Tonguç'a verilen değer

ÇAĞDAŞ eğitimin kurucularından olan Pestalozzi'ye gösterilen ilginin binde biri bizim de Pestalozzi'miz olan Tonguç Baba'ya gösterilmiş olunsaydı, Türkiye Cumhuriyeti bugün bambaşka bir yerde, Mustafa Kemal'in öngördüğü yerde olacaktı.

Haberin Devamı

Bundan 260 yıl önce Zürih'te dünyaya gelen Johann Heinrich Pestalozzi'nin sevgiyi ve öğrenciyi temel alan eğitim ilkeleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Ne yazık ki, yakın tarihimizde eğitim sahnesinde görünen, Köy Enstitüleri'nin kurucusu Tonguç Baba olarak gönüllerde yer almış olan İsmail Hakkı Tonguç unutuldu bile! Tonguç Baba'nın hiçbir yerde doğru dürüst bir heykeli yokken, İsviçre'nin Zürih kentini Pestalozzi'nin heykelleri süslemektedir. Onun adına kurulan vakıf kanalıyla eğitim kuruluşları ve kamu, eğitim politikası arasındaki diyalogu desteklemektedir. Pestalozzi'nin düşünceleri yalnız kendi ülkesinde değil, dış ülkelerde de etkili olmuştur. Bu düşünüş, Mustafa Kemal'in kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nde de kabul görmüştür. Köy Enstitüleri’nin baş mimarı olan Tonguç Baba, Pestalozzi’nin izinden giderek yüzyıllarca eğitimden uzak kalmış Türk halkına şimdiye kadar tadamadığı eğitimi aşılamak istiyordu. Muvaffak oldu da! Ancak eğitilen, aydınlatılmış bir toplumla laik, modern Türkiye ayakta kalabilecek, uygar ülkelerin yanında yer alacaktı. Mustafa Kemal'i bile Türk toplumuna çok gören, bu büyük insanı unutan, bir kenara iten zihniyet, karşı devrimciler, Tonguç Baba'yı mı unutmayacaklardı? O da nasibi aldı! Ne kendisi kaldı, ne de kuruculuğunu üstlendiği Köy Enstitüleri... Kala kala sadece tarihin tozlu sayfaları kaldı. Bu sayfalar da yılda bir kez açılmakta, tozu alındıktan sonra tekrar yerine konulmaktadır. Heinrich Heine'nin "Birazcık eğitim bütün insanları süsler" sözünden korkanlar, cumhuriyetin başlattığı eğitim izlerini silmek cüretini gösterdiler. "Batı nasıl oluyor da kalkınıyor, ilerliyor?" diye de sıkılmadan kendimize soruyor ve Batılı gibi olmak için uğraşıyoruz! Elbette Batılı kalkınır, ilerler, çağa ayak uydurur. Çünkü ne kadar da Batılıyı emperyalist gibi görsek de, ülkesinde yetişenlere değer vermekte, onları ellerinden geldiği kadar yüceltmektedir.

Haberin Devamı

PESTALOZZİ'NİN TOHUMLARI

Bununla da kalmayıp bu değerlerin düşüncelerini dış ülkelere ihraç etmektedirler. Verebileceğimiz en iyi örnek, 1700-1800'lerde yaşamış olan eğitbilimci Pestalozzi... Aradan 200 yıl geçmesine rağmen, onun attığı eğitim tohumları her yerde yeşermektedir. Bizde ise tam tersi; bütün ektiklerimizi daha yeşermeye başlamadan, köküyle birlikte çıkarıp atmak! Bu yapılanlara bilinçsiz oldu diyemeyiz. Çünkü böyle dersek safdillik olur! 80 yıl sonra laik, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği nokta da bunu göstermektedir.

TONGUÇ'UN İZLERİNİ SİLDİK

Haberin Devamı

Pestalozzi, bundan 200 yıl önce kimsesiz ve yoksul çocukların eğitime ihtiyacı olduğunu anlamışken ve uygar bir ülke olan İsviçre'de hâlâ onun düşüncelerine değer verilirken, bizler de sokak çocuklarının çoğalması için elimizden geleni yapmaktayız. Yapmakla kalmıyoruz, üstelik 21. yüzyılda çağdaş eğitime acımasızca baltayı vuruyoruz. İsviçre çağımızda bile J.H. Pestalozzi'nin izinde gitmeye çalışırken, bizler Tonguç Baba’nın tüm izlerini silmeye uğraşıyoruz. Yalnız Tonguç Baba'nın mı izlerini sildik? Ne gezer!.. Büyük insan Mustafa Kemal'in ve arkadaşlarının izlerini silmek için de elbirliğiyle uğraşıyoruz.

