Tufan Türenç: Yapay gündem döngüsü







Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

SOKAKTAKİ sade vatandaşın genelkurmay başkanı ile kuvvet komutanlarının adını bilemediği gün demokrasimiz Batı düzeyine gelmiş demektir.

Bugün Türkiye'de sivil otoritenin, askeri otoritenin vesayeti altında olduğunu yadsımak kendimizi aldatmak olur.

Türk Silahlı Kuvvetleri Batı demokrasilerinde olduğu gibi siyasetle doğrudan ilgilenmeyen bir kurum konumunda değil.

Tersine askerler, Milli Güvenlik Kurulu'nu doğrudan etkiliyorlar ve alınan kararlar onların ağırlıklarını taşıyor.

Bugün Türkiye'de askerlerin istedikleri her şey anında sivil otorite tarafından yerine getiriliyor.

Peki Silahlı Kuvvetler neden Batı demokrasilerinde olduğu gibi normal çizgisine çekilemiyor?

Bunun yanıtını dürüstçe vermek gerekirse Türkiye'de sivil otoritenin yetersizliğini kabul etmek zorunluluğu ortaya çıkar.

Askerin kışlasına çekilmesi için sivil otoritenin ülkeyi iyi yönetmesi, sorunları çözme yetisini göstermesi gerekir.

Oysa bugün Türkiye'de sivil otorite başa çıkamadığı hemen her sorunu askere yıkmaktadır.

Bunun başında da asayiş var.

Eğer asker olmasaydı Türkiye kanlı PKK terörünün üstesinden gelemezdi.

Toplumu inananlar-inanmayanlar diye ikiye bölen, laik demokratik cumhuriyeti tehdit eden Refahyol iktidarı döneminin olumsuzluğu da unutulmamalı.

O günleri düşünürsek, askerin siyasetin içine çekilmesi için her türlü saçmalığın yapıldığını anımsarız.

* * *

Evet asker kışlasına çekilmelidir.

Ama bunu sağlamak da ülkeyi yöneten sivil otoriteye düşmektedir.

Bugün yaşadığımız Türkiye'nin normal yönetildiğini kim iddia edebilir?

Yalnız bugün değil, geçmişte de iktidarların askerin çizgisine çekilmesini sağlayacak düzgün yönetimi gösterdiği söylenemez.

Bakın bugün ülkenin bunca sorunu varken, halk geçim sıkıntısı içinde inim inim inlerken biz neleri tartışıyoruz:

‘‘28 Şubat bir silahsız darbe mi, yoksa demokratik bir tepki mi?’’

‘‘Düğmeye asker mi bastı, siviller mi?’’

‘‘Başbakan bunu dedi, Genelkurmay şunu dedi.’’

‘‘Asker Avrupa Birliği'ne karşı mı, değil mi?’’

‘‘Yolsuzlukların üzerine asker gidiyor, hayır hükümet gidiyor.’’

''Jandardma yetkisini aştı, hayır aşmadı görevini yapıyor.''

Bu ve buna benzer tartışmalar macun gibi uzatılıyor ve ülkenin bütün gündemini dolduruyor.

Ülkenin çözüm bekleyen sorunları, dünyadaki çok önemli gelişmeler bir yana itilerek herkes bu konuları konuşuyor.

Gazeteler, televizyonlar bu tartışmalarla dolup taşıyor.

* * *

Bütün bunların sorunların çözümüne bir yararı oluyor mu?

Örneğin enflasyon düşüyor mu?

Ekonomik kriz aşılabiliyor mu?

Temiz toplum için sistem yeterince çalıştırılıyor mu?

AB ile ilişkilerin geliştirilmesi için gerekli ilerleme sağlanıyor mu?

Özelleştirme hızlandırılabiliyor mu?

Reformlar gerçekleştiriliyor mu?

Demokratikleşme için gerekli adımlar atılıyor mu?

Kıbrıs sorunu, Yunanistan'la ilişkiler yoluna sokulabiliyor mu?

Yoksa tartışmaktan, birbirimizi karalamaktan, bu sorunların hiçbirini düşünecek, bunların üzerine eğilip kafa yoracak zaman mı kalmıyor?

Evet kalmıyor.

Bütün enerjimizi kısır tartışmalarla yitirip ülkemiz için yaşamsal olan bu sorunlara yönelemiyoruz.

O yüzden de başımız bir türlü dertten kurtulmuyor.

Yazarın Tüm Yazıları