa gelince okumak şart değil, yaşayarak öğreniyorsunuz. Kendi kendime felsefelerim vardır, birine çok kızıp yumruk atmak istesem de asla ekmek parasıyla oynamak istemem. Yaptığımız hatalar ve cahillikler var ama Allah’a şükür kimsenin hayatıyla oynamadım.

Hakan Ural’a geleceğim. Babalarının şöhreti çocukları olumlu mu, olumsuz mu etkiliyor?

- Hem olumlu hem de olumsuz etkiliyor. Ben asla bu sektöre girmesini istemiyordum. Mutlu bir hayat değil bu... 10 bin sanatçının 9 bin 500 tanesi mutsuzdur... Hem maddi hem de manevi açıdan... Neden en çok sanatçılarda yaygın uyuşturucu kullanımı? Dışarı bakıyorsun orada da öyle. Elvis uyuşturucudan öldü mesela.

Ama uzak tutamadınız Hakan’ı sanat dünyasından?

- Bir yönetmen Hakan’a “Gel film çekelim” demiş. Gökten zembille iner gibi başrol ile başladı. Hakan’a yüz kere “Oğlum bir tiyatroya git. Sandık taşı, bir şey öğren, emekle” dedim... Nitekim oğlum 40’ına geldi, “Bu nasıl bir piyasa” diyor.

BİRÇOK ŞÖHRET BİRKAÇ İZDİVAÇ YAPMIŞTIR

Hakan’ın Sibel Can ile evliliği, boşanması, sonraki durumları hep gündem oldu. Bu konularda size de çok soru soruldu. Çok hoşnut olmadığınız bir durum tabii. Hatta canlı yayın terk etmişliğiniz bile var?

- Hakan şimdi çok mutlu, iyi bir eşi var. Bir önceki evliliğiyle ilgili bana bir şey sormayın diyorum hep, methedemem, kötüleyemem, torunlarımın annesi.
O duruşunuzu gerçekten çok beğeniyorum, torunlarınızın annesi, Hakan’ın yeni bir evliliği var ve siz de güzel bir denge kurmaya çalışıyorsunuz.
- Oğlum evlendi, mutlu bir beraberliği var. O kadar kötü günden sonra iyi, mutlu. Bir sürü şey geçirdi... Zaten şöhretle evli olmak zor iş. İki şöhret olursa birbirlerini anlarlar, ama onların evliliği zordu çünkü çok gençlerdi. Birçok şöhret birkaç izdivaç yapmıştır, ayıp değil bu, meslek zordur.

Siz bu konuda şanlısınız ama...

- Benim evliliğim piyango. Hürriyetimi verdiği için... Ama o da bilir ki dünyanın en güzel kadını gelse, asla ve asla onu ihmal etmem, ihanet etmem.

“Serseri” diye bir şarkınız var. Siz hiç serserilik yapmamışken nasıl çıktı bu şarkı?

- Etiler’de çok meşhur bir disko vardı. Orada buz gibi havada, kapının önünde bira içen çocuklar görürdüm hep. Belli ki kız arkadaşı yok, parası yok, içeri alınmamış. Şarkıyı da o gençlere yaptım. Hollandalı bir grup çok beğenmiş, istiyorlar. Belki onlara vereceğim.

Yaptığınız en çılgın şey nedir?

- Cenk Koray ile birlikte uçakta sigara yasağı başlamışken, hadi içelim dedik. Yaktık sigaraları, şikayet ettiler, hostesler geldi, söndürün dediler. Ben kafamı saklıyorum, Cenk “Söndürmem, korkuyorum, o yüzden yaktım, durdurun inelim” dedi.

ESTETİK OPERASYONA HİÇ GEREK DUYMADIM

Yakışıklı olmak başa bela mı?

- Yıllarca çok küfür yedim. Yakışıklı, genç ve popülerim, Beyoğlu’nda yürürken kadınlar “Aaaa Selçuk Ural” der yanındaki de basardı küfürü. Geçenlerde Bebek’te yürüyoruz arkadaşlarımla, dönmüş adamlar “Bu adam hiç yaşlanmaz mı” diye söyleniyor.

Estetik var mı hiç?

- Hiç yaptırmadım, gerek duymadım. Genetik bir şey... Ayrıca sporun etkisi... Ama en önemlisi kendinle barışık olman. Spora rağmen kalp krizi geçiren arkadaşlarıma baktım; burada herkesle kavga ederler, dışarıda kavga ederler, küçücük kediye tekme atarlar.

Sizin özel formülleriniz de var ama. Levent Tenis Kulübü’nde herkese önerilerde bulunuyorsunuz zaman zaman.

- Evet. Mesela Çin, Kanada, Amerika 10 sene araştırma yapıyor ve ortaya çıkıyor ki; dış adaleleri uzamayan insanların kalp krizi riski yüzde 70... Ben bunu 30-35 yıl önce keşfettim. Sıhhat konusunda çok araştırmacıyım, kitap da yazıyorum. Mesela saç diplerine tırnaklarınla acıyana kadar friksiyon yaparsan o saç dökülmez. Yüz masajı da önemli. Sabah akşam yapacaksın. Bir de mineralli bir su var, onu sürerek masaj yaparsan yüzün düşmez. Genç erkekler bile şimdi yüz masajına gidiyorlar ama ben bunu 15 sene önce buldum.

Haberin Devamı

GİTTİN GİDELİ ÇOCUKLUĞUM BİTTİ ANNEM

İnsanın en iyi dostu yastığıdır. Mutluluk, gözyaşı onda gizlidir diye yazmışsınız Twitter’da geçen gün. Siz nelere üzülürsünüz?

- Ben çok çabuk ağlarım. Hayatta iki idealim vardı; biri Galatasaray marşı yapmak, diğeri anneme şarkı yazmak. Anneler Günü geliyordu, gece geçtim klavyemin başına ve anneme bir şarkı yazıp bitirdim.

Annenize yazdığınız şiirin bir bölümünü paylaşır mısınız bizimle?

- Öptüm o pamuk gül kokan ellerini annem/ Öptüm kokladım, doyamadım annem/ Gittin gideli özledim, canım bitti/ Annem gittin gideli çocukluğum bitti annem.

Haberin Devamı


Prof.Dr. M. Özkan Pektaş: Başkalarının değil kendi hayatını yaşamış

Başarılarla geçmekte olan bir ömür... Prensipleri sayesinde zorluklara karşı ayakta ve dengeli durmuş. Tüm sanat camiasının örnek alması gereken yaşam tarzını da korumuş. Net, abartıdan uzak, samimi yorumlarda bulunuyor. Başkalarının hayatını değil kendi hayatını yaşamış. Yaşananlara ne olursa olsun saygılı. Uzun bir ömür diliyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!