Uzun laf etmeye ne gerek var. Söyleyeceğimizi, o büyük insan, İsviçreli eğitim bilimci J.H. Pestalozzi önceden söylemiş bile: "Dünyada pek çok değerli insan vardır ama onlardan yararlanmasını bilen azdır."
Dr. Yüksel CAVLAK (Almanya)-Dr. Hüseyin PEKİN (İsviçre)

Biliyor musunuz

Haberin Devamı

- İŞÇİ Partisi'nin yeni programından Mao’yu çıkartarak "Hz. Muhammed peygamberdir. Kelime-i şahadette ifade edildiği gibi, Allah’ın resulüdür" diyen Genel Başkan Doğu Perinçek'in, Fethullah Gülen cemaatine yakın 'Bugün' ve 'Zaman' gazeteleri ile AKP iktidarına yakın 'Yeni Şafak' gazetelerini ziyaret ederek yöneticileriyle görüştüğünü...
- ESKİ Manisa milletvekili Tevfik Diker'in, "Sezer, Cumhurbaşkanlığından istifa edip merkez-milli demokrat çağdaş bir parti kurmalıdır; bu parti yüzde 40 oyla tek başına iktidar olur. Sezer'den halk bunu beklemektedir" dediğini...
- SİLİVRİ'nin geçen dönemki CHP'li Belediye Başkanı Selami Değirmenci'nin, AKP'li Belediye Başkanı Hüseyin Turan'ın (Eyüp Adliyesi'nde Tayyip Erdoğan'ı yargılayan emekli yargıç Fatma Tosunlar'ın damadı), sanayicilerden ve iş sahiplerinden zorla 'bağış' adı altında usulsüz para aldığını iddia ederek, İstanbul Valisi Muammer Güler ve Silivri Kaymakamı Ali Dursun'u göreve davet ettiğini...
- TEKİRDAĞ Belediye Başkanı Ahmet Aygün'ün, "Doğalgaza ilk kazmayı yarın (bugün) Zafer Mahallesi Evliya Çelebi Sokağı'nda vuracaklarını" bildirdiğini...

Haberin Devamı

Kraldan çok kralcı olmak

ANNEM Lübnan'a asker gönderilmesi konusunda kızgın, size bu mesajı iletmemi istedi; iletiyorum:
"Başbakan'ın iki oğlu var, onlardan en az birini ve diğer bakan ve milletvekilleri de erkek çocuklarından en az birini Lübnan'a göndersinler, sonra sıra bizim çocuklarımıza gelsin. Kraldan çok kralcı olmamızın âlemi yok. Bizim çocuklarımız üzerinden ahkâm kesmeyin.
Fırat COŞKUN

BİM ve Demircan

HALICIOĞLU'ndan bir okurumuz anlatıyor:
Çıksalın semtinde BİM mağazasının açılışı vardı. Beyoğlu Belediye Başkanı A. Misbah Demircan'da bir faaliyet var ki sormayın. Sanki havalimanı açılacakmış gibi pankartlar asıldı mahalleye. Üstelik meydan dar ve belediye otobüslerinin  manevra alanı. Özel bir mağazanın açılışı, bir belediye başkanını ne derece ilgilendiriyor? Bu seçim programında var mıydı? Ya da firma sahipleriyle inorganik bir bağ mı var?"

Haberin Devamı

Jandarma otoparkçı değildir

F1 ile ilgili benim de iletmem gereken bir konu var. Pazar günü eşimle beraber saat 12.30'lerde F1 pistine vardık. Tam bir park etme rezilliği yaşanmaktaydı. Yaklaşık 1 saat nereye park edebiliriz diye dolaşırken bizi bilgilendirecek ne bir tabela, ne de yetkili kişiler vardı. Otoparkla ne düzenleme işi olabilir jandarmanın pisti koruyabilir, güvenliği sağlayabilir. İnanın herkes kafası kesik horoz gibi dolaşıyor bir boşluk arıyor ve jandarmaya nereye park edebileceğini soruyordu. Halbuki her tribüne göre park yeri belirlenebilir, yetkili bilgi verecek kişiler görevlendirilebilirdi. Maalesef hiçbiri yoktu. Güç bela toprak bir zemine park ettik ve saat 13.30 gibi içeriye girebildik. Tabiî ki bir de bunun çıkışı vardı. Saat 17.00 gibi arabamıza gittiğimizde pist etrafında yolcu taşıyan belediye otobüsleri arabalarımızın önlerine park etmişlerdi. En az 7 otobüs arka arkaya büyük bir hattı kapamışlardı. Güç bela arabanın arka tarafındaki tarla tabir edebileceğim engebeli ve çukurlu yoldan bir yol bulup çıktık ve sadece pistin etrafını 2 saatte dolaştık. Saat 20.00 olduğunda TEM otoyoluna çıkabilmiştik. Kısaca F1'den çıkışımız 3 saat sürdü.
Herkes 35 derece sıcak altında rezil olmuştu.
Size soruyorum milyarlarca dolarlık bir organizasyon, helikopterli VIP misafirler, bir su 2.5, bir kutu Cola 5 YTL’ye satılıyor, markaların deli gibi para harcadığı bir yerde elimizdeki 'Gold' tribün bilet ile toplamda 4 saat park ve eve dönüş mücadelesi verdik.
Sizce bu normal midir?
Ali ATAKAN

