Transparan banka

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Denizli Babadağlı Ahmet Nazif Zorlu, dokuma tezgâhında işçilikten patronluğa yükselmiş bir işadamı. Zorlu Holding'in sahibi. Tekstilde Fransa'nın önde gelen bir firmasını ve onun ürettiği 8 markayı satın almak üzere şu sıralar. Elektronikte de Avrupa'da söz sahibi Vestel'i yarattı. Ahmet Zorlu, ‘‘Unumuz var ama ünümüz yok’’ der yakınlarına. Ama artık yavaş yavaş kamuoyunun karşısına çıkıyorlar.

Zorlu Holding, DenizBank'ı da Kamu İdaresi porföyünden blok satışla aldı. Banka geçen eylül ayında faaliyete geçti. Resmi açılış 8 Aralık'ta. Türk bankacılık sektöründen 350'ye yakın personel transfer edildi.

DenizBank Genel Müdürlüğü'ne Hakan Ateş getirildi. (GarantiBank Moscow'u kuran kişi) Banka üst yönetimine bakıldığında yaş ortalaması 35, bankacılık deneyimi 17 yıl olarak ortaya çıkıyor. En genç Genel Müdür Yardımcısı ise 30 yaşla Cem Köksal. Diğer Genel Müdür Yardımcıları, Fikret Arabacı, Necmettin Kavuşturan, Dinçer Alpman, Can Taşpulat, Nesrin Sungu ve Nihat Sevinç.

Transparan bankacılık yapacaklarını söylüyorlar. Bu benzetmeyi Banka Yönetim Kurulu Başkanı Metin Çağlar’dan duydum. Her şey insan, kaliteli ve dürüst hizmet için.

Banka'nın hedef müşterileri küçük ve orta ölçekli firmalar. Zorlu Holding'in geniş bayii ve toptancı ağı da en büyük hedef kitlelsi anladığım kadarıyla.

DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, kollektif akla önem verdiklerini, farklarının farkedileceğini vurguluyor.

Onlar ‘‘Vira bismillah’’ dediler. Hayırlı olsun...

‘Tasfiye’yi tasfiye

Zorlu'nun Denizbank'ı, İstanbul'da kendine merkez olarak 1994 krizinde kapatılan İmpexbank'ın Esentepe'deki eski binasını seçti. Bu bina, işadamı Ahmet Onur'a ait. Denizbank yöneticileri, uygun bina ararken, 10 katlı olan bu binayı gözlerine kestirmişler. Bazı katlarını boş görünce, vakit geçirmeden, bir gece patron Ahmet Zorlu ile birlikte, yangın merdivenlerinden üst katlara çıkarak binayı gezmişler ve kiralamak için kararı o gece vermişler.

Bu gece gezintisi sırasında, İmpexbank'ın eski Genel Müdürü Bülent Şemiler'in kullandığını sonradan öğrendikleri bir de dehlize düşmüşler. Dehlizin varlığına pek bir anlam verememişler ama ilgilerini çekmiş. Tabi 1994'ten bugüne epey zaman geçti. Dehlizde keşfedecek pek de birşey bulamamışlar.

Neyse, sonuçta binanın büyük bölümünü Ahmet Onur'dan dolar bazında kiralamışlar. Fakat, gözlerine kestirdikleri bir katta, İmpexbank'ın Tasfiye Kurulu faaliyet gösteriyormuş. Kurul'un çalışma ortamı pek de içaçıcı değilmiş. Kurul görevlileri, Esentepe'den kalkıp, Unkapanı'ndaki merkez binaya öğlen yemeğine gidiyorlarmış. İstanbul trafiği yüzenden de işe ancak üç-beş saat ayırabiliyorlarmış.

Bu ayrıntıyı dikkate alan Denizbank yöneticileri, Tasfiye Kurulu'na bir teklifte bulunmuşlar: ‘‘Siz buraya ayda 10 bin dolar civarında bir kira ödüyorsunuz. Üstelik, bulunduğunuz kat pek bakımlı değil. Size daha rahat çalışacağınız bir yer bulup, içini karşılıksız döşesek, bu katı bize bırakır mısınız?’’

Tasfiye Kurulu'ndan olumlu yanıtı alınca, Karaköy civarında üç-dört katlı bir binayı, aylığı 3 bin 500 dolara kiralamışlar. İçini de bir güzel döşemişler.

Sonuçta, İmpexbank Tasfiye Kurulu, 10 bin dolarlık katı boşaltmış. Yeni yerine geçmiş. Şimdi her iki taraf da memnun.

Denizbank, ‘‘zengin evinde doğmuş bir bebek’’ olarak, daha yolun başında, başarılı bir ‘‘tasfiye operasyonu’’ gerçekleştirmiş.

