Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

‘‘Acaba’’nın bedeli

Şemdin Sakık denilen PKK'lının itirafları bomba gibi patladı.

Sakık PKK'nın yurtdışı bağlantıları, örgüt yapısı, sığınaklar ve yığınaklar hakkında çok değerli bilgiler vermiş.

Bununla da yetinmemiş.

PKK'ya menfaat karşılığı destek veren kişilerin isimlerini de okumuş.

Bunlardan bazılarının PKK çizgisinde olduklarını zaten gözlemlemiştik. Mesela İnsan Hakları Derneği'nin PKK çizgisinde bir söylem tutturduğunu, bundan yaklaşık 3 yıl önce yine bu köşede yazmış ve radyoda söylemiştim.

Hatta bu dernek için Terörist Hakları Derneği yakıştırmasını yaptığım için Akın Birdal'la mahkemelik olmuştum ve davayı kazanmıştım.

Ancak bugün gelinen çizgiyi çok doğru bulmuyorum.

Bence Sakık'ın ifadesi olduğu ileri sürülen bir şey ortaya atılıyor.

Ve burada bir takım isimler kamuoyuna sunuluyor.

Neymiş, bunlar PKK'dan maddi menfaat temin ederek PKK lehine yazı yazıyorlarmış.

Ben adı geçenlerden ne Birand'ın, ne de Çandar'ın böyle bir şey yapacağına zerre ihtimal vermiyorum.

Ayrıca ortada kanıtlanmış bir durum da yok.

Yüzlerce kişinin katili bir teröristin verdiği bir ifadeden başka bir şey yok ortada.

Ayrıca da ifadenin ona ait olup olmadığı bile şimdilik kesin değil.

Ama bir takım kişilerin ismi ortaya atılıyor.

Soruşturulmadan, kanıtlanmadan.

Bir katilin ifadesiyle, insanlar kirletiliyor.

Peki ya o Şemdin Sakık kalkıp çok önemli bir takım devlet adamlarımız için de benzer şöyler söyleseydi.

Yalan bu ya, bazı sivillerin veya eski komutanların da adını verseydi ne olacaktı?

O isimler de aynı rahatlık ve kolaylıkla kamuoyuna aktarılacak mıydı?

Yoksa ‘‘Hadi canım bir teröristin lafıyla mı olacak?’’ diye geçiştirilecek miydi?

Şimdi kamuoyunun gözünde bazı meslektaşlarımız PKK maşası konumunda.

Yarın soruşturmalar derinleştirilecek. Belki yargılanacaklar. Büyük ihtimalle de aklanacaklar.

Ama yine de herkesin kafasında bir şüphe kalacak, acaba mı diye.

Peki bu sorumsuzca yaratılan acabanın bedelini kim ödeyecek?

Bursa Valisi'ne özel hukuk

Nazire Dedeman talihsiz bir kadın. Evlat acılarıyla yoğruluyor.

O yetmiyor, evladının ölümünün hesabının sorulması için uğraşırken, hesap vermesi isteniyor.

Nazire Hanım'ın oğlu, Ankaralı bir Baba'nın oğlu tarafından öldürülmüştü, hatırlarsınız.

Olay yargıda uzun süre sürünmüş, tartışmalı bir karar sonrasında komik cezalar verilmişti.

Nazire Dedeman olayın peşini bırakmamıştı.

Ve o günlerde konuştuğu dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar Nazire Dedeman'a ‘‘Oğlunuz Umut'un öldürülmesiyle ilgili dosyayı Asayiş Müdürü Hüseyin Özalp bu hale getirdi. Olaya kaza süsü verdirtti. Bunun hesabını soracağız’’ demişti.

Nazire Dedeman da bu sözleri bir röportajda kamuoyuna aktarınca kıyamet koptu.

Hüseyin Özalp, Nazire Dedeman'a bu açıklamasından dolayı dava açtı.

Dedeman da davada tanık olarak şimdi Bursa Valisi olan Orhan Taşanlar'ı tanık gösterdi.

Çünkü sözler ona aitti.

Şimdi Taşanlar'ın mahkemeye gidip, ‘‘Evet bunu Nazire Dedeman'a ben söyledim’’ veya ‘‘Hayır ben böyle bir şey söylemedim. Nazire Hanım uyduruyor’’ diyecek.

Ancak Taşanlar ısrarla mahkemeye gitmiyor. İfade vermiyor. Tanıklık etmiyor.

Üstelik de ‘‘Valilerin değişik bir prosedüre tabi olduğunu’’ iddia ederek hukuk önünde herkesin eşit olduğu ilkesini de çiğniyor.

Adı çeşitli vakıf usulsüzlükleri ile anılan Taşanlar'ın hukuka üstün olan tarafı ne, çok merak ediyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Antidemokratlar, karşılarındakini demokrat olmamakla suçlamadığı zaman.













Yazarın Tüm Yazıları