4 biletle 9 kişi seyrettik

SALI günkü yazınızda bahsettiğiniz bilet vurgunu ve milyar dolarlık tanıtım yazılarınız hakkında bir şeyler eklemek istiyorum.
Formula 1'e hem sıralama turlarının olduğu cumartesi, hem de yarışın olduğu pazar günü 9 kişi gittik. 4'ümüzde 'Gold' bilet vardı. Geri kalanımızda ise ya 'Silver' ya da açık alan biletleri... İlk gün baktık ki Gold için Sarı(yanlış hatırlamıyorsam) bileklik takıyorlar ve başka hiçbir şeye bakmıyorlar, 4'ümüz içeri girdikten sonra içlerinden bir arkadaşımız bileklikleri ve biletleri alıp dışarı çıktı. Bizlere bileklikleri takıp biletleri de verdikten sonra elimizi kolumuzu sallaya sallaya içeri girdik. Aynı şeyi pazar günkü yarışta da mavi bileklik takarak yaptık. Yani 4 Gold biletle 9 kişi Gold tribünde yarışı izlemiş olduk. Bu işlemi yapan bir sürü kişi vardı yarış günü. Hiç kontrol eden falan yoktu. Girerken mavi bilekliği var mı? Tamam o zaman geç! Hatta görevliler birbirleriyle sohbetten fırsat bulup bakmayanlar bile vardı. Geçen seneki gibi kelepçe taksalardı bu işlemi yapamayacaktık. Bu sene neden böyle yaptılar anlayamadım ama işimize yaradı vallah!
Diğer değinmek istediğim nokta ise Türkiye'nin tanıtımını izleyici sayısıyla orantılamaya çalışmanız. CNN Türk'te Mümtaz Tahincioğlu'nun bir söyleşisini izledim. Kendisi, dünyadaki her pistte ilk sene kitlelerin merakından dolayı bir yoğunluk olduğunu; bu yoğunluğun ikinci sene %30-40 civarında azaldığını ve 3'ncü seneden itibaren tekrar artma eğiliminde olduğunu söyledi. Bugüne kadar kurulmuş her pistte böyle olmuş. 182binden 135bine düşüşte aşağı yukarı %25-30luk bir kayıp anlamına gelir ki bu da Mümtaz Beyi haklı çıkartır. Yani belirtmek istediğim ilk seneki izleyici sayısı balon bir sayıdır, meraklı kişiler yüzünden öyle fazla olmuştur ve o sayıyı baz almak zannımca yanlış olur. Dolayısıyla değil 1 milyar dolarlık 'tanıtım', 100 milyar dolarlık 'tanıtım' da yapılsaydı, inanıyorum ki izleyici sayısı gene ilk seneden düşük olacaktı.
Ahmet USTA

Formula 1'e eleştirimdir

PARASI yetmediği için açık tribünde oturan bir okurumuz, gözlemlerini şöyle anlatıyor:

"İstanbul Park büyük bir alanda güzel gelebilir insana ama özellikle açık alan biletine sahip olmanın avantajı ile cumartesi bizim yaptığımız gibi sıralama turunu ve antrenman turunu bile ayrı ayrı seyretmek istemeniz bile size fazlasıyla zahmetli gelecektir. (hele 34 derece öğle saati sıcağında)
yurtdışında böylesine büyük alanlarda bilgilendirici tabeladan geçilmez ortalık ama biz ne yazık ki bu tabelalar olmadığı için mantığımızı kullanarak ulaşmaya çalıştığımız tribünlere hep yanlış yollara saparak inanılmaz sıkıntılar çektik. En azından yine yurtdışında sürekli örneklerine tanık olduğumuz şekilde tribün renklerinde (açık tribun mesela yeşil renk idi) asfaltın üzerine çizgiler çekilerek sorun ortadan kaldırılırdı. Bunları görünce ben fazla detaycıyım demek geliyor içimden ama organizasyon kusursuzdu diyenleri yurtdışında herhangi bir uluslararası organizasyonu göstermek lazım bazılarına o lafı kullanırken...
Diğer bir hayal kırıklığı da bizim için açık alanların cayır çimen yerine yakılmış upuzun otlardan oluşmuş olmasıydı. Daha henüz kene vakalarının sona erdiği bir zamanda açıkçası biraz tedirgin oturduk toprağa. Gönül isterdi ki, bir yılda alana bir şeyler yapılmış olsun sadece iki günlüğüne de olsa insanlar yemyeşil çimlerin üzerinde otursun.

