Terapi gibi oyun Pandaların Hikâyesi

Güncelleme Tarihi:

Terapi gibi oyun Pandaların Hikâyesi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 30, 2012 00:00

Oyun Atölyesi sezonu, yeni oyun ‘Pandaların Hikâyesi’yle 3 Ekim akşamı açacak. Oyun, 30’u aşkın ülkede yayımlanıp sahnelenmiş Polonyalı yazar Matei Visniec imzalı. Kendisi aynı zamanda şair, gazeteci ve felsefeci olduğu için, Pandaların Hikâyesi de biraz şiirsel, hayli felsefi bir oyun. Ekibin de dediği gibi, söylenebilecek en kapsayıcı söz ‘tuhaf’ belki de. İzleyicide oyundan arta kalan, yalnızca bir enerji ve iki oyuncunun sahneden salona yaydıkları dinginlik hissi... Kemal Aydoğan’ın yönetip, Caner Cindoruk ve Ebru Özkan’ın rol aldığı ekip, son hız provalara devam ediyor. Biz de onların bu heyecanına dahil olduk. Ve söylenecek tek laf var; Pandaların Hikâyesi, bu sezonki favorileriniz arasına girebilir!

Haberin Devamı

Geçen sezon İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndaki oyunu ‘Çehov Makinası’yla tanıdığımız yazar Matei Visniac, ‘Pandaların Hikâyesi’yle en ‘ince elenip sık dokunmuş’ eserlerden birine imza atmış. Bunu, daha prova salonuna girer girmez hissettik. Zira, Kemal Aydoğan’ın yönetmen masasının üzerinde bir sürü not kağıdı, tuğla gibi bir ansiklopedi ve Alparslan Salt’ın ‘Neo-spiritüalist Yaklaşımla Ezoterik Bilgilerin Işığında/Semboller’ kitabı yer alıyor. Oyunun çözümlemesinde bu kaynaktan çokça yararlanılmış. Metin, baştan aşağı sembollerle dolu çünkü. Biz de hemen sayılar ve nesnelerin sembolik anlamlarının yer aldığı bir not kağıdını kapıyor ve ekibin oyunun genel akışını almak için hazırlanmasını bekliyoruz...

ÖZEL HAYATTA DA SEVGİLİ OLMALARI UYUMU GÜÇLENDİRİYOR

Haberin Devamı

Pandaların Hikâyesi, duyuları körelmiş modern insanı temsil eden bir adamı koyuyor merkezine. Bir de ona yeniden görmeyi, tat almayı, koklamayı ve sevişmeyi, kısacası duymayı ve duyumsamayı öğretecek bir kadına yer veriyor. Ama kadın karakterin bir biyografisi yok. Kadın daha ziyade adamın çıkacağı yolculuğa bir vesile olma görevinde. İsmini bilmiyoruz, cismiyse sanki yok. Öyle peri misali, şifa verici bir kadın. Caner Cindoruk’un söylediği üzere, “Platon’un idealar dünyasındaki mükemmel kadına benziyor.” Okşayıcı tondaki sesini çok iyi kullanan Ebru Özkan, bu role kesinlikle çok yakışıyor.
Kemal Aydoğan’ın da dediği gibi, Pandaların Hikâyesi, kendi oyuncularını arayan bir oyun aslında. Caner Cindoruk ve Ebru Özkan, profesyonel yaşamları dışında özel hayatlarında da sevgili oldukları için belki, müthiş bir uyum yakalamışlar sahnede. Birbirlerinin nefeslerini dinleyerek oynuyorlar adeta. Zaten eser de böylesi bir oyunculuk gerektiriyor ki, aynı his izleyiciye de geçebilsin.

ZEN BUDİZMİ, KUANTUM FİZİĞİ VE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

Oyun, ikilinin bir sabah aynı yatakta uyanmasıyla başlıyor. Yanında uyanmak üzere olan kadına bakan adamın gözleri dehşet içinde. Kadını anımsamadığı gibi, gece yaşananlar hakkında bir tahmin de yürütemiyor. Hikâye de burada başlıyor zaten. Adam, onu daha yakından tanıyabilmek için bir süre yanında kalmasını istiyor kadından. Nihayet dokuz gecede anlaşıyorlar. ‘9’un sembol dilindeki anlamlarından bazıları ‘yarım kalmış işleri tamamlamak, bilgelik kazanmak ve doğum’. Yazının geri kalanı için bu karşılıkları hatırlamakta fayda var...
Bir daha görüşmemek üzere dokuz gece süresince bir araya gelen ikili, oyunlar oynuyor, şiirler okuyor, birlikte tat alıyor ve zamanla birlikte duymaya başlıyorlar evreni. Kadın, içindeki sesi duyması ve farkındalığını artırması için ihtiyacı olduğu duyularını yeniden kazanmayı öğretiyor adama. Dokuz sahneden oluşan oyunda, sahne aralarında kapanan perdeye Mertcan Mertbilek ve Hande Öztürk imzalı animasyonlar yansıtılıyor. Oyunun finaline de bambaşka bir yorum kazandıracak animasyonlarda, kaçıncı gece olduğu bilgisi her seferinde farklı bir alfabeyle yazılmış. Çünkü bu oyunda ne dil, ne mekân ne zaman ne de isimlerin önemi var.
Her gece sayısı ve özellikle kullanılan üzüm, süt, şarap, yumurta gibi nesnelerin kullanımıyla farklı okuyuşlara imkân tanıyacak şekilde yaşanıyor. Hiçbirinin birer sembol olarak ne anlama geldiğini bilmek zorunda değilsiniz. Oyun zaten çağrışım yoluyla izleyiciye vermek istediğini iletiyor. Ama izlerken biraz kafa yoracak olunursa, seyir çok daha keyifli hale gelebilir.
Pandaların Hikâyesi, aslında bir aşk hikâyesi. Ama satıraralarına Zen Budizmi, kuantum fiziği ve büyülü gerçekçilik karışınca, alışkın olmadığımız türden bir öyküye dönüşüyor. Oyunun son sahnesi de yine beklenmedik şekilde tasarlanmış.
Yazar Visniac, aşk hakkında yanlış bilinen birçok şeyi unutturmaya baş koymuş gibi. Oyunun genelinde çatışma yok mesela. Kavga, gürültü, şiddet yok. Sürekli arayıp bulamadığımız bir dinginlik ortamı var sadece.
Oyunun başarısında muhakkak Kemal Aydoğan’ın özgün rejisi, Tolga Çebi’nin iyi oyun müzikleri ve oyuncular arasındaki uyumun büyük rolü olacak. Pandaların Hikâyesi’nden yoğun bir terapi seansından çıkmış gibi ayrılabilirsiniz.

Haberin Devamı

Pandaların Hikâyesi, 4-5-6-7-11-12-13-14 Ekim tarihlerinde saat 20.30’da Oyun Atölyesi’nde izlenebilir. ‘Antonius ve Kleopatra’ ile ‘Testosteron’ oyunları da bu sezon sahnelenmeye devam edecek. (216) 345 39 39.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!