Topraklarınız için çok üzüleceksiniz

Gazeteci ve çevre aktivisti Yusuf Yavuz, Türkiye’nin en uzun ikinci uzun mesafe yürüyüş rotası olan St. Paul Yolu’nu projelendirerek turizme kazandıran İngiliz yazar, gezgin ve turizmci Kate Clow’la konuşmuş. Clow’un söylediklerine kulak vermekte fayda var.

Haberin Devamı

- Kasımlar Barajı’nın kapsayacağı alan, St. Paul Yolu’nun önemli güzergahlarıyla kesişiyor. Bu durum gelecek vadeden bu projeyi olumsuz etkileyecek. Bölgeye gelen turistler, sabah gözlerini açıp vadiye baktıklarında baraj inşaatı ve moloz yığınlarıyla karşılaşacak. Patlayan dinamitler, iş makineleri, kamyonlar ve dayanılmaz bir gürültü... “Ahh! Neden buraya geldik!” diyecekler. Bir vadi neden bu şekilde mahvediliyor anlamıyorum.
Türkiye, bu kadar güzel bir ülke ama Türkler sahip oldukları güzellikleri mahvedebiliyorlar. Bu inanılmaz bir şey! Sanki bir cinayet.
- Balık Baykuşu adı verilen değerli kuş türünün dünyada sadece Hindistan’da yaşadığı biliniyordu ama Türkiye’de sadece bu bölgede görüldü. Köprüçay’ın sularında yaşayan balıklar ve kurbağalarla besleniyor ve yuvalarını bu kanyona yapıyorlar.
Bu çok önemli bir değer ama yok olmak üzere. Artık UNESCO, koruma kavramının bütüncül olmasından yana tavır sergiliyor. Köyleriyle, geleneksel yaşamıyla, doğasıyla ve uygulanacak her türlü projesiyle bütüncül bir koruma anlayışı geliştirmek gerekiyor.
- Baraj projesinin kapsadığı bölgede Çukurca ve Kesme köyleri arasında Roma döneminden kalma merdivenli antik yollar var. Değirmenözü köyü yakınında bulunan Roma köprüsü de HES projesinin altında kalacak. Köprüçay Havzası’ndaki HES ve baraj projelerinin hayata geçmesiyle vadinin özelliği yok olacak. Toros Dağları çok önemli.
Bu sahil kısmında yer alan yerleşimlerin hemen hepsi Toroslar’dan besleniyor.
Torosların çok değerli sularını bu şekilde heba edemezsiniz.
Antalya kıyılarında turizmden tarıma bütün sektörler Torosların sularıyla hayat buluyor.
Torosların sularıyla oynamaya başlarsak sahildeki insanlar risk altına girer. Bunu görmüyorlar. Her yıl daha az kar yağıyor Toroslara ama her yıl daha çok suyu bilinçsizce tüketiyoruz.
Yıllık tükettiğimiz suyun oranı rezervlerimizin çok üstünde. Türkiye bu açıdan her yıl eksiye doğru gidiyor.
- 15 yıl sonra kentlerdeki yaşam çok daha zorlaşacak. Kentler çok daha kalabalık ve sıcak, benzin fiyatları çok daha pahalı olacak. İş alanları daha da azalacak.
Dünya ekonomisi iflasa doğru sürükleniyor. İşte o zaman geldiğinde kendi köyünüze geri dönmek isteyeceksiniz. İşte o zaman şimdi kolayca gözden çıkardığınız topraklarınız için çok üzüleceksiniz.
Gıdanızı, hayvanlarınızı nerede yetiştireceksiniz o zaman?
Hangi tarladan karnınızı doyuracaksınız? Türkiye’de şimdilik bir şey garanti; insanlar nerede yaşıyor olursa olsunlar kendi köylerine döndüklerinde kendi ihtiyaçlarını sahip oldukları topraklarda üretebilirler, hayatlarını sürdürebilirler.
Bu, gençler için bir yaşam garantisi. Toprak bir mirastır ve geleceğin garantisidir. Topraklarınızı asla terk etmeyin ve satmayın.
- Türkiye enerji ihtiyacını güneşten karşılayabilir. Bu yönde yapılacak düzenlemelerle yaşamı tahrip eden barajlara ihtiyaç yok. Dünya genelinde solar enerji panolarının fiyatları giderek düşüyor.
Avrupalılar birçok vadiyi bu şekildeki HES projeleriyle mahvettiler, şimdi çok üzülüyorlar. Yeniden eski haline getirmek için uğraşıyorlar.
Pakistan bile barajlarını yıkmaya başladı. Ben 15-20 yıldır yeni baraj inşa eden ülke görmedim. Türkiye hariç tabiii. Ben Türkiye’yi çok çağdaş bir ülke sanıyordum. Nüfus çok genç, hareketli bir ülke.
Neden bu geri kalmış teknolojileri uygulamaya kalıyorlar anlamıyorum. “Enerjide dışa bağımlıyız” diyorlar.
Oysa asıl teknolojide dışa bağımlılar. Biz Çoruh’taki yanlıştan bir şey öğrenmedik mi? Hiç ders almadık mı olanlardan?
O kadar kişi göç etti, o kadar çiftçi iflas etti, hâlâ bir şey öğrenmedik mi biz bu olanlardan? Zeytinden pirince her şey yetişiyordu Artvin’de, şimdi bitti!

Yazarın Tüm Yazıları