Ülkemizde kendi insanımıza değer veremezken sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çok olan yabancı açık alan seyircilerini nasıl düşünsün organizasyon heyeti.
Son şoku da dönüşte yasadık ki o da ayrı bir konu... Başta da belirttiğim gibi, tabelalar olmayınca o açık alanlara giden otobüsten de ancak en son evimizde dönmek için gözümüze tek çarpan otobüse yönelince anladık ki İstanbul Park etrafında ring seferi yapan otobüs varmış. Yani o kadar eziyet boşuna çektirildi, bizler gibi bayağı bir insani yollarda gördüğüm düşünülürse...
Ancak işte bütün bunlar giderilirse -ki bana göre hiç de küçük aksilikler değil bunlar- o tam mükemmel organizasyondan bahsedilebilir. Yoksa yarış pistinde istediğiniz kadar her şey mükemmel olsun. Bu organizasyonu da muhteşem kılan seyirci faktörüdür. Bakın geçen sene 180 bin kişi iken bu sene 130 bin kişi oldu seyirci sayısı... Pek tabii kimse dikkat edildiyse yarış günü bile, güneşin altında plastik bir koltuğa 300 YTL vermedi artık. O nedenle tavsiyem, bu şekilde bence ikaz vermeye başlayan seyirci sayısını dikkate alarak daha makul rakamlara çekme konusunu şimdiden gözden geçirsinler.
Son olarak da size bir gazeteci olarak soruyorum : Biletix neden bu organizasyona kadar sürekli %10 aldığı hizmet bedeli (ki o da yazıcıdan bilet yazdırmaktan ibaret) hangi akla hizmet benim 30 YTL olan biletimde bu hizmet bedelini tam 7 YTL olarak uyguladı ve bu para kimin cebine gitti?
Berkay VARDAR

Bilet sahtekarlığının birkaç versiyonuna şahit oldum

FORMULA 1'i iki gün boyunca hem kendime hem de küçük oğluma her biri 460 YTL'ye aldığım biletle yarışı izledim.
Bu arada anlatmış olduğunuz bilet sahtekarlığının bir kaç versiyonuna şahit oldum.
Sözü geçen Cumartesi günü turuncu, pazar günü mavi bilekliğin sahtesinin de gerçeğinin de elden ele satılarak nasıl dolaştığını ve tribünde pazarlık konusu yapıldıgını gördüm.
Sahtesi dediğiniz gibi 100 YTL değil ana tribüne girişte 30-40 YTL'ye bile satıldı. Bir tane bileklikle değişerek birden fazla insan içeri teker teker sokuldu.
Sistem, mavi bilekliği tak içeri sok; mavi bilekliği çıkart, bir başka insanı sok şeklinde yürüdü. Hem de alenen yapıldı. Tribündeki DAK firmasının adamları etrafı süzmekten pistteki arabalara bakmaktan başka hiçbir şey yapmadılar.
Sahtekarlara dayanamayıp vatandaşlık görevimi yapıyım dedim ve hem DAK güvenliğin personeline, hem de orda görevli Jandarma astsubayına durumu izah ettim. Kişiyi/kişileri gösterdim ve detaylı tarif ettim.
Bir kaç telsiz konuşması, şaşırma ve alık-alık suratıma bakmanın dışında bir şey yapmadılar.
Ben ve gördüğüm bir kaç Türk ailesi ile tüm yabancı konuklar küçücük çocuklarına bile para verip bilet almışken, bir biletle Türk baba üstüne de 3 çocuğunun içer girip seyretmesine şahit oldum.
Şimdi ben seneye ne yapıyım? Boşu boşuna para verip oğluma bilet mi alayım yoksa yanında sepet gibi başkalarını içeri sokanları bahane edip beleşçilik mi yapıyım.?
Bu düzen böyle mi devam edecek; bir tutarsın kendini iki tutarsın. Dürüst davranırsın, vatandaşlık görevini yaparsın ama sonuç çıkmaz.
Utanarak söylüyorum ama; ben galiba enayiyim. Oraya gelen yüzlerce binlerce yabancı enayi.
Ben karar veremedim. Seneye Allah kerim.
Kaleminize kuvvet.
M. Coşkun ÜLGEN

