TIP EĞİTİMİNDE DARBOĞAZ (4) Sistem hocaları özel hastanelere itiyor

BİR devlet üniversitesinin tıp fakültesinde iç hastalıkları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapıyorsunuz.

Haberin Devamı

Ay başında alacağınız maaş 2 bin 100 liradır. Ayrıca, hasta gördüğünüz için performansınıza dayalı olarak SGK’dan size tahakkuk ettirilecek ek bir ücret daha var.

Varsayalım, her ay 4 bin liralık bir ek gelir hedefliyorsunuz. SGK’nın performans yöntemine göre, bulunduğunuz kadroda bunun için her ay 30 bin puan toplamanız gerekiyor. Baktığınız hasta başına 21 puan alıyorsunuz. Bu durumda 30 bin puanı tutturabilmeniz için ayda kaç hasta görmeniz gerekir? Yanıt: 1.428.
Haftada bir gün izin yaparsanız, günde ortalama 59-60 hasta görmeniz gerekebilir. Bu durumda her hasta başına sağlayacağınız gelir 3 lira dolayındadır.

* * *

Bugün tıp fakültelerinde görev yapan hocalardan kıdemi beş yıl olan bir profesör 4 bin 300, kıdemsiz profesör 3 bin 700, doçent 2 bin 950, yardımcı doçent 2 bin 100, asistan doktor ise 1.800 lira maaş alıyor.

Bu maaşlara yapılan en önemli ekleme puanlamayla ölçülen performansa dayalı katkıdır. Puanlama fakülteden fakülteye, uzmanlık alanına, tedavi ve ameliyatın türüne göre değişebiliyor. Özellikle cerrahide diğer branşlara kıyasla daha yüksek puanlara çıkılabiliyor. Bu durumda çok sınırlı olmak üzere maaşları ek ödemelerle birlikte 10 bin liranın üstüne çıkan hocalar olabiliyor.

Ama hocaların çoğunluğu açısından aylık toplam gelirin bu rakamın bir hayli altında kaldığı söylenebilir. Örneğin Hacettepe Üniversitesi yönetiminden aldığım bilgilere göre, bütün performans ödemeleriyle birlikte tıp fakültesinde profesörlerin aldığı toplam maaşlar ortalama olarak genellikle 6-7 bin lira dolayındadır. Bu durumda toplam ek gelir, bir profesör için genellikle 2 bin 500 lira gibi bir ortalamada seyrediyor.

Ayrıca, anatomi, fizyoloji, dokubilim gibi temel tıp eğitimi derslerini veren hocalar açısından performans sisteminin hiçbir getirisi olmadığını da belirtmeliyiz. Bu hocalar tıp eğitimi sürecinde çok kritik bir görev üstlendikleri halde, hasta bakmadıkları için bu imkândan yararlanamıyor, yalnızca fakültenin gelir havuzundan çok sınırlı bir genel katkı payı alıyor.

Haberin Devamı

* * *

Her halükârda cerrahların diğer branşlara kıyasla genellikle daha avantajlı bir durumda oldukları söylenebilir. Çünkü performans puanları daha yüksek. Ankara Üniversitesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Erol Özdiler’den alınan bilgiye göre, bir anjiyo operasyonunun puanı 380’dir. Bunun için SGK üzerinden hekime gelen performans ödemesi 99 liradır. Bir puan 26 kuruşa tekabül ediyor. Kapalı safrakesesi ameliyatının performans puanı 566’dır. Bunun cerraha getirisi 147 liradır. Üç damarlı bir baypas ameliyatı 1.720 puana çıkıyor. Cerraha getirisi 447 lira.

İşler tam bu noktada çatallaşıyor. Aynı baypas ameliyatının özel bir hastanedeki bedeli 10 bin liraya kadar çıkabiliyor. Cerrah, bazı durumlarda bunun yarısına kadar bir bölümünü alabiliyor. Bir kalp cerrahisi profesörü üniversiteden ayrılıp, özel bir hastaneye katıldığında aynı ameliyat için üniversitede aldığının 10 katı bir gelir elde edebilecektir.

Daha ilginç bir çelişkiye değinelim. Bir hocanın istifa etmeyip, üniversitede kaldığını ama kendi muayenehanesini de açtığını varsayalım. Bu takdirde 650 sayılı kararnamenin getirdiği yasaklar nedeniyle yalnızca teorik olarak cerrahi dersi verebilecek, ameliyat yapamayacaktır. Ama aynı profesörün akşamları 17.00’de mesaisini tamamladıktan sonra ya da hafta sonları özel bir hastanede ameliyat yapmasında hiçbir mahzur yoktur. Sistem onun fakülte hastanesinde ameliyata girmesini yasaklamakta, ama dışarıda ameliyat yapmasında bir mahzur görmemektedir.

Bu durumda o profesör üniversite hastanesinde kendisine yasaklanmış olan bir ameliyatı dışarıda yaparsa, hastanede yaptığı takdirde elde edeceği sınırlı bir performans gelirinin katbekat fazlasını kazanabilecektir.

Haberin Devamı

* * *

Görüleceği gibi bu garip sistem, hocalardan, üniversiteden çok özel sektörde yararlanılmasını teşvik eden bir özellik taşıyor. Bu da bizi Türkiye’de tıp eğitiminin en can alıcı sorularından birine getiriyor.

Özel hastanelere geçmeyen, muayenehane açmayan, bütün zamanını sınırlı bir gelir karşılığı üniversiteye ayıran hocaların günahı ne? Yanıtı yarın.

* * *

AÇIKLAMA: Dünkü yazımızda Ankara Tabip Odası’nın bir araştırmasına dayanarak bazı tıp fakültesi hastanelerinde yapılamayan, sayıca daha az yapılan ya da 650 sayılı kararname nedeniyle hukuken sorunlu bir şekilde yapılan bazı ameliyatlardan söz etmiştim. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şevket Kavukçu, bir açıklama göndererek, özofagus ameliyatlarının tam gün çalışan altı öğretim üyesi ve bir uzman tarafından dünya standardında gerçekleştirilmeye devam edildiğini bildirdi. Aynı üniversitenin Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı Başkanı Doç. Berk Burgu da mesane ogmentasyonu ameliyatlarının bölümlerinde Tam Gün Yasası sonrasında da aynı sıklık ve başarıyla yapıldığını belirtti.

Yazarın Tüm Yazıları