TMO’dan sonra asıl yük belediyelerden gelecek

‘TORBA Yasa’ dediğimiz yasanın ne kadar yanlış, mali disiplini bozacak bir düzenleme olduğunu, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştıkca ekonomi yetkilileri ‘yok öyle bir şey’ demişlerdi. ‘Torba Yasa’nın marifetlerini şimdi görmeye başlıyoruz.

Hazine’nin, Toprak Mahsülleri Ofisi’de (TMO) verdiği 500 milyon dolarlık kredi, bu yasa çerçevesinde verilmiş bir kredi. ‘Torba Yasa’nın geçici 1. maddesinde ‘Bakanlar Kurulu kararları ile 1999 ve 2000 yıllarında tarım ürünlerinin destekleme alımlarının finansmanı amacıyla Hazine tarafından yurt dışından sağlanarak Toprak Mahsülleri Ofisi ve Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ikraz edilen kredilerin, 2005 Nisan ve Haziran aylarında Hazineye ödenmesi gereken anapara ve faiz borç tutarlarını, Hazine’den olan görev zararı alacaklarına ve/veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan, bu işlemleri anılan müsteşarlığın teklifi üzerine bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirmeksizin mahiyetlerine göre devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilir’ deniliyor, TMO ve Şeker Fabrikaları’nın nominal sermayelerinin bu madde kapsamında, mahsuba konu olan miktar kadar artırılmış sayılacağı belirtiliyordu.

Torba yasada sadece bu yer almıyordu. Asıl hükümler belediyelerin borçları içindi. Yakında belediyelerin borçları temizlenecek. Bunlara da ya garanti verilecek ya da TMO’ya yapıldığı gibi ikraz yapılacak. Böylece yeniden kara deliklerin zemini hazırlanıyor.

Hazine bürokratları belli ki Borçlanma Kanunu ve Hazine Kanunu’yla getirilen kısıtlamaları aşmak için torba kanunu getirmişler. Yani yine bürokratlar, siyasilerin popülist uygulamalarına imkan verecek mevzuatları hazırlamaya başladılar...

Borçlanma Yasası’nda ‘dış borcun devri’ maddesi Hazine’nin sağladığı bir dış finansmanı kamu kurum ve kuruluşlarına ‘anlaşmanın mali şartlarına bağlı kalmaksızın aktarılmasını’ öngörüyor. Hemen ardından gelen ‘dış borcun ikrazı’ maddesi ise sağlanan dış finansmanın kamu kurum ve kuruluşlarına ‘anlaşmanın mali şartlarına bağlı kalmaksızın aktarılmasına’ imkan veriyor. İşte bu nedenle TMO ile ikraz anlaşması yapılmış...

Buna karşılık Hazine Yasasına bağlı yönetmelikte, garanti vermek için o kuruluşun Hazine’ye daha önceden borcu kalmaması gerekiyor. İkraz için böyle bir madde yok ama bildiğimiz kadarıyla garanti için şart koşulan bu hüküm, pratikte ikrazlar için de uygulanıyor, bürokratlar tarafından iş sıkı tutuluyor. Ancak Hükümet ve kendisine bağlı Hazine üst yönetimi, ikraz için gerekmese de torba kanuna ‘borçlarını temizleme maddesi’ koydurup işi iyice bağlamışlar...

HAZİNE ŞEFFAF DEĞİL

Hükümetlerin popülizm için her yolu denediğini biliyoruz. Ancak uygulanan ekonomik programla bu yollar kapatılmaya çalışılmıştı. Geçmiş iktidar dönemindeki bürokratlar, politikacıların yeniden dengeyi bozmaması için özen gösteriyorlardı. Ancak mevcut Hazine yönetiminin bu hassasiyeti gösterdiğini, maalesef söyleyemiyoruz.

Hadi, Hükümetin bu yolu açmasına karşı koyamadılar, o zaman kamuoyunu bu uygulamadan haberdar etmeleri gerekiyordu. Şeffaflık; herşeyden önce bu tür yolların bir daha açılmasını engelleyen, herkesin aynı zamanda olayı öğrenip, önceden ve içeriden öğrenenlerin haksız kazanç sağlamalarını önleyen ve çağdaş yönetimi gösteren, çok önemli bir ilke...

Kemal Derviş döneminde Hazine nereden ne alırsa, nereye ne verirse anında basın bülteni yapar, kamuoyunu aydınlatırdı. Böylece piyasadaki karar alıcılar, kendilerini etkileyecek Hazine borç ve alacakları ile finansmanı konusunda anında bilgi sahibi olurlar, ona göre davranırlardı. Bu da güvenin oluşturulmasında çok önemli rol oynamıştı...

Ancak TMO’ya verilen kredi için hiç bilgi verilmedi. Örneğin dün açıklanan nakit dengesinde de bir ayın sonunda TMSF’den, Özelleştirmeden ne kadar para alındığı yazmışlar. Yani iş işten geçtikten sonra... İşin kötüsü, bu tür şeffaflıktan uzaklaşma örnekleri giderek çoğalıyor.

Güveni kaybetmek kolay, yeniden kazanmak çok zordur. Maliye ve Hazine’ye duyurulur...
Yazarın Tüm Yazıları