Trajikomik bir ilan

Gazetelerde Adalet Bakanlığı’nın bir ilanı yayınlandı. 400 hakim adayının alınacağı bildirilen bu ilanda, sözlü sınav öncesi verilecek dilekçelere damga pulu yapıştırılması istendi.

Bir süre önce gazetelerde, Adalet Bakanlığı’nın, ilginç bir ilanı yayınlandı. 27 Kasım 2005 tarihinde yapılacak sınav sonucu 400 hakim adayı alınacağı belirtilen bu ilanda, yazılı sınavı kazanan adaylardan, sözlü sınav öncesi istenen belgelerden bazıları aşağıdaki gibiydi.

- Yabancı ile evli olmadığına dair, DAMGA PULU YAPIŞTIRILMIŞ, dilekçe şeklinde bildirim,

- Başka kurum ve kuruluşa karşı mecburi hizmetle yükümlü bulunup bulunmadığına dair, DAMGA PULU YAPIŞTIRILMIŞ, dilekçe şeklinde bildirim,

- DAMGA PULU YAPIŞTIRILMIŞ, mal bildirim belgesi.

KOMİK OLAN NE?

Herhalde farkettiniz, sınavı kazanan adaylardan, sözlü sınava girmeden önce, istenen belgelerden üçüne, ‘damga pulu yapıştırılması’ isteniyordu.

Şimdi bazı okurlarımız diyecek ki ‘Burada komik olan ne?’

Hemen açıklayalım; damga pulu diye bir pul yok!.. Olmayan damga pulunu nasıl yapıştıracaksın?

Daha doğrusu, dilekçelere değil ama senetlere, kira sözleşmelerine vs. yapıştırılan ‘damga pulu’ diye bir pul vardı ancak, 5281 sayılı Kanun’un 44/2. maddesiyle, 1.1.2005’ten geçerli olmak üzere, yürürlükten kaldırıldı. Şu anda Türkiye’de damga pulu diye bir pul yok!

Bundan da önemlisi, ‘dilekçelere pul yapıştırma’ uygulaması 20 Kasım 1984 tarih ve 3075 sayılı Kanun’un birinci maddesi ile 1 Ocak 1985 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldı. Daha açık bir ifade ile dilekçelere pul yapıştırma diye bir olay 20 yıldır uygulanmıyor.

BAKANLIK UYUYOR

Dilekçeye, pul yapıştırma kaldırılalı 20 yıl oldu ama bu olayı en yakından izlemesi ve bilmesi gereken Adalet Bakanlığı’nın bundan haberi yok!

Adalet Bakanlığı, 10 Ağustos 2005 tarihli Hürriyet’te yayınlanan ilanında, yazılı ve mülakat sınavları ile ‘400 adli yargı hakim adayı’ alınacağını ilan ediyor. İlanın bir bölümünde de sınavı kazananlardan, mülakat öncesi ‘damga pulu yapıştırılmış’ bazı belgeler istiyor.

Oysa ‘damga pulu’ diye bir pul 31 Aralık 2004 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldı.

Özetle, dilekçeye damga pulu yapıştırma 20 yıl önce, damga pulunun kendisi de 8 ay önce, iki ayrı yasa ile uygulamadan kaldırılmış. Adalet Bakanlığı’nın ise değişen yasalardan ve kaldırılan puldan haberi yok!

Peki; Adalet Bakanlığı’nın da değişen yasadan haberi olmazsa, kimin haberi olur?

Bu trajikomik ilanı, biran önce düzeltmekte yarar var. Aksi halde, sınavı kazanan hakim adaylarının başvuru dilekçeleri, ‘damga pulu yapıştırılmamış’ diye geri çevrilirse, sürpriz olmasın.

Zenginler hakim olamaz mı

Adalet
Bakanlığı’nın sınavla 400 hakim adayı alınacağına ilişkin ilanında, ‘mal bildirimi’ konusunda da dikkatimizi çeken ilginç bir koşul var. Buna göre; yazılı sınavı kazanan adayların, mülakat (sözlü sınav) tarihinden 7 gün öncesine kadar, ‘mal bildirim belgesi’ doldurup vermeleri isteniyor.

Daha sözlü sınava girmeden, mal bildirimi istenilince, akla ister istemez ‘çok az malı olan ya da çok malı olanlar, hakim olamıyor mu?’ sorusu akla geliyor. Normalde, mal bildiriminin, ‘göreve başlamadan önce’ verilmesi gerekiyor. Nedense hakimlerde farklı...

Bu arada, aynı ilanda, mal bildiriminin daktilo ile doldurulacağı yazılı. Oysa mal bildirimi yönetmeliği eki formda ‘Beyanlar elle doldurulacaktır’ daktilo ile doldurulmayacaktır, diye özellikle belirtiliyor. Kaldı ki daktilo da piyasadan kayboldu!

Hadi bakalım, ne olacak şimdi?

Temel’i kızdıran vergi

Temel,
bir TV kanalının düzenlediği bilgi yarışmasına katılır ve birinci olur. Ancak, kazandığı parayı eksik öderler. Temel nedenini sorduğunda ‘vergisini kestik’ yanıtını alır.

Bunun üzerine Temel avukata başvurur. Avukat da ona ‘Televizyonu mahkemeye vermek gerekiyor’ der. Temel, ‘bir düşüneyim’ diyerek avukatın yanından ayrılır.

Bir hafta sonra, avukat yolda Temel’i görüp, sorar;

- Ne yaptın televizyonu mahkemeye verme işini?

- Verdim avukat bey verdim ama ertesi gün ceri ceturdum oni. İnsan yine de televizyonsuz yapamayi, sonradan ceri aldım oni!..


Çocuklardan Tanrı’ya

İnsanların ölmelerine izin verip, yenilerini yapmak yerine, neden elindekileri tutmuyorsun? (Jane)

Hatırlarsın, bir keresinde çok kar yağdı da okullar kapanmıştı ya bir kerecik daha olmaz mı? (Guy)

Sevgili Tanrı, güneşi niçin ona en çok ihtiyacımızın olduğu geceleri dışarı bırakmıyorsun? (Barbara)

Canım canım Tanrı, astronotları öyle yukarı fırlatıp fır fır döndürmenden ödüm kopuyor. N’olur, onların bizim evin damına düşmelerine izin verme ... (Dostun Norman)

Niçin gökyüzünü mavi ve otları yeşil yaptın? Elinde sadece bu renkler mi vardı?

Sevgili Tanrı, öğretmenim günlerin önce kısaldığını sonra uzadığını söyledi. Artık bir karar vermelisin. (Mindy)

(Çocuklardan Tanrıya Mektuplar,

Bulut Yayınevi)

Günün sözü

Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar.

George Nerbert
Yazarın Tüm Yazıları