Trençkot altında Kazablanka

Burberry marka, tıpkı otomobildeki bir Bentley yahut Jaguar gibi, kalburüstü giyim kuşamın sembolü haline geldi. Zaten şimdi hatırlamaya çalışıyorum da, Bogart’ın dışında kimler aynı "Burberry" trençkotla modern mitoslara dahil olmadı ki!

Önce size bir ahiret sorusu soracağım.

Sinema tarihinin şu emsalsiz filmi "Kazablanka"daki en ünlü iki sahne hangileridir?

Ağzınızı açmanıza meydan bırakmadan cevabı ben veriyorum.

Bir; Humphrey Bogart’ın "Rick’s Cafe" piyanosunda "As Time Goes By"ı mırıldanmakta olan Dooley Wilson’in yanına giderek ona defalarca "Bir daha çal, Sam" dediği kareler.

İki; maceranın tam sonunda aynı Humphrey Bogart’ın, eski sevgilisi Ingrid Bergman ve şimdiki kocası rolündeki Paul Henreid’i havaalanından uğurladığı görüntüler.

Hatta, bu sonuncusu ilkinden de daha çok kolektif hafızaya yerleşmiştir.

Çünkü, dev sinema eserinin esas afişi de yukarıdaki sekansı yansıtır.

Sisler arkasındaki uçağın ön planında, şapkalı ve trençkotlu Bogart silueti seçilir.

İmdii, size başka bir ahiret sorusu daha soruyorum.

Hayır hayır, Michael Curtiz yönetimindeki bu başyapıt filmin aslında bir antinazi manifesto olmasından ve henüz tarafsız durumdaki ABD’yi müttefik safta savaşa sokmaya zemin hazırlamasından yola çıkarak, siyasi içerikli bir bilmeceye dalacak değilim.

Bugün pazar ve böylesine ciddi şeyler yazanın da, okuyanın da ancak kafasını şişirir.

Ben sadecene şu soruyu tevdii ediyorum:

Yukarıdaki trençkotun özelliği neydi?

Hadi bakalım bekliyorum ve de işte bu defa çenemi tutarak, cevabı yapıştırmıyorum.

Ee, neden gıkınız çıkmıyor? Niçin sus pus kesildiniz?

Niye havaya bakıp ıslık çalmaya başladınız?

Hayır efendim, öyle trençkotun rengiyle, kupuyla, düğmesiyle, apoletliyle ilgisi yok!

Daha doğrusu, uzaktan uzağa var da, bunlar ancak birer ayrıntı oluşturabilir.

Yok yok, işte bilemediniz ve mecburen, yine sizin yerinize yanıt vermem gerekiyor.

Artı, bir daha tekrarlamam, şimdi lütfen kulağınızı açın ve aşağıdaki noktayı not edin!

EFSANEVİ BURBERRY TRENÇKOT

Efendim, muhteşem Humphrey Bogart’ın o efsanevi "Kazablanka" filminin son sahnesinde giymiş olduğu o trençkot, aynı ölçüde efsanevi "Burberry"dir!

Hani şu, en saf kan İngiliz beygirinden bile daha İngiliz olan ve kullandığı astar dahi bütün dünyada alamet-i farika yerine geçen ultra meşhur marka var ya, işte onu kastediyorum.

Üstelik, hanidir ve hanidir lüks kategorisinde addediliyor olsa bile hiç unutmayın ki, o "trençkot" sözcüğünün mucidi dahi bizzat "Burberry"dir!

Öyledir tabii, çünkü ta 1856’da Thomas Burberry adındaki genç bir açıkgözün kurduğu yarı terzi yarı konfeksiyoncu firma daha sonra hem "gabardin"i icat ederek, hem de av meraklısı aristokratlara kıyafet düzerek büyük ün kazanmakla kalmadı.

Avrupa saraylarını, asillerini ve artık onlarla aşık atmak isteyen zengin burjuvaları giydirmenin ötesinde bir de, cihan harbi cephelerinde tüfek-süngü dövüşen majesteleri ordusu piyadelerini donattı.

"Siper" anlamındaki "trench"le, "ceket" veya "palto" manasındaki "coat"un birleşmesiyle de, evrensel lügate "trençkot" kelimesi girmiş oldu.

Eh, kaputtan sağlam, yağmuru, karı, rüzgárı, borayı, soğuğu geçirmiyor.

Artı, "Sırtında paralansın" lafının bile anlamı yok, çünkü giy Allah giy, eskimiyor!

Daha artı, kırk sene, elli sene sonra bile modası geçmez ve geçmiyor.

TRENÇKOTLU ÜNLÜLER

Bundan daha mükemmel bir "klasik" düşünülebilir mi?

Düşünülemez!

Düşünülemez ve dolayısıyla da "Burberry" marka, tıpkı otomobildeki bir "Bentley" yahut "Jaguar" gibi, kalburüstü giyim kuşam babında İngilizliğin sembolü haline geldi.

Ve, firma daha sonra parfümden eşarpa, çantadan kaşkola bilumum "lüks"lere imza atsa bile, Humphrey Bogart’ın o efsanevi "Kazablanka" filminde eski sevgilisini uğurlarken giymiş olduğu o trençkot, diğer bütün "sinye" mamulat arasında yine o efsaneliğini korudu.

Zaten şimdi hatırlamaya çalışıyorum da, Bogart’ın dışında kimler aynı "Burberry" trençkotla modern mitoslara dahil olmadı ki!

Bogart gibi sinema dünyası aktörlerden aklıma ilk gelenleri sayarsam, bir Cary Grant, bir Gary Cooper, bir Richard Burton farklı filmlerde derhal ön plana çıkıyorlar.

Sonra, kruvaze düğmeleri iliklemiş ve geniş yakaları kaldırmış simalar arasında Büyük Winston Churchill, Galler Prensi Charles, Alman Şansölyesi Konrad Adenauer, Arjantinli yazar Borges yine bir anda gözlerimin önünden geçiyorlar.

Ha, az daha unutuyordum ki affedilmez bir pot kıracaktım.

Tabii ki bunlara bir de Hadi Uluengin adındaki dev şahsiyeti eklemek gerekiyor.

İşte bu muazzam şahsiyet sizlere lütfedip, "Burberry" trençkotla ilişkisini gelecek pazara anlatmak teveccüh ve tenezzülünde bulunacakmış.
Yazarın Tüm Yazıları