Teşekkürler...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Zaman zaman hepimizin içini bir karamsarlık sarar. Ağzımızdan aslında gönlümüzün hiç istemediği sözler çıkar. Bunların en kolayı ‘‘Kardeşim, bu millet adam olmaz’’ sözüdür.

Oysa hepimiz biliriz ki bu millet, olmadık zamanlarda öyle mucizeler yaratır ki, o karamsar lafları söyleyenler mahcup olurlar.

TBMM'nin sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim olayında gösterdiği başarı gibi.

İşte bu tür mucizelerin bir örneğini dün TBMM'de yaşadık:

Taa 1973 yılından beri uygulanması gereken ama özellikle imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatma zorunluluğu getirdiği için siyasi iktidarların hiç üstüne varmak istemedikleri bir eğitim reformu, bu TBMM tarafından yasalaştırıldı.

Hem de bunu Mesut Yılmaz gibi, bir kısım seçmenlerinin imam hatip kökenli veya zihniyetli olduğu bilinen bir partinin lideri yaptı.

Yılmaz bu olaydaki performansı ile siyasi hayata atıldığı günden beri ilk defa ‘‘devlet adamı'' sıfatına hak kazandı.

Çünkü ‘‘politikacı'' yakın çıkarı ne ise onun kavgasını verir. Devlet adamı ise yakın çıkarların değil, ülkenin uzun vadeli çıkarlarının kavgasını veren adamdır.

Kuşkusuz bu sonuçta -daha önce de yazdığımız gibi- Bülent Ecevit'in, Deniz Baykal'ın da büyük payı var. Baykal'ın tutarlı ve etkili muhalefet anlayışı, örnek teşkil edecek düzeydeydi.

Keza Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerini yöneten Biltekin Özdemir ile TBMM Genel Kurul görüşmelerini yöneten Uluç Gürkan'ın bu sonuçtaki emekleri büyüktür.

Ama bu sonuçta öncelikle, 8 yıllık zorunlu temel eğitimi geçen yıl gündeme getirerek, bunun ‘‘kesintisiz'' şekilde uygulanması kararını Milli Eğitim Şûrası'ndan çıkartan eski Milli Eğitim Bakanı Turhan Tayan'ın ve daha Eğitim Şûrası öncesinden başlayarak, bu yasanın çıkmasına kadar her şeyi kanaviçe işler gibi işleyip hepimizi bugüne ulaştıran Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Cordan'ın payı herkesinkinden çoktur.

Kuşkusuz bu yasa, toplumumuza yaklaşık 2 katrilyon liralık bir kaynak borcu yükleyecektir.

Ama Türkiye'nin kalkınması ve çağı yakalaması için eğitimi değil, ekonomiyi ön plana alan Turgut Özal zihniyeti döneminde eğitime yeterli kaynak ayrılmadı. Zaten sekiz yıllık zorunlu eğitime geçme meselesi de o yıllarda ihmal edildiği için bugüne kaldı.

Şimdi o yükü hep birlikte taşımak zorundayız. Ama hemen belirtelim ki bu toplum o yükü seve seve taşımaya hazırdır.

Yeter ki geleceğimizi teslim edeceğimiz evlatlarımız 2000'li yılların Türkiyesi'ni taşıyacak düzeyde eğitim alabilsinler.

O günleri yaşayanlar dönüp 1997 yılında kimler 8 yıllık kesintisiz temel eğitim projesini engellemeye kalkmış diye bakarlarsa, merak ediyoruz özellikle DYP'nin milletvekilleri hakkında neler söyleyecekler?

Yine de biz, Türkiye'ye 8 yıllık kesintisiz eğitimi kazandıran herkese sonsuz teşekkürler sunuyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları