Telefon dinleme yasa taslağı için öneriler (I)

MEHMET Benli, 8 Şubat 2008 günü saat 20.20’de halazadesi İlhan Selçuk’la yaptığı telefon konuşmasında bir ara gözündeki rahatsızlıktan şikâyetçi olur ve şunları söyler:

Haberin Devamı

*  “Sabah bir kalktım, gözlerim açılmıyor. Çıldıracam... Hadi atladık bir daha gittik oraya (Çapa). Muayene ettiler, bir jelle damla verdiler, ‘Ilık suyla pansuman yapın’ dediler. Geldim, ama gözümün içinde sanki cam kırıkları var, bastıramıyorum, ağrıyor her taraf. Gözüm şakır şakır akıyor. Felaket haldeyim. Ne yapacağımı vallahi şaşırdım artık...”

Buradaki ifadeler, yaşını almış bir insanın gözünde tedavisi artık iyice güçleşmiş bir rahatsızlık nedeniyle kendisinin içinde bulduğu çaresizlik halinin dışavurumudur.


*
Şu an ne benim, ne de bu yazıyı okumakta olan siz okurların, Mehmet Bey’in özel hayatının mutlak mahremiyet sınırları içinde kalması gereken bu çaresizliğini öğrenmeye hakkımız var. Ama bu telefon konuşması, birinci Ergenekon iddianamesine ek klasörün içinde yer alan kamuoyuna açık bir bilgidir. Ergenekon savcıları konuşmanın bu bölümünü de dava dosyasında tutmakta herhangi bir sakınca görmemiştir.

Haberin Devamı

Bunun gibi yüzlerce örnek vermek mümkündür.

AB ÜLKELERİNDE OLSA KIYAMET KOPAR

*Telefon dinleme olaylarının son günlerde kazandığı rahatsızlık verici boyutlar üzerine hükümetin bu alandaki yasaları gözden geçireceğini, ihtiyaca göre değişiklikler yapılacağını ve mevcut cezaların artırılacağı yolundaki açıklaması desteklenmesi gereken yerinde bir karardır.

Bu noktada karar vericilerin dikkate almaları gereken temel sorunlardan biri, dinleme kayıtlarının bazı kolluk görevlileri ve savcılar tarafından dava dosyalarında herhangi bir tasniften geçirilmeden olduğu gibi konmasıdır.


*
Geçmişte savcılar, dinleme kayıtlarında doğrudan özel hayata giren bölümlerle suça ilişkin bölümler arasında genellikle ayrım yaparken, son dönemde özellikle Ergenekon soruşturmasında bu özenli tutum terk edilmiş, tapeler iddianamelere ek klasörlere bütün olarak konmuş ve böylelikle Ergenekon sanıklarının hepsinin özel hayatları deşifre edilmiştir. Burada yalnızca sanıklar değil, telefonda görüştükleri aile yakınları, dostları, arkadaşları da mağdur olmuş, bu insanlar da toplum karşısında iletişim anlamında çıplak bir şekilde teşhir edilerek, mahcup duruma sokulmuştur.

Haberin Devamı


*
Yapılan, herhangi bir AB ülkesinde meydana gelse kıyametin kopacağı türden bir insan hakları ihlalidir.

Savcıların burada yasal boşluklardan hareket ettikleri ileri sürülebilir. 2000’li yılların başında telefon dinlemelerini düzenleyen, ancak daha sonra yerine başka yasalar geçtiği için yürürlükten kaldırılan 4422 sayılı yasaya ek 9 Kasım 2000 tarihli yönetmelikte bu konu çok açık bir şekilde düzenlenmişti.

YENİ YASADA ÖZEL HAYATA İLİŞKİN YASAKLAMA GETİRİLMELİ

*Bu yönetmeliğin 11’inci maddesinde “Dinlemede kullanılan büyük veri taşıyıcısının özel hayatı ilgilendiren kısımları hariç suça ve suçluya ilişkin kısımları ayrı bir veri taşıyıcısına nakledilir veya içeriği bir tutanağa geçirilir” deniliyordu. Bu, dinlenen telefon kayıtlarının özel hayata ilişkin kısımlarının ayıklanmasını emreden açık bir düzenlemeydi.

Haberin Devamı

Ancak, 4422 sayılı yasa yerine daha sonra 2005 yılında 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ve onun yönetmeliği gelince, ne yazık ki bu maddenin konması unutulmuştur.


*
Oysa hukukun genel hükümleri bile bu özensizliği caydırmak açısından yeterlidir. Ayrıca hâlâ yürürlükte olan 1926 tarihli 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 75’inci maddesinde de bu konuda çok açık bir hüküm söz konusu. Yasanın 75’inci maddesinde yargılama usulleri düzenlenirken “Hâkim muhakeme adabı haricinde çıkan tarafı men eder. Münasebetsiz olan evrak iade edilir” deniliyor. Yani “hâkimin davanın taraflarından sadece iddialara ilişkin delil talebinde bulunabileceği” belirtiliyor.

Haberin Devamı


*
Bir başka anlatımla yasa, “Dinleme kaydında Mehmet Benli’nin gözünün yanmasıyla ilgili evrakı hâkimin önüne götürmeyin” diyor.

ÖNERİ: Yeni düzenlemede kayıtların yalnızca suça ilişkin bölümlerinin dosyaya konacağı, diğer bölümlerin olduğu gibi imha edileceği doğrudan yasa metninde açık bir hüküm olarak konmalı, bunun ihlali suç olarak tanımlanarak bundan böyle uygun davranmayan kamu görevlileri için caydırıcılık taşıyan yaptırımlar getirilmelidir. 

Yazarın Tüm Yazıları