The Net 2.0

Tamamı ülkemizde yapılan ilk Hollywood yapımı olacak ‘The Net 2.0’nin çekimlerine geçen hafta başlandı.

The Net 2.0, adı itibarıyla kulağa 1995 yapımı aksiyon filmi The Net’in devamı gibi geliyor. Ama, söz konusu olan, bir devam filmi değil, yeniden çevrim.

İlk filmde bir bilgisayar uzmanını canlandıran Sandra Bullock’un tüm kimlik bilgileri siliniyor, değiştiriliyordu. 2005 yapımı The Net’te de olan biten aynı. Sadece oyuncular ve mekanda değişiklikler yapılmış. Sandra Bullock’un yerinde, ilk kez bir filmde rol alacak olan Niki Deloach var. Kimlik hırsızlığı ise bu kez İstanbul’da devam ediyor.

İş için İstanbul’a gelen bir bilgisayar uzmanı kimlik bilgilerini kaybediyor. Film boyunca da kendisinin kim olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

The Net 2.0’nin kadrosunda ağırlıklı olarak Türk oyuncular var. Filmin üç ana karakterinden ikisi Türk. Amerikalı Nikki Deloach’a, Demet Akbağ ve Şebnem Dönmez eşlik ediyor. Bu üçlünün verdikleri fotoğraflara bir bakın, tıpkı Charlie’nin Melekleri gibiler.

Rocky ve Sıkı Dostlar gibi filmlerin Oscar’lı yapımcısı, ilk filmin yönetmeni Irwin Winkler bu filmin de yapımcısı. Yönetmen koltuğunda ise oğlu Charles Winkler oturuyor.

The Net 2.0’nin bir haftadır Eminönü ve Sultanahmet’te devam eden çekimlerine ilgi büyüktü. Çekim ekibinin etrafındaki kalabalığın odak noktası ise etrafa sürekli pozitif enerji veren, gülücükler dağıtan şirin ve güzel başrol oyuncusu Nikki Deloach’tu.

İstanbul’un tarihi yerlerinde yapılan çekimler, damlarda yapılan hızlı kovalamacalar derken 30 günlük çekim süresinin dörtte biri sona erdi bile.

Film sondan başa doğru, son derece sistematik bir şekilde çekiliyor. Her şey planlı programlı olunca en ufacık bir aksaklık bile yaşanmıyor tabii.

The Net 2.0, sponsorlar açısından da hayli şanslı bir film. Filme sponsor olan pek çok Türk firması var. En büyük destek Boyner’den gelmiş. Nikki’nin ve aksiyon sahnelerinde ağırlıklı yer alanların kıyafetlerinin her birinden 6’şar adet sağlamışlar. Kavga, dövüş ve kovalamaca bol olunca, giysiler uzun süre dayanmıyor haliyle.

Anadolu Sağlık Hastanesi’nin ve Medline’ın desteği ile ambulans ve sağlık hizmetleri de sette daima bekliyor. Aksiyon sahneleri bol olunca ufak kazalar da yaşanmıyor değil.

Bu hafta Türk oyuncuların yer aldığı çekimlere ağırlık verilecek. Çoğunuz gibi beni de en çok meraklandıran onların İngilizce yapılan çekimlerde nasıl performans verecekleri.

The Net 2.0 sonbaharda vizyonda olacak. Tüm dünyada İngilizce olarak, Türkiye’de ise Türkçe dublajlı olarak vizyona girecek. Türkçe dublajlı izlemek istemeyenlere, birkaç orijinal kopya ayıracaklarını umuyorum.

Cannes kaynıyor

Mayıs ayının en önemli sinema etkinliklerinden biri Fransa sahilinde, Cannes’da gerçekleşiyor. 11 Mayıs’ta başlayacak olan 58. Cannes Film Festivali için geri sayım başladı. Bu yıl yarışma bölümünde tek bir İngiliz filmi bile yok. İngilizler kapanış filmi olarak seçilen Martha Fiennes imzalı Chromophobia ile avunmak zorundalar.

Fiennes, programda filmi olan tek kadın yönetmen. Genelde daha tanınmış isimlerin filmlerine ayrılan kapanış gecesinin Chromophobia’ya emanet edilmesi sürpriz olarak görülüyor. Bu yıl pek varlık gösteremeyen İngilizlere bir jest yapıldığı konuşuluyor kulislerde.

Danimarkalı Lars von Trier festivale Dogville’in devamı olan Manderlay ile katılıyor. Nicole Kidman’ın rolünde bu kez Bryce Dallas Howard var. İki yıl önce Fil (Elephant) ile ödül alan Gus van Sant bu kez Last Days ile çıkıyor jüri karşısına. Seattle’lı bir rock’çının intiharı üzerine belgesel tarzında bir film yapmış bu kez usta yönetmen.

Amerikan sinemasının diğer örnekleri aktör Tommy Lee Jones’un ilk yönetmenlik denemesi The Three Burials; Jim Jarmusch’un Bill Murray, Sharon Stone ve Tilda Swinton’lı filmi Broken Flowers ve tabii ki Holywood’un pek çok ünlü ismini Cannes’a getirecek olan Sin City.

Kanadalı Atom Egoyan’ın Where the Truth Lies filminde Kevin Bacon ve Colin Firth var. Egoyan’ın yurttaşı David Cronenberg, John Wagner’in romanından uyarlanan A History of Violence’la festivalde.

Irak filmi Kilometre Zero’nun yönetmeni Hiner Saleem. İsrailli Amos Gitai, Natalie Portman’ın başrolünde olduğu Free Zone ile yarışıyor. Uzakdoğu’dan gelenler arasında Johnny To’nun Election (Çin) Hou Hsiao-Hsien’in The Best of Our Times (Tayvan) ve Kobayashi Masahiro’nun Bashing (Japonya) adlı filmleri var.

Fransa ise şansını üç ayrı filmle arıyor. En iddialı olanı ise başrollerinde Daniel Auteuil ve Juliette Binoche’un olduğu Michael Haneke filmi Hidden.

Oscar’ın gücüne bakın

‘Oscar amca’nın alanının bu kadar geniş olduğunu tahmin etmemiştik! Kariyer ve para anlamına gelen Oscar, başına talih kuşu gibi konduğu oyuncuların gücüne güç de katıyormuş meğer.

Bu yıl Akademi’den ödül alan Jamie Foxx, Hilary Swank ve Clint Eastwood, Time’ın ‘Dünyanın En Etkili 100 Kişisi’ listesine girmeyi başardı. Onları, George Bush, Dalai Lama, Bill Gates ve Nelson Mandela’nın da yer aldığı bu listeye dahil eden Oscar heykelciklerine eminim şimdi daha da sıkı sarılıyorlardır.

Beyaz perdeden inciler

‘Hayatlarımızı birbiriyle karıştırıyoruz, bir daha ayrıştırmamız mümkün olmayacak.’ (The Sand Pebbles, Yön: Robert Wise, 1966)

Bunu biliyor muydunuz?

11-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan 58. Cannes Film Festivali’nde jüri başkanlığını, daha önce iki kez Altın Palmiye almış olan Emir Kusturica yapacak.
Yazarın Tüm Yazıları