Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Biraz eşitlik istiyorum

Hep söylüyoruz; adaletin uygulanmasında büyük eşitsizlikler var diye.

İstanbul DGM'de dün görülen bir duruşma bunun en güzel örneklerinden biri.

Bir grup avukat, yasalara rağmen davaya başlarında türbanla giriyorlar.

Mahkeme heyeti bu avukatların salondan çıkmasını istiyor.

Avukatlar çıkmıyorlar.

Mahkeme heyeti bu avukatların salondan çıkmasında diretiyor.

Avukatlar da diretiyorlar ve sonunda salondan çıkan türbanlı avukatlar değil, mahkeme heyeti oluyor.

Hákimler salonu terk etmek zorunda kalıyorlar.

Merakım şu:

Acaba salondan çıkmayanlar türbanlı avukatlar değil de, evlatları işkence altında alınmış ifadeler doğrultusunda yargılanan anneler olsaydı ve onlar herhangi bir nedenle salondan çıkmamakta direnseydiler ne olurdu?

Büyük bir olasılıkla salonu terk eden mahkeme heyeti değil, anneler olurdu.

Çünkü salondaki jandarmalar, daha önce de örneğini defalarca gördüğümüz şekilde, salondan çıkmayanları copla, dipçikle döve döve salondan atarlardı.

Adalette eşitsizlik işte bu.

Ya kimse salondan dayakla atılmasın, ki doğrusu bu, ya da mankemenin kuralına uymayan kim olursa olsun dövülerek atılsın.

Tek arzuladığımız eşitlik bu kadar.

Fazlası değil.

Eğitime katkı işe yarıyor

Milli Eğitim Bakanlığı dünkü yazıma yanıt yollamış. Ben ‘‘Önce şu topladığınız paralarla 8 yıllık eğitime yatırımları yapın. Sonra toplanan parayı artırın’’ diye yazmıştım.

Yanıt biraz garip.

Eğitime katkı paylarından ve bağışlardan düne kadar toplam 284 trilyon lira gelir elde edilmiş.

Bunun 273 trilyon lirası özel ödenek kaydedilmiş.

Peki aradaki 11 trilyon nereye ve nasıl kaydedilmiş?

Anlamadım..

Bu paranın 160 milyarı okul yapımına, 8 trilyonu eğitim kurumlarının donatımına, 350 milyarı okulların projelerine, 22 trilyonu taşımalı eğitime, 14 trilyonu kamulaştırmalara ve 2 trilyonu da kitap basımına harcanmış.

Toplamı 206 trilyon 420 milyar TL.

67 trilyon ise henüz duruyor.

Geçmiş yıllarda bütçeden ayrılan parayla yılda 6-7 bin derslik yapılabilirken, bu kaynak sayesinde 97 yılında 12 bin 103, 98 yılında da 21 bin 620 yeni derslik yapılmış.

Anlayacağınız kesilen paralarla hayırlı işler yapılıyor.

Tabii bu işler bizim kesilen paralarla yapılabildiği için Milli Eğitim'e bütçeden daha fazla para aktarılmasına gerek kalmıyor ve bu yolla sağlanan tasarruf, çeşitli yollarla onun bunun cebine kredi diye, nakit teşvik diye, borç diye, destekleme diye aktarılıyor.

Yasaklar bahane Fazilet seçimden kaçıyor

Hesap nasıl da dönebiliyor.

Seçimlerin bir an önce yapılması için en çok yırtınan parti Fazilet'ti.

Bas bas bağırıyor, iktidarı seçimden korkmakla suçluyorlardı.

Mahelle kabadayısı gibi, ‘‘Hadi sıkıysa sandığa’’ diyorlardı. Fazilet'i perde arkasından yönlendiren Erbakan kafasında yine rejimi sıkıntıya sokmanın planlarını yapıyordu.

Seçim yapılacak, 95'ten bu yana değişen pek bir şey olmadığı için Fazilet 1. parti olacak, hemen DYP ile anlaşacak ve Kutan başbakanlık koltuğuna oturacaktı.

Fazilet bu operasyonla 28 Şubat sürecini tersine çevirmiş olacaktı.

Sonrasında da FP-DYP ortaklığıyla TCK'nın değişmesi ve yasakların kalkması gündeme gelecek, Erbakan yeniden partinin başına geçecekti.

Son haftalarda hızla değişen siyasi tablo Erbakan'ın bu planının işleme şansını ortadan kaldırdı.

Fazilet sandıktan birinci parti olarak çıkamayacaktı.

İktidar uzakta bir hayal haline geldi.

Tabii yasakların kalkması da.

Hemen yeni bir manevra yapıldı.

Şimdi Fazilet küskünlerle beraber.

Ve ilk ortak amaç seçimleri erteletip, Ecevit'in önünden sandığı çekmek.

Fazilet şimdi seçim olmasını istemiyor. Çünkü oyunu bozuluyor.

Ne kadar gecikse o kadar iyi.

1 yıl sonraya kim öle kim kala.

Fazilet'e bunun için kızmak mümkün mü?

Elbette hayır.

Kızılacaksa, yıllardır Fazilet'e karşı mücadele verip, şimdi onun kucağına düşenlere kızılır.

Fazilet kendisi için doğru olanı yapıyor.

‘‘Peki bu ülke için doğru mu?’’ derseniz.

Türkiye'de bunu düşünen parti var mı ki allahaşkına.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Küfür bile etsek altına imzamızı atabildiğimiz zaman.



Yazarın Tüm Yazıları