Tuhaf şeyler

Nurgül Yeşilçay ve Mithatcan Özer’in “elektrikli” haberleri basında verilirken ısrarla aralarındaki yaş farkının belirtiliyor olması çok tuhaf.

Haberin Devamı

Neymiş; Nurgül 35, Mithatcan 30 yaşındaymış.
Yani Nurgül beş yaş büyükmüş Mithatcan’dan. Peki tam tersi olsaydı, yani Mithatcan büyük olsaydı Nurgül’den? O zaman da parantez içinde belirtilir miydi yaşları? Hiç zannetmiyorum.
? Bir cep telefonu markası düzenlediği parti sonrası “seçtiği ünlülere” cep telefonu hediye etmiş.
Hediye etmesinde tuhaf bir şey yok. Ama yöntem tuhaf...
Parti sonrası ünlü ya da ünlümsü şahsiyet kapıdan çıkarken alelacele eline tutuşturulmaz ki böyle bir şey. Madem jest yapacaksın, adresini al ünlü saydığın kişinin, sonradan oraya gönder.
Bizim ünlülerin dörder beşer telefonu kapması da ayrıca tuhaf.
Ne yapacaklar onca telefonu, satacaklar mı? Hiç anlamadım.

Güzel şeyler

? Sarayburnu’ndaki restoranıyla nam salan Sur Balık, Arnavutköy’de de şube açmış. Geçenlerde birkaç arkadaş uğradık, demlendik. Ne yalan söyleyeyim, daha salaş bir atmosfer bekliyordum. Oysa girişinden içindeki dekorasyona kadar Arnavutköy Sur Balık bir hayli lüks takılmış. Hatta korkutucu derecede lüks. “Korkutucu” şu manada: Hani insan balıkçıya gidince rahat etmek istiyor. Hem giydiği spor kıyafetle hem de gecenin sonunda ödeyeceği rakamın coşmamasıyla ilgili...
Neyse ki Sur Balık’ın dışı lüks, ruhu yine salaşmış. Fiyatları da normal.
Bu arada ilginç bir detay: Restoranın mutfağını, 150 yıllık yalıya zarar vermemek adına deniz seviyesinin altına yapılan çelikten bir havuzun içine yerleştirmişler. İlk duyduğumda, “Nasıl yani?” dedim, “Yok artık.”
Garsonlar “Valla öyle” deyince aşağı inip baktık. Aklıma -olmazsa olmaz- türlü felaket senaryoları geldi tabii, şimdi hiç paylaşmayayım, gerçek olur filan...
? Deniz Seki uzun bir aradan sonra albüm çıkardı, “Sözyaşlarım” adında. Albümün tanıtım konseri için Maslak Sheraton’ın 26. katındaki Qubbe’deydim geçen hafta.
İlk kez geliyorum buraya. Otelin tepesinde bir kafesin içindesiniz sanki, her yer cam, ilginç bir duygu...
İstanbul’un manzarasına da her yönden/açıdan hakimsiniz.
Keşke (ah keşke), mekanın tepesini örten o perdemsi şeyi de kaldırsalarmış (gökyüzünü görmek adına.)
Deniz o gece Zeynep Tosun imzalı siyah elbisesiyle çok şıktı, peş peşe yeni albümünden şarkıları canlı kanlı okudu. Okudukça daha çok şahlandı sanki.
Sanırım onun yeniden sahnede olması hem ona hem de bize İYİ geldi.
Ötesi? Ötesi çok (dalgalı) aslında...
Ama hem albümde bir çorba kaşığı emeğim olduğu için fazla satır döşenmem sanki şık olmaz hem de “Sözyaşlarım”ı dinledikçe fazlasıyla (coşup) duygusal hatlara bağlanabilirim, (hani sizin için de) sonu iyi olmaz.

Şık şeyler

Haberin Devamı

Ruhsat işlemlerini tamamlayamadığı için bir türlü açılamayan Bebek’in -dışarıdan bir butik otel ya da plazayı andıran- yeni mekanı Chilai nihayet açılmış. İlk katı ve denize açılan terası hemen göz dolduruyor.
Şimdiden Chilai’nin yemekleri kulaktan kulağa yayılmış.
Bunda en büyük pay tabii ki İran asıllı şef Hazer Amani’ye ait. Cordon Bleu çıkışlı Amani, en son Cape Town’daki lüks otellerde çalışmış. Chilai’ciler onu keşfedip İstanbul’a transfer etmişler.
Adını daha çok duyacaksınız Amani’nin, benden altını çizmesi...

Haberin Devamı

Şebnem Ferah-Nilüfer düeti “Erkekler Ağlamaz” kadar, aynı albümde yer alan Hayko Cepkin-Nilüfer düeti “Aşk Kitabı” da çok şık. Tamam, ilk dinleyişte alışması zor, hatta deneysel bir düet.
Ama dikkat çekici ve şık olduğu kesin işte. Hele Hayko’nun müezzin edasıyla çığlıklanması...

www.facebook.com/onurbasturkpage

Yazarın Tüm Yazıları