Bilet vurgununu ben de gördüm

'FORMULA 1'de bilet vurgunu' yazınıza aynen katılıyorum. Ben de 460 YTL verip 'Gold' tribünden kombine bilet alan biriyim. Kapıdan ilk girdiğim anda sistemdeki açık hemen gözüme çarptı. Böyle büyük bir organizasyonda giriş çıkışların bu kadar kolay olması ve girişlerde turnike olmaması çok büyük bir rezalettir. Kapıda bir tanıdığı olan istediği herkesi rahatlıkla sokabilir. Ben bile kendi biletimle arkadaşımı rahatlıkla bedavaya sokabilirim diye düşünmedim değil. Kolunuza mavi bir bileklik takıyorlar onunla rahatlıkla içeri girip çıkabiliyorsunuz. Bilekliği dışarıda arkadaşınıza takın. Sonra kaybettim deyip bileti gösterin alın size yeni bileklik. Hem siz girin hem arkadaşınız... Zaten yarış sırasında tribünlerin haddinden fazla dolu olması ve bazı kişilerin kolunda mavi bileklik olmaması durumu gayet net açıklıyordu. İnşallah yetkililer bunun farkına varmışlardır da seneye böyle bir aptallık yapmazlar. Yoksa seneye ben bu yarışlara para vermeden girerim. Gördüklerimden sonra 460 YTL verip ana tribünden bilet aldığım için kendimi enayi gibi hissettim.

Kadıköy'de tren yolunun iki yanına yol yapılıyor

KÖŞENİZİ okurken belediyenin Salı Pazarı ile ilgili aldığı kararı gördüm. Esnafın tepkisini, 20000 ekmek yiyenin tepkisini anlayabiliyorum. Bu pazardan yararlanan Kadıköylülerin tepkisi de yakında duyulur.
Benim merak ettiğim bir başka konu var. Acaba Kadıköylülerin bu konudan haberi var mı?
Söğütlüçeşme İstasyonu’ndan başlayıp Bostancı üzerinden devam eden tren yolunun her iki tarafına onar metre genişliğinde cadde yapılacağından haberdarlar mı?
Yapılan ölçümlerde sağlam çıkmayan binamızı yenilemek için Kadıköy Belediyesi’ne başvurduğumuzda arsamızın yarısı kadar bir kısmının istimlak edileceğini, ne kadar arsamız kaldığını ancak Eylül ayında öğrenebileceğimiz söylendi.
Planlar Temmuz ayında Kadıköy Belediyesi’nin ikinci katında sergilendi. Çoğunluğun tatilde olduğu bir dönemde ve bir ay süre ile... Bağdat Caddesi’nin yanı başında 10'ar metrelik iki yol... Evlerimizde oturabildiğimiz kadar oturabileceğiz, ancak arsalarımız küçüldüğü için yenileme olanağımız yok. Deprem kapıda, toplu taşımaya yönelik bir çalışma değil, trafiği daha da içinden çıkılmaz hale getirecek bir plan!
İtiraz mı nereye, dinlerler mi? Kadıköylülerin haberi bile yok. Kentte yaşayanlar saygı bu mu?
Raman TUNAŞAT

Lise 1’lere sınav şansı

KADIKÖY Lisesi Lise 1. sınıfta okumakta olan 1991 doğumlu oğlum, zayıfları nedeniyle girmiş olduğu yükseltme sınavlarında başarılı olamadığından 2.40 not ortalamasıyla sınıf tekrarı yapmak zorunda kalmıştır. (gerekli not 2.50) Lise eğitiminin 4 yıla çıkarılması nedeniyle, bu durumda 19 yaşında liseden  mezun olacağından, üniversite sınavlarında da ilk yıl başarılı olamazsa
istikbalini temin edemeden ertesi yıl askere gitmek zorunda kalacaktır. Ailece çok üzüntüden perişanız. Sadece okulumun okulunda 400 lise 1  öğrencisinden 190'ı sınıf tekrarı yapmak zorunda kalmıştır. Lütfen sesimizi duyurun! Lise 1. sınıflara tekrar bir sınav veya tüm  zayıflarıyla bir üst sınıfa devam etme hakkı tanınması için,
H. Ayten Ercan

Yazarın Tüm Yazıları