Transferde doğru yol

BİZİM çok bilen yöneticilerimiz, ancak sezon sonunda futbolcu izlerler... Hatta kimi zaman izlemeye dahi gerek görmeden, aracıların allayıp pulladığı oyuncuları yıldız diye transfer ederler.

Haberin Devamı

Oysa geçen hafta gördük ki, Juventus, gelecek yıl forvet hattına katmayı düşündüğü Holosko’yu Manisa’ya gelerek şimdiden takibe aldı. Yani pek alışık olmadığımız bir durum...

Dört büyüklerimiz de dahil tüm takımlarımız, bırakalım şimdiden eksiklerini belirlemeyi, transferlerini son güne bırakma acemiliğini devam ettiriyorlar. Beşiktaş, Trabzonspor, Lincoln hariç Galatasaray’ın transferleri gerçek ihtiyaçları değil... Uzun maratonun devamında bunu daha iyi göreceğiz...

İnandığım yöntem

Son dönemim hariç, yöneticiliğe soyunduğumdan beri transfer çalışmalarımı hep sezon sona ermeden başlattım. Ama 20 yıl önce, gelecek sezon transferini tasarladığı oyuncularla ilgilenene iyi gözle bakılmıyor, ayıplanıyordu. Çaresizlikten, saklayabildiğim kadarıyla bu işleri gizli gizli yapıyordum. Örneğin Rıdvan Dilmen, Tanju Çolak, Hasan Vezir’in transferlerini böyle gerçekleştirdim. O dönemlerde tüm başkanlarımız bana son derece geniş yetkiler vermişlerdi. Ancak işin bir de basın yanı vardı... Yaptığım transfer biçiminin yanlış olduğunu söyleyip sayfalar dolusu yazılarla beni itham ediyor ve acımasızca eleştiriyorlardı. Fakat yılmadım, doğru olduğuna inandığım bu yöntemi yıllarca uyguladım.

Özhan Canaydın ile aynı çalışma ortamını bulamadım. İki yılımı da mutsuz bir şekilde geçirdim. Ne yazık ki, çok daha başarılı işler yapabileceğim dönemde yetkim olmadığı için istediğim sonuçları alamadım ve görevimi bıraktım. Ama sonunda Canaydın da doğru yolu buldu. Beğenmesek de Adnan Polat ve ekibine transfer konusunda sınırsız yetkiler verdi. O kadar ki, bu sayede, Canaydın ve arkadaşlarının karşı çıktığı transferleri dahi yaptılar.

Tribünlerde in  icin top oynuyor

SEYİRCİ sayısı neredeyse dibe vuracak... Avrupa’da ve bütün dünyada kocaman stadyumlarda iğne atsan yere düşmüyor... Yüzküsur bin kişilik Nou Camp Stadı yetmiyor, kapasitesi artırılıyor. Cezası nedeniyle bu sezon ilk defa İstanbul’da seyircisi ile buluşacak olan lider Galatasaray’ın maçına on bin kişi gitmiyor. Üstelik dünyanın en ucuz bilet fiyatları da bizde... Futbolumuzdaki kalite düşüklüğünün seyirci sayısına da aynen yansıdığı görülüyor.

Seyircisiz futbolu yönetmek kolay olacağından, bu durum en çok federasyonun işine yarayacak...

Buna karşılık basınımız ne yapıyor? Teknik direktörleri istifaya davet ediyorlar.

Asıl üzerinde durulması gereken olay, yöneticilerin kısa vadede öne çıkıp meşhur olma istekleri... Bilmiyorlar ki, bu gidişle yemleyerek kendi lehlerine bağırttıkları çığırtkanları bile maçlara gelmeyecek. Zira bedava aldıkları biletleri satacak adam bulamayacaklar.

* * *

Kulüp başkanları "Bilet dağıtmıyoruz" diyorlar. Kesinlikle doğru değil... Bütün kulüpler, bir yolunu bulup otobüs kiralıyor, bedava bilet dağıtıyor, harcırah veriyor. Dağıtılan biletlerin bir kısmı da stadyum gişelerinin birkaç metre ötesinde satılıyor. Satanlar yakalanamıyor. Güvenlik güçlerince yakalananlar da ricacıların araya girmesiyle affedilip kurtuluyor. Eski tas, eski hamam... Daha önce de söylediğim gibi, modern stadyumlarda kendilerine "En büyük başkan, bizim başkan!" diye bağırtmaya tenezzül etmeyen dirayetli yöneticilere acil ihtiyacımız var...

Vestel’in fiyaskosu

VESTEL’in bombası Ramazan topu gibi patladı. Vestel yöneticilerinin, basının "Ortada bir sebep kalmadı, artık sponsorluğa herhalde devam edersiniz, değil mi?" sorusuna "Kesinlikle devam etmeyeceğiz" cevabı, gerçeği bir kez daha bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Tahkim Kurulu’nun Trabzonspor-Sivasspor maçıyla ilgili açıklamasına rağmen, Vestel’in eski kararında ısrar etmesi, uzun süredir Manisaspor’un sponsorluğunu bırakmak için fırsat kolladıklarını ortaya koydu.

Bu, Vestel’in Trabzonspor sponsorluğundan sonra ikinci fiyaskosu oldu. Bundan sonra Vestel’in sponsorluk teklif edecekleri, yarı yolda bırakılacaklarını hesap etmeliler.

Yazarın Tüm Yazıları