Haydi Taner bıçakla

Türkler ABD'yi işgal etmişler sanki. Bir yanda Uluslararası Para Fonu ile görüşmeler. Diğer yanda Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)'nin temasları, lobi faaliyetleri. Öte yanda da Türk-Amerikan İş Konseyi'nin etkinliği. Ve Güler Sabancı'nın, New York'taki evinde, bir gökdelenin 35. katındaki dairesinde verdiği kokteyl.

Bunların hepsi geçen hafta ABD'de esen Türk rüzgârıydı. Ben size New York'taki Türk-Amerikan İş Konseyi'nin organize ettiği toplantıdan söz edeceğim.

Bu toplantıya, Türkiye'den halka açık bazı ‘‘örnek şirketler’’ katıldı. Göltaş, Vestel, Turkcell, Boyner Holding-Çarşı, Vakko, Orta Anadolu Grubu. Sabancı Holding de davetliydi ama Sakıp Bey gelemedi.

Dinleyiciler de Amerikalı bankacılar, yatırımcılar...

Anlatılanlara göre Amerikan tarafından konuşmacılar, Türkiye'yi nasıl hayretle izlediklerini, Türkiye'nin yüksek enflasyonla nasıl yıllarca sosyal patlamalar olmadan ayakta durabildiğine şaşdıklarını, bu anlamda mantık ötesi bir ülke olduğunu söylemişler. Dinamik bir özel sektör, inanılmaz bir kazanç ortamı bulunduğunu da vurgulamadan edememişler.

Öğle yemeğinde de Ekonomiden Sorumlu Bakan Güneş Taner konuşmuş, kapanışı da TÜSİAD Başkanı Muharrem Kayhan yapmış.

Taner biliyorsunuz enflasyonla mücadeleyi kişisel savaşı ilan etmişti yıllar önce. Taner, bu toplantıdaki konuşmasında, ‘‘Enflasyon canavarını bıçaklayacağım’’ demiş. Seçimlerin 1999 yılında olabileceğini, ANAP olarak tek başına iktidara gelirlerse enflasyonla daha iyi mücadele edeceklerini anlatmış özetle.

Taner enflasyon canavarını öldürmeye niyetli. Sakıp Sabancı'nın, Hükümet'in enflasyon hedefini gerçekçi bulmadığını söylemesi, hatta ‘‘Enflasyon canavarını sütle büyüttük, ertesi sabah makineli tüfekle öldürmeye kalkışırsak başka sorunlar çıkar’’ demesi üzerine de ‘‘Sen sütle büyüteceğin başka cavanavar bul, ben bu canavarı öldüreceğim’’ diye haber saldı biliyorsunuz. Ben Taner'in yanındayım. O'na inanıyorum, güveniyorum. Taner'in 5 ay KİT ürünlerine zam yapmayız sözünü tutmasını da bekliyorum. KİT'lerden de görev zararlarını çekmekten de bıktık. Hatta Taner'den ‘‘dondurma’’ istiyorum. Enflasyonu düşürmek için bir yıllık şok önlemler paketi, yumuşak İsrail Modeli niçin olmasın? Zaten vatandaşlar olarak sürekli şoke durumdayız. Biz dayanırız da Hükümet ve enflasyon lobileri... Onlar dayanır mı acaba?

Trilyonlar yine uçtu

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, kamu bankalarıyla ilgili araştırmasını bitirdi. Dosyaları Başbakan Mesut Yılmaz'a sundu. Savaş'ın geçen hafta Yılmaz'a teslim ettiği dosyalar üzerine Yılmaz, hemen Teftiş Kurulu Müfettişleri'ne araştırma talimatı verdi.

İşte esas olay şimdi başlıyor. Halk Bankası, Vakıflar Bankası, Emlak Bankası, Ziraat Bankası asıl şimdi didik didik edilecek. Önce bu bankaların kredileri incelenecek. Tabii teminat mektupları ve inşaatlar...

İlk alınan resme göre kamu bankalarında trilyonlarca liralık batık kredi var. Kredilerin büyük bölümü hiç teminatsız verilmiş. Alınan teminatların çoğu da karşılıksızmış. Üstelik ipotek de yokmuş. Kredilerin vadeleri de dolmak üzereymiş. Vay ki vay... Uçtu trilyonlar...

Kamu bankalarının bu kredileri kimlere, hangi şirketlere ‘‘hibe ettiği’’ ortaya konulduğunda ‘Susurluk Skandalı’nın da çözülebileceği söyleniyor. Bağlantı varmış.

Bir an önce bu bankaların özelleştirilmesi gerekiyor. Başka yolu yok çünkü sistem değişmiyor...

Yazarın Tüm Yazıları