TSK: bir normalleşme kavsi

Bir ordu düşünün ki yarım yüzyılda üç darbeye ve dört darbe girişimine imza attı.

Haberin Devamı

Hesapladım, demek ortalama her yedi yıl bir ayda asker sivile karşı süngü takmış.
Bazı Afrika ve Orta Amerika ülkelerinde emsali olabileceği için “dünya şampiyonu” diye büyük konuşmak istemiyorum ama şu kesin, TSK meşum bir rekorda başa güreşiyor.

ÖTE yandan yine öyle bir ordu tahayyül edin ki tam atmış yıldır NATO üyesidir.
Dolayısıyla da genel strateji çiziminden silah standardına veya lojistik eğitimine dek, Batı İttifakı’nda yer alan bütün askeri kuvvetlerle aynı kavram ve yöntemleri paylaşmaktadır.
Oysa buna rağmen, üstelik de muvazzaf konumdaki bazı en üst düzey generalleri bile “Avrasya seçeneği”nden veya “Çin–Rusya alternatifi”nden dem vurabilmektedir.
TSK burada da hiç kuşkusuz, kendi devletinin ta 1945’te yapmış olduğu ve hiç aralıksız sürdürdüğü “esas ve temel tercih”le çelişki dillendiren yegâne ordudur.

Haberin Devamı

SONRA yine şöyle bir ordu tasavvur edin:
Halen Silivri’de yargılanmakta olan ve bazı deliller kesinleştikçe de mecburi ikrara geçen “Ergenekon” zanlısı subaylar zaten ortada, o ordu hür ve sivil iradeyle seçilmiş iktidar partisini hırpalamak ve yıpratmak amacıyla dezenformasyon ve komplo şebekeleri kurmuştur.
Nitekim dünyanın başka demokrasilerinde benzeri bir şey ortaya çıksa yer yerinden oynardı ama bizim medya YAŞ toplantısına odaklandığı için dehşet itiraf gümbürtüye gitti.
Oysa bu hafta aynı Silivri’deki aynı yargılamanın albay rütbeli sanığı TSK’nın sahte internet siteleri vasıtasıyla ve ancak dış düşmana karşı ve savaş durumunda devreye girmesi düşünülebilecek “kara propaganda” yöntemine başvurduğunu bizzat doğruladı.
Kabul, malûm “ulusalcı” koro bugüne dek “orduya iftira atıyorlar” diye şakısa bile aslında Bursa’daki Sağır Sultan dahi böylesine rezil bir kumpas düzenlendiğini biliyordu.
Ama yukarıdaki itirafla askeri bünyedeki pespaye kışkırtıcılık resmiyet kazanmış oldu.
İmdiii...

İMDİSİ şu ki bütün bunlar dünyanın neresinde “normal” (!) addedilir?
Binde birinin bile tahayyül edilemeyeceği demokratik sistemleri zaten geçelim!
Fakat en totaliter rejimler dahi ordularına sivil otoriteye itaat zorunluluğu getirmez mi?
Otuzlu yıllardaki subay katliamıyla yetinmeyen Stalin kendisine gölge ederler diye 2. Savaş kahramanı Mareşal Juvkof ve kurmaylarını bile anında ıskartaya çıkartmamış mıydı?
Generallerine “salak” diye hitap eden Hitler apoletli erkânı tir tir titretmiyor muydu? Ahali “Çöl Tilkisi” Rommel’e tapınsın, ona “ya ip, ya intihar”dan başka seçenek tanıdı mı? 
“Silaha siyaset komuta eder” buyuran Mao da “Halk Kurtuluş Ordu” dizginlerini hep Parti tutsun diye “Merkez Askeri Komisyon”u kurmadı mı? Organ hâlâ işlemiyor mu?
Evet evet, militarist diktatörlükler hariç hiçbir yer ve rejimde ordulara TSK’nın sahip bulunduğu ayrıcalık ve dokunulmazlıklar bahşedilmez ki, zaten “normal” olan şey de budur!

Haberin Devamı

O halde “ulusalcı” tantanaya aldırmayın, demek şimdi biz de nor-mal-le-şi-yo-ruz!
Çünkü son YAŞ toplantısına paralel olarak gerçekleşen komutan istifaları, general tayinleri, masa düzenleri falan, bütün bunlar sonsuz anormal ve sırf Türkiye’nin nev-i şahsına münhasır olan ucube bir durumun nihayet “normal”e doğru kavis çizmesi anlamına geliyor.
Ancak yalnız kavis söz konusudur ve esas ideolojik rota henüz mecrasına girmemiştir.
Ne vakit ki TSK iç bünyede de kendine vehmettiği “koruyuculuk” ve “kurtarıcılık” misyonu unutacaktır; yani ne vakit ki Kuleli’deki eğitim “hedefi sivil gösterir, asker tetikte komut bekler” ilkesiyle başlayacaktır, Türkiye tam “normal”e işte o zaman kavuşacaktır!

Yazarın Tüm Yazıları