Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Demiryolu hamlesi nerede?

Mesut Yılmaz'ın pazar günü uzun bir basın toplantısıyla kamuoyuna aktardığı hükümet başarısı öyküsü, kimi hatlarıyla inandırıcı, kimi hatlarıyla ise inandırıcı olmaktan uzak.

Reform kelimesinin bolca kullanıldığı toplantıda sözü edilen reformların yarısı yapılabilirse, bunların tümüne birden reform değil, devrim denilir.

Keşke yapılsa...

Basın toplantısında anlatılanlarla ilgili olarak gözüme çarpan büyük bir ‘‘palavra’’ diğer anlatılanlara inancımı da zayıflatacak nitelikteydi.

Yılmaz, demiryollarında büyük bir atak içinde olduğumuz yolunda bir laf attı ortaya.

Nereden çıkardıysa...

Sonradan öğrendik ki, Kars-Tiflis demiryolu projesinden söz ediyormuş. Yani büyük bölümü Türkiye toprakları dışında olacak. Türkiye'nin bir ucundaki demiryolu işini, Başbakan demiryolu ulaşımında hamle olarak değerlendirmiş.Sayın Başbakan benden duymuş olmasın ama, bir ucundan diğeri 2000 kilometreyi bulan bir ülkede, yarısı Gürcistan'da olacak 100 kilometrelik bir demiryoluna, demiryolu hamlesi denmez.Demiryolu hamlesinden söz edilecekse, Sayın Yılmaz'ın önce 1923-1940 dönemine şöyle bir bakması, ardından da, yıllardır yarım kalan devletin milyarlarca dolarının yattığı Ayaş Tüneli başta olmak üzere, Ankara-İstanbul demiryolu projesine el atması gerekir. Ardından da, Türkiye'nin bütün büyük merkezlerini birbirine bağlayacak bir hamle gelir.

Hem yolcu, hem yük taşımacılığında demiryolu yeri doldurulamaz bir ulaşım aracıdır.

Bir yerlerde Güneş Taner'in demiryolu taşımacılığıyla ilgili olarak ‘‘20 ton yük taşıyacağım diye, 40 ton demir yığınını taşıyamam’’ diyerek, demiryolu ulaşımını önemsemediğini okumuştum.

Türkiye'ye her alanda Batı'yı örnek gösteren Taner'in, bütün Batılı ülkeler her yere demiryoluyla ulaşırken, böyle bir laf edeceğine inanmam