Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Hani yakalanamıyorlardı!

Türkiye güvenlik güçleri son derece başarılı bir dönem geçiriyorlar.

5, 10, 15 hatta 20 yıldır yakalanamayan mafya babaları, çeteciler, hükümlüler, eski ülkücüler birer birer yakayı ele veriyorlar.

Aslında yukarıdaki cümlede kullanılan fiillerden biri yanlış kullanılıyor.

Yakalanamayan değil, yakalanmayan olmalı aslında.

Çünkü siz, ben ve hepimiz biliyoruz ki, bu adamlar bugüne dek yakalanamıyor değil, yakalanmıyordu.

Şimdi devlet yakalanmaları gerektiği konusunda fikir birliğine vardığı için yakalanıyorlar.

Öyle ki, bunlardan yıllarca hapse mahkûm olmuş, 7 kez idamla yargılanan ve 20 yıldır aranan Haluk Kırcı'nın nikáhında devletin çok üst düzey bir bürokratı şahitlik yapmıştı.

Bu adamın yakalanamıyor değil, yakalanmıyor olmasının en büyük kanıtı bu değil midir?

20 yıldır arananlar şimdi elle konulmuş gibi bulunuyor. Mesut Yılmaz da bununla övünüyor.

Peki aynı Mesut Yılmaz acaba genel başkan seçildiği kongrenin öncesini hatırlıyor mu?

O hatırlamıyorsa, Saffet Arıkan Bedük hatırlayacaktır. Ona soralım.

Bedük o günlerde Emniyet Genel Müdürü idi.

Ve Ankara Emniyet Müdürlüğü o günlerde, şimdinin önemli babalarından birini, Kürşat Yılmaz'ı yakalamıştı.

Acaba Mesut Yılmaz, Kürşat Yılmaz'ın nerede yakalandığını da mı hatırlamıyor?

Hemen hatırlatalım.

Kürşat Yılmaz, Mesut Yılmaz'ın Anavatan Partililere verdiği bir yemek sırasında ele geçmişti.Kürşat Yılmaz, Mesut Yılmaz'ın yemeğinde davetliler arasındaydı.

Ve Ankara Emniyeti, Kürşat Yılmaz'ın, ANAP'ın genel başkan adaylarından Mesut Yılmaz'ın yemeğinde bulunduğu istihbaratını almıştı.

Dönemin Ankara Emniyet Müdürü operasyonu erteleyip ertelememek konusunda Saffet Arıkan Bedük'ü aramış, Bedük ‘‘Gereğini yapın’’ demişti. Ve bunun üzerine Kürşat Yılmaz, Mesut Yılmaz'ın yemeğinden çıkarken enselenmişti.

Kürşat Yılmaz yatmakta olduğu cezaevinden illegal biçimde salıverilmişti.

Aynen yakalandıktan sonra serbest bırakılan Haluk Kırcı gibi.

Gizli bir el bu insanları koruyor, kolluyordu. Bunlar yakalanamıyor değil, yakalanmıyorlardı.

Şimdi yakalanıyorlar. Çünkü artık yakalanlamaları gerekiyor.

Tarikatlar Çiller'den Çiller Ecevit'ten istiyor

HEP yazdım, 55. hükümetin irticayla mücadele etmesi göstermeliktir, irticayla mücadele edilmiyor diye.

Sivil Çalışma Grubu'nun son Milli Güvenlik Kurulu'na sunduğu rapor bunun göstergesi.

SÇG şöyle diyor:

‘‘Devlet içindeki irticai kadrolar hálá tasfiye edilmedi. Bazı belediyeler irticacı şirketlere büyük mali maynak aktardı. İrticai kesim en büyük yatırımı eğitime yapıyor. Bütün büyük irtica grupları bu alanda faaliyet gösteriyor.’’

Bunu, askerlerin irticanın üstüne sertçe gitmesinden rahatsız olan sivil iktidarın kurduğu SÇG, Sivil Çalışma Grubu söylüyor.

55. hükümet döneminde irticanın üzerine tam anlamıyla giden tek bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı oldu.

Ve bakın demokrasi havarisi Tansu Çiller, Ecevit'le pazarlık yaparken ilk şart olarak Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın kellesini istedi.

Çünkü irtica bundan rahatsız.

Çiller ise RP'nin, yani Fazilet'in tabanıyla pazarlık halinde.

Çiller'e oy vermeyi kabullenen tarikatların tek isteği Milli Eğitim'de rahatça at oynatabilmek.

Çiller de bu pazarlık doğrultusunda Ecevit'ten Milli Eğitim Bakanı Uluğbay'ın kellesini istiyor. Ecevit de veriyor.

Bu kelle giderse, tarikatların Çiller'e vereceği destek kesinlik kazanacak.

Çiller'in sözünde durduğunu görecekler ve seçim sonrası başka isteklerle Çiller'in karşısına oturabilmek için Çiller'i destekleyecekler.

Çünkü tarikatlar Çiller'i tanıyorlar. Üç beş oy ve şahsi menfaat için her türlü pazarlığı yapabileceklerini biliyorlar.

Ama bunu herkes biliyor.

Turnike mi, Çarkıfelek mi?

ÇARKIFELEK canlı yayınlanmaya başladığı günden itibaren Super Turnike adlı programı ezip geçti.

Televizyonculukta bunlar normal. Yarın da Süper Turnike bir yenilik yaparak öne geçebilir.

Anormal olan Sabah Gazetesi'nden kimi yazarların birdenbire Çarkıfelek'e kin kusmaya başlamaları.

Sabah'ın televizyon eleştirmeni, bir gün önce övdüğü Çarkıfelek'e, ertesi gün, ‘‘Süper Turnike'yi taklitten vazgeçsin’’ diye ağır eleştiriler yöneltiyor.

Ardından da Sabah'ın televizyon ekinin yöneticisi aynı kelimelerle Çarkıfelek'i eleştiriyor.

Oysa Çarkıfelek taklit falan değil. Tam aksine dünyanın 40 ülkesinde formatı belirli bir program. Kanal D bu format için format sahibi firmaya para ödüyor.

Tam aksine Turnike ilk gününden bu yana taklit formatlarla karşımızda.

4-5 değişik yarışma programından bölümler bir araya getirilip, yeni yaratılmış bir yarışma gibi sunuluyor.

Bu yüzden Sabah yazarları bir yerden düğmeye basılmış gibi yazılar kaleme almayı bırakıp, elden elden üstündür diyerek saygı göstersinler.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Arkamızdakine değil, kendimize güvendiğimiz zaman.



Yazarın Tüm Yazıları