Testi kırılmadan...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bizim son birkaç gündür Ceza Kanunu'nu değiştirmeyi amaçlayan yasa taslağı ile ilgili yazı yazmamızı belki de yadırgamışsınızdır.

Öyle ya... Kimse konuya ilgi göstermiyor. Bir tek biz yazıyoruz.

Gerçi bizim bir ‘uzmanlık’ iddiamız yok. Ama taslağın doğruca ‘basını’ ilgilendiren düzenlemeleri olduğu için konuyla ilgilenmekteyiz.

Ama bakıyoruz, herkes bizim gibi görmüyor. ‘‘Hele dursun bakalım’’ eğilimi daha yaygın.

Zaten bizde âdettir. Önemli bir konu, örneğin böyle bir taslak gündeme gelir. Aşamalardan geçer. Hatta son noktaya gelir. Basınımızın birçok kalemi ile üniversitelerimizin ilgili fakülteleri ancak o zaman harekete geçerler... Daha doğrusu, güçlü ihtimalle onu bile yapmazlar.

Ama tasarının Meclis'ten geçeceği anlaşıldıktan ve hatta Meclis'ten geçtikten sonra bakarsınız ki bir vaveyladır kopmuş:

‘‘Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu?’’

‘‘Şurası neden öyle değil de böyle?’’

Örneğin yeni yasa taslağı ‘‘röportajı izinsiz teybe kaydedene 60 milyon liraya kadar para cezası verilmesini’’ öngörüyor.

Kötü niyet illa gazetecide mi olacak? Ya röportajı veren kişi sonradan gazeteciye kızdıysa veya gazeteciye komplo kuruyor ve sesinin banda alınmasına rıza gösterdiği halde sonradan bunu inkâr ediyorsa, ispat yükümlülüğü kimin olacak? Kaydı onun rızasıyla yaptım diyen gazetecinin mi, aksini iddia eden şikâyetçinin mi?

Benzeri bir sakınca ‘‘özel hayatları görüntüleyenlere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesini’’ öngören hüküm için de geçerli.

Bir yabancının, bu konuyla yakından ilgili makalesinde geçen gün okuduk: Diyordu ki, ‘‘Mahallenin papazının randevu evinden çıkışını fotoğrafla tespit eden bir gazeteci, papazın özel yaşamına ağır bir müdahalede bulunmuş mu sayılmalıdır, yoksa görevini mi yapmıştır?’’

Gerçekten papazın cinsel yaşamı onun özel bir sorunu olduğuna göre, siz olsanız ne dersiniz? Fotoğrafı çeken gazeteciyi suçlu mu sayarsınız?

Taslağın başka hükmü yok mu?

Elbet var... ‘‘Uzaktan, söyleşileri tespit edecek araçları kullananlara 3 yıla kadar hapis ve 300 milyon lira para cezası verilsin’’ şeklindeki hükmüne ilk bakışta ‘‘Allah razı olsun... İyi ki bunu getirdiler’’ diyebilirsiniz. Çünkü bunun meşhur, gizlice telefon dinleme olaylarına karşı getirildiği izlenimini edinebilirsiniz.

Oysa ona değil, yanılmıyorsak ‘‘dudak okuma’’ yöntemine bir yasak getirilmek isteniyor.

Ya da maksat iyi ifade edilmiş değil.

Bu hükümler bilindiği gibi ‘‘özel yaşama basın tarafından yapılan saldırgan müdahaleleri’’ önlemek iddiasıyla getiriliyor. Oysa Türkiye'de özel yaşama asıl saldıran devletin kendisidir. Üstelik görev sayılmayacak nedenlerle, yani keyfi emirlerle bu yapılır. O nedenle önce elindeki yasal yetkiyi kötü kullanarak özel yaşama saldıranları caydıracak bir sistem getirilsin de, basının hatalarını düzeltmeye sıra sonra gelsin.

Yazarın Tüm Yazıları