Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

2. Akbulut dönemi

Rahmetli Turgut Özal, Cumhurbaşkanlığı'na çıkarken, yerine layık kimseyi bulamayınca başbakanlık koltuğunu Yıldırım Akbulut'a bırakmıştı.

Türkiye, Yıldırım Akbulut'lu günleri yaşarken, davul Akbulut'un boynunda, tokmak Özal'ın elindeydi.

Süleyman Demirel Köşk'e çıkarken, Özal'ın yaptığını yapmadı.

Dönüp arkasına bakmadı ve Türk siyaseti, en azından bizim doğal sandığımız bir süreçle yeni liderini yarattı: Tansu Çiller.

Demirel Köşk'e çıkınca siyasetteki inisiyatifini yitirdi.

Olaylar Demirel'in düşündüğü mecrada akmadı. Gerçi Demirel'in yakın çevresi ve özellikle Ali Şener bağlantısı bu dönemde de bildiğini okudu, ama Demirel tam bir siyasi etkinliğe sahip olamadı.

Ta ki Refahyol'a kadar...

Refahyol döneminde sivil-asker Türkiye rejime sahip çıkarken, rejimi simgeleyen makama da sahip çıktı.

Siviller ve askerler istemeye istemeye de olsa, kişiliğine tam olarak güvenmese de, makam olarak Demirel'i öne çıkardılar.

Demirel yeniden etkin bir siyasi figür olarak sahneye indi.

Anasol-D iktidarının azınlık hükümeti olmaktan kaynaklanan sıkıntıları Demirel'in siyasi etkinliğini artırdı.

Anasol-D'nin sona ermesiyle, Demirel 1 numaralı siyasi güç haline geldi.

Demirel şu anda 30 yılı aşan siyasi hayatında gücünün doruğunda.

Bir yandan devletin başı... Yani Cumhurbaşkanı.

Diğer yandan da hükümeti elinde tutacak...

Bir anlamda mutlak hâkimiyet. Başkanlık sistemi olsun mu olmasın mı denirken, Demirel daha güçlü bir pozisyonun içine giriveriyor.

Canının çektiği bir adamı başbakan yapacak. Ve bu başbakan vasıtasıyla işleri yürütecek.

Demirel, Özal'a çok kızardı. Ancak daha sonra hep Özal'ı taklit etti.

Şimdi de mutemet başbakan konusunda Özal'ı taklide, 4 aylığına da olsa kendi Akbulut'unu getirmeye hazırlanıyor.

Türkiye 2. Yıldırım Akbulut dönemine girecek.

Umarız Demirel'in Akbulut'u, Turgut Özal'ın bulduğu Akbulut kadar ahlaklı olur.

1 günde profesör

Aydınlık Dergisi'nin bu haftaki haberi ilgimi çekti. Ankara Numune Hastanesi Başhekimi Osman Müftüoğlu, bir günde profesör olmuş.

Üstelik de tek bir derse girmeden. Olay şöyle:

Gazi Üniversitesi Kazaları Araştırma ve Önleme Enstitüsü'nü bitiren Müftüoğlu, aynı enstitüde doçent olarak göreve başlamış.

Ancak Müftüoğlu'nun hayatı bir ilanla değişivermiş.

Üniversite rektörlüğü, enstitüde bir profesörlük kadrosu açıldığını gazete ilanıyla duyurmuş.

Rektör, bu kadro için gereken özel şartları bizzat kendisi hazırlamış.

Ve ilana başvuran tek kişi olan Profesör Müftüoğlu'nun şartları, aranan şartlara ısmarlama gibi uymuş.

5 kişilik komisyon hemen toplanmış ve Müftüoğlu'nun profesörlüğü verilmiş.

Profesör olduktan bir gün sonra da, Numune Hastanesi'ne başhekim oluvermiş Müftüoğlu.

Haberin bir küçük ayrıntısı daha var. Bilmem ilginizi çeker mi?

Bu Müftüoğlu, hem Süleyman Demirel'in özel doktoruymuş, hem de Kamuran Çörtük'e ait Bayındır Tıp Merkezi'nin danışmanı.

Bu nasıl kart?

Gaziantepspor'la Galatasaray arasında oynanan maçın ikinci yarısında bir taç atışı kullanmak üzere saha kenarına gelen Hasan Şaş'a tribünlerden kocaman bir taş atıldı. Daha doğrusu bir beton parçası.

Birine gelse öldürmese bile sakatlar.

Hasan da kendisine atılan bu taşı hakeme göstermek istedi.

Ancak işi sahada emniyeti sağlamak olan hakem taşı umursamayınca, Hasan da sinirli bir biçimde taşı yere fırlattı.

Tribünden atılan taşı görmeyen hakem, Hasan'ın taşı yere attığını gördü ve sarı kartı yapıştırıverdi.

Böyle hakemler oldukça, sahalarımıza daha çok şey atılır. Yarın el bombası bile atılır. Ve bu hakemler el bombası atana değil de, el bombası ile yaralanana kart gösterirler.

Ele verir talkını...

Sevgili ustamız Hakkı Devrim cuma günü köşesinde eleştiriyordu:

‘‘Tatlıcılar yeni yaptıkları kulelere Tat Towers adını koymuşlar. Adlandırmalardaki bu yanlışa ne zaman son vereceğiz. Tatlıcı İş Merkezi, Tatlıcı Han ya da Tathan diyemez miyiz?’’

Hakkı Abi haklı da, kendi çalıştığı binanın adı Doğan Medya Center, yazdığı gazete Doğan Printing Center'da basılıyor ve ben de Hürriyet Medya Towers'tan ona yazı yazıyorum.

Ne hoş değil mi?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yabancı otomobillerin amblemlerini çalıp, yerli otomobillere takmadığımız zaman.

NOT: ‘‘Ne Zaman Adam Oluruz’’ köşesi dün teknik bir aksaklık sonucu yayınlanmamıştır. Özür dilerim.



Yazarın Tüm Yazıları