Toplumsal histeri

ARTIK eminim, “toplumsal bir histeri” geçiriyoruz.

Haberin Devamı

Her konuda herkes birbiriyle kavga ediyor, hakaret ediyor, cephelere ayrılmışız, hiç kimse birbirini anlamıyor, anlamak filan da istemiyor.

Herkes haklı.

Herkesin karşısındaki haksız.

Herkes en doğrusu biliyor, karşısındaki ise kesinlikle yanılıyor.

Hangi konuyu ele alsanız, elinizde kalıyor.

Bir adım ileriye gitmiyor.

Kafalar karışık.

Yumruklar havada.

Herkes nefretle birbirini suçluyor.

Herkes herkese, “Sizin yüzünüzden bu hale geldik!” diyor.

Hep “öteki” suçlu...

*

Korkunç bir ülke olduk!

Cezaevinde yatan insanlar, bir türlü ilerlemeyen davalar, günden güne artan kadına şiddet olayları, kadın cinayetleri, işin içinden çıkılamayan kürtaj yasası...

Bitmez tükenmez bir tahammülsüzlük, haksızlık, adaletsizlik...

Twitter bile bir ölçü, orda da herkes birbirini bıçaklıyor.

Toplumun bütün alanlarında böyle.

Zaman zaman büyük bir umutsuzluğa kapılıyorum.

Çözümsüzlük o kadar büyük boyutlardaki, çareyi kendi “koza”ma çekilmekte buluyorum ancak.

Evime sığınıyorum, aileme.

Sadece kendi “koza”ma girdiğimde mutluyum, aynı dili konuştuğum, bana benzeyen insanlarla bir arada olduğumda...

Ama burnumu, “yuva”mdan dışarı çıkardığımda problem başlıyor.

*
Alın size kürtaj meselesi...

Bir gazeteci olarak “fikri takip” yapmak istedim.

Belki de insanın akıl sağlığını koruması için, her gün farklı konularda haber yapması, hafızasını bir kenara bırakıp bir önceki konuyu unutması gerekiyor.

Çünkü işin içine girdikçe, ne kadar içinden çıkılmasının zor olduğunu görüyorsunuz.

Hükümetin bir fikri var bu konuda: Kürtaj cinayettir, kürtaj yanlılarının fikri başka: Kürtaj haktır, karar kadınındır, cinsel hayatları kolaylaşıyor diye bu görüşe katılan bazı erkekler var ama bazı erkekler de inançlarına uymadığı için karşı...

Ama kadınlar da teksesli değil...

Onların arasında da kürtaj yaptırıp kendini katil gibi hissettim diyenlerin sayısı az değil.

Gelelim doktorlara, onlar arasında da birden fazla ses var.

İnançları ya da kişisel sebepleri yüzünden kürtaj yapmak istemeyenler...

Onlara karşı, “El insaf, böyle bir şey olabilir mi? Bir doktorun hastasına herhangi bir sebeple sağlık hizmeti vermeyi reddetmesi söz konusu olabilir mi?” diyenler...

Bütün bunların üzerine kürtajı “cinayet” ilan eden hükümete karşı, “Ne yani bizi katil mi ilan ediyorsunuz?” diyen doktorlar.

Ve hiç kimse normal bir sesle konuşmuyor.

Herkes bağıra çağıra en yüksek sesiyle konuşuyor.

E o zaman da iş içinden çıkılamaz, iyileştirme yönünde bir adım atılamaz hale geliyor.

Ama ne yazık ki bu hal, artık her konuda Türkiye’nin hali...

Allah sonumuzu hayretsin!

Haberin Devamı

Benim de bir kızım var.

Çocuk tacizcilerine bakmam diyebilir miyim?

Böyle bir hakkım yok

Haberin Devamı

DÜN köşenizde yayınlanan, “Ben kürtaj yapmayan bir kadın doğum doktoruyum”  başlıklı yazıyı okudum.

Yaşama hakkına değer veren, duyarlı bir hekimin görüşleri demeyi çok isterdim. 

Ama maalesef diyemiyorum.

“Kürtaj-lazanya metaforu
” çok yanlış.

Bir hekimin görevi, insan varlığının ne olduğu, insanlığın hangi üreme aşamasında başladığı hakkında -ki binlerce yıldır felsefenin, beşeri bilimlerin ve teolojinin çözemediği bir konu bu- insani veya vicdani gerekçelerle fikir beyanı ve bu fikre dayanarak meslek icrasından geri kalmak değildir.

Hekimin görevi, ettiği yeminde de olduğu gibi, sahip olduğu her türlü görüş, vicdani ve ahlaki değer, dini inanıştan bağımsız olarak, hastasına yardım etmektir.

Ben bir kız çocuk babasıyım, kızımla ilgili her şey hayat görüşümü belirliyor, o zaman ben de, “Çocuk tacizcilerine bakmam, bakamıyorum. Onlara başka doktorlar baksın!” mı demeliyim?

Böyle meslek etiği olmaz!

Bu vicdanlılık değil, samimiyetsizliktir, ikiyüzlülüktür, hatta gayriinsanidir.

Benim gözümde iyi ve vicdanlı insan olmak, yemin ederek başladığı bir mesleğin gereğini tam olarak istisnasız, her şartta yerine getirmektir. Meslek uygulamaları arasında tercih yapılamaz.

Maalesef hekim arkadaşım, vicdan ve kişisel görüş gerekçesiyle çok ciddi bir yanılgı içerisindedir.

Bununla birlikte, “Ben kürtaj yapmıyorum” diyerek bunu reklam malzemesi yapıp bazı kesimlerden rant sağlayan hekimler de mevcut... (Dr. Cenk M.G.)

Kürtajı savunan doktorlar

BUGÜN de “7 kere tüp bebek denedim. Olmadı. Allah bana evlat vermedi. Ben de kişisel ve duygusal sebeplerle kürtaj yapmıyorum. Elimde değil, o minik canların hayatlarını söndüremiyorum” diyen dünkü jinekoloğun mail’ine yanıtlar okuyacaksınız...


Katil olarak tanımlanmak doktorları rencide ediyor

Haberin Devamı

YILLARCA kadın doğum uzmanı olarak devlette çalıştım.

On binlerce kürtaj yaptım.

Çünkü bu bana verilen görevdi.

Devlete girerken de bu işi yapmayı, verilen görevi kanun çerçevesinde gerçekleştirmeyi kabul ederek girdim.

Fakülteye girerken doktorlara saygı duyuluyordu. Yaptığımız iş kutsaldı. Şimdi doktora saygı duyulmuyor. Sadece doktora değil birçok mesleğe duyulmuyor.

Bu yetmezmiş gibi bir sabah kalkıyoruz ve devlet tarafından “katil” olmakla suçlanıyoruz. Oysa biz, kanunların bize vermiş olduğu yetki doğrultusunda çalıştık.

Ve bir gün devletin başı veya başları tarafından, “Siz katilsiniz!” diye suçlandık.

On senedir iktidarda bulundunuz ve sizler, bize, bu işleri devlet eliyle yaptırdınız.

Bir sabah ne oldu da biz kadın doğumcular katil olduk çıktık?

Bu nasıl bir yöneticilik anlayışı?

On binlerce kürtaj yaptım, diğer bir değişle devlet eliyle katil oldum ama hiçbir kadının gülerek kürtaj olduğunu görmedim.

Hiçbir kadın kürtaja sıcak bakmaz. 15 çocuğu olsa da 16’ncısını doğurmak ister ve yaptırdığı her kürtajda da için için ağlar. Depresyona girer. Hayata küser.

Diyeceksiniz ki, “Korunsun!” Korunmadığını nereden biliyorsunuz. Kitapları açın bakın, hiçbir yöntemin yüzde 100 korumadığını göreceksiniz. Yüzde 100 korunma yoksa istenmeyen gebelik de vardır. 

Bize düşen de o gebelikten kurtulmak isteyen kadına yardımcı olmaktır. Yürütmenin başı tarafından “katil” olarak tanımlanmak beni bir hekim olarak inanılmaz rencide ediyor! (Dr. Doruk Ö.)

Haberin Devamı

Vicansız dinsiz doktor

Sağlk Bakanlığı'nın açıklamasına göre, hazırlanan tasarıda gebeliğini yaşal sınırlar içinde sonlandırmak isteyen gebeler, görevliler tarafından ikna seansına alınacaklarmış.

Bu uygulama, hem insan hak ve hürriyetlerine hem de tıbbi etik kurallarına aykırı. Hekimin kendisine başvuran kadının tıbbi sınırını üçüncü kişilerle (hele Sağlık Bakanlığı ile) paylaşması sorun değil.

Siyasi otoritenin, en az üç çocuk sloganıyla insanların aile yaşamlarına müdehale etmesi yetmiyormuş gibi, bir de kadınların istemsiz gebeliklerini devletle oturup tartışması düşünülemez!

Bir diğer sorun da doktorlara reddetme hakkının verilmesi, şu ya da bu nedenle.

Haberin Devamı

Siz şimdi devlet ve mahalle baskısının nasıl çalışacağını gözünüzde canlandırın: Anadolu'da örneğin üç jinekolog barındıran devlet hastanesinde hekimlerin ikisinin işlemi yapmayı reddetiğini varsayın. Üçüncü hekime yapılacak baskıyı, ("Kürtajcı doktor!", "Vicdansız, dinsiz!") düşünün. Başka bir yere tayin ve daha bir sürü şey de cabası.
(Porf. Dr. Kemal B.)

Yazarın Tüm Yazıları