Terörizmin nedeni Amerikalı çiftçiler olabilir mi?

TERÖRİZMLE mücadele konusunda son zamanlarda okuduğum en güzel yazılardan birini The New York Times'ta, Thomas Friedman yazmış.

Dünya Ticaret Örgütü'nün Cancun'daki toplantılarında ortaya çıkan gelişmelerden yola çıkan Friedman, müthiş bir kısırdöngüyü aktarıyor.

Friedman, Uluslararası terörizmle mücadelenin, savaş cephesinde değil, ticaret cephesinde kazanılabileceğini vurguluyor.

AB ve ABD'nin başını çektiği kalkınmış ülkelerin kendi çiftçilerine uyguladıkları sübvansiyonları azaltmaları ve gümrüklerde bazı indirimler yapmaları halinde global gelirin 2015 yılından itibaren 500 milyar dolar artacağını ve bunun yüzde 60'ının, yani 300 milyar dolarının az gelişmiş ülkelerin kasasına gideceği hesaplanıyor.

Bu da bu ülkelerde yaşayan yaklaşık 144 milyon insanın ‘‘fakirlikten’’ kurtulması anlamına gelecek.

Ancak gelişmiş ülkeler, Cancun'da bir kez daha görüldüğü gibi bunu yapmaya yanaşmıyorlar.

Bu yüzden de ekonomileri tarıma ve tekstile dayalı az gelişmiş ülkelerin aynı sektörlerde gelişmiş ülkelerle rekabet şansı olmuyor.

Friedman'ın verdiği rakamlara göre, yıllık geliri 1 milyon doları bulan 25 bin Amerikalı pamuk üreticisine verilen yıllık 3 milyar dolarlık sübvansiyon, Pakistan gibi az gelişmiş ülkelerin Amerikan pazarına girmesini engelliyor.

Bu durumu eleştiren tek kişi Friedman da değil.

Yazar Robert Wright da ‘‘Amerikalı kapıcıların çocukları, biz huzur içinde yaşayalım diye ölebilirler. Ama biz pazarlarımızı büyük paralar kazanan üreticilerimizi korumak için kimseye açmayız’’ diye yazıyor.

Friedman'ın ortaya koyduğu kısırdöngü ise muhteşem.

Friedman bir alıntı yapıyor ve şöyle diyor:

‘‘Amerika, üretimi artırmak için dev arazi araçlarının iş maksatlı kullanımında vergi indirimi yapıyor. Yetmiyor. Kongerenin çok yakıt tüketen araçları cazip olmaktan çıkarmak için harekete geçmesini de engelliyor. Hal böyle olunca Amerika, Suudi Arabistan'dan daha çok petrol alıyor ve daha çok petrol ödüyor.

Böylelikle Suudilerin, Vahabi köktendincilere daha fazla kaynak aktarmasını sağlanıyor. Bu parayla Vahabiler Pakistan gibi ülkelerde din eğitimi veren okullar açıyorlar. Amerika'nın çiftçilerini korumasından dolayı işsiz ve parasız olan Pakistanlı çiftçi çocuklarını dini eğitim veren bu okullara yolluyor. Çünkü başka okullara yollayacak parası yok ve bu okullar bedava. Bu okullarda çocuklar sadece Kuran'ı öğreniyorlar. Modern yaşama hiçbir şekilde hazırlanmıyorlar ve başlarına gelenin tek nedeninin Amerika olduğuna şartlandırılıyorlar. O çocuklar daha sonra El Kaide'ye katılıyorlar. Biz de Afganistan'a askerlerimizi yollayıp o çocuğu öldürüyoruz. Ve terörizmle savaşı kazandığımızı düşünüyoruz.’’

Amerika'da artık farklı sesler çıkıyor. Bu sesler ‘‘Yeni Dünya Düzeni’’nin bazılarının düşündüğünden bir miktar farklı olabileceğinin habercileri.

Yine rapor alır mı?


YARGITAY kararını verdi. HADEP seçim dışı. Yasal olarak 3 Kasım seçimlerinin sonuçları geçersiz.

Şimdi top YSK'da.

YSK ne karar alırsa alsın çok tartışılacak.

YSK, ‘‘DYP Meclis'e girsin’’ derse, geçen 1 yıl tartışmalı hale geliyor. Bütün yasalar, bütün kararlar, hükümet dahil her şey geçersiz olabilir.

Bir seçenek ama müthiş bir kaos. Bir başka seçenek, YSK'nın Yargıtay'a dönüp, ‘‘Bu konuda sana daha önce sordum. Senin zırt pırt karar değiştirmen beni bağlamaz’’ demesi. O zaman sorun yok.

YSK'nın işi zor.

Benim şimdi merak ettiğim, YSK Başkanı Tufan Algan'ın ne yapacağı. Çünkü daha önce zor, tartışmalı kararlar öncesi Tufan Bey rapor alıp izne çıkmayı tercih etmişti. Acaba bu kez de bir raporla işi ‘‘arkadaşlarının’’ üzerine bırakır mı?

Y.O.'yu rahat bırakalım


KIZILAY sayesinde HIV virüsü taşıyıcısı olan küçük Y.O. hakkında yazı yazmadım hiç.

Çünkü zor bir durum.

Vicdan ‘‘Olur mu?’’ diyor.

Vicdanı bir kenara bırakıp, baba ceketimi giyiyorum. Ben de ‘‘Çocuğumu o sınıfta okutur muyum?’’ sorusunun yanıtını veremiyorum..

‘‘Y.O. başka okula gitsin’’ demezdim ama herhalde kızımı o okuldan alırdım gibime geliyor. Zor bir durum. Dün Y.O.'nun okuluna Kanal D Haber'in muhabirleri de gittiler.

Muhabir arkadaşımız geldiğinde oturup konuştuk.

Tam bir rezalet yaşanmış. Medya rezaleti. İki televizyon kanalının muhabirleri canlı yayın için kavga etmişler, öğretmen bunalıma girip kaçmış, 7-8 yaşında çocuklar şaşkın bir biçimde olan biteni izlemişler. Olayları öğrenince hemen oturup bir karar verdik. Bundan böyle Kanal D Haber olarak Y.O. ile ilgili haber yapmayacağız. Okuluna ne muhabir, ne kamera yollayacağız. Bu iş eğitimcilerin, pedagogların, doktorların işi. Biz bu çocukları daha fazla rahatsız etmeyeceğiz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Gazetecilere en fazla güvenmeyenler yine gazeteciler olmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları