Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Tasarruf yapalım mı?

Son günlerin moda lafı, tasarruf...

Ben bu kelimeli hatırlıyorum. Yıllardır dillerdedir...

Son net hatırlayışım Sabancı'nın ağzından çıktığı gündü. Özel sektör kuruluşlarını tasarrufa çağıran Sakıp Ağa, bu sözü henüz gökkubbede yankılanırken, Sabancı Center'da muhteşem bir kokteyl vererek milyarları harcamıştı.

Şimdi tasarruf lafı dillerde...

Bu ülkede tasarruf mümkün mü Allah aşkına?

Sadece bugün masanın üzerinde duran kutlama, yıldönümü, açılış, tanıtım toplantısı daveti sayısı 15... Bir o kadarını dün çöpe attım.

Bugün bunları atsam, yarın bir o kadarı daha birikecek...

Hemen hemen hiçbirine gitmiyorum. Gittiğim zaman ise içim sıkılıyor.

Yüzlerce şişe içecek, viskiler, şampanyalar...

Masaların üzeri tıka basa kanepeler, somon fümeler... Adını bilmediğim bin türlü ıvır zıvır... Kimisinde garsonların elinde dolaştırılan havyarlar bile var...

Bazısı bir de prolonje... Yani bunların üzerine bir de ayakta yemek faslı...

O tam ziyanlık.

Kimileri yemekli... Önce bütün bu başta saydıklarımın üzerine masada ye Allah ye...

Her birinin maliyeti milyarlar...

Her gece İstanbul'da en az beş tane bu tarz olay.

Sokağa dökülen milyarlarca lira...

Üstelik bir önemi de yok. Hepsinde aynı taife...

Körler sağırlar, birbirini ağırlar misali...

Doğan radyolar grubunun başına geçtiğimden beri halkla ilişkilerci arkadaşlarım gelip gelip ‘‘Fatih Bey, bir davet verelim’’ diyorlar...

Israrla reddediyorum...

Ne bizim, ne bu ülkenin sokağa atacak parası var diyorum.

‘‘Herkes yapıyor’’ diyorlar.

Gülüyorum...

Tasarruf, tasarruf...

Hadi o zaman buradan başlayalım.

Yapmayalım bu gösteriş işlerini...

O parayla ya yatırım yapalım, ya çalışanlarımızın maaşlarına ekleyelim... Ya da malımızın fiyatından düşelim.

Var mısınız?

Terör çürütüyor

İsrail'den gelen haber önemli bir veri.

Yıllarca süren terör mücadelesinin, bu mücadele uğruna radikal, aşırı milliyetçi unsurlara verilen tavizlerin ülkelerin ve sistemlerin içini nasıl çürüttüğünün belgesi sanki...

İsrail'in o efsanevi istihbarat örgütü, başbakanının vurulacağını öğreniyor ama örgüt içindeki aşırı milliyetçi unsurlar bunu gizleyip, Rabin'in öldürülmesine göz yumuyorlar.

‘‘Olacak şey mi?’’ der insan. Oluyormuş...

İsrail'in bu çok gizli bilgiyi açıklaması da önemli...

Bizde ise yeni bir tartışma aynı günlerde başlıyor.

Rahmetli Özal'ın oğlu çıkıyor ve ‘‘Babam ölmedi, öldürüldü’’ diyor.

Aynı Özal'a yapılan suikast hâlâ bir bilinmezlik denklemi...

Eşref Bitlis'in ölümü hâlâ sır... Arada kaynayan başka paşalar da var...

Çeteler cirit atıyor. Doğru dürüst yargılanamıyorlar bile.

Ve aynı İsrail'de olduğu gibi, çete işlerinde Türkiye'nin aşırı milliyetçileri ön planda.

Uyuşturucu kaçakçıları, dava arkadaşlarını işkencehanelerde satanlar kahraman...

Çünkü terör mücadelesinin sağladığı rant çürüme getiriyor.

İsrail bizden cesur...

En radikal parti iktidardayken bile, böylesi bir rapor açıklanabiliyor.

Bizde ise bu işleri çözmek için ortaya çıkan başbakan, ‘‘Ben ancak yüzde 20 biliyorum’’ diyor.

Çürüme büyüyor...

Güneydoğu'da savaş kazanılıyor belki ama, memleket topyekûn elden gidiyor...

Puro, Havana'dır

En tepeye tasarruf diye yazıp, şimdi yazacaklarımı okuyunca kızmayın.

Purodan söz edeceğim...

Dün Davidoff'un yönetim kurulu başkanı haberdi gazetelerde...

Çünkü en ünlü purocu Davidoff İstanbul'a mağaza açtı..

Ben çok eski bir puro içicisiyim.

Puroya o Davidoff'la başladım.

Sonra da Davidoff'u bıraktım.

Çünkü Fidel, Küba'yı dolandırdığı için Davidoff'u ülkeden atmıştı. Bu Küba'ya maddi, Havana purosu severlere ise manevi bir ihanetti bence...

Davidoff gitti, Güney Amerika'da yetiştirttiği tütünlerle yerini korumaya kalkıştı.

Küba ise kendi yolunda gitti.

Davidoff'u vurmak için de bir efsane sayılan Cohiba'yı piyasaya verdi.

Ben bugün hâlâ, Romeo Julietta'nın, Monte Cristo'nun, Hoyo'nun, hele hele Küba'nın çok dar bir bölgesinde yetişen nadide tütünlerle yapılan Cohiba'nın tadını bulamıyorum Davidoff'larda. Küba'nın toprağının tadını, Karayip rüzgârlarının kokusunu getirmiyor Davidoff...

Ben hâlâ Küba'cıyım, hâlâ Havana'cıyım...

Not: Büyük puro markalarının piyasada inanılmaz miktarda sahtesi var. Bilmediğiniz yerden almayın.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

‘‘Olacak O Kadar’’ı izlerken, ‘‘Olmayacak bu kadar’’ dediğimiz zaman.

Yazarın Tüm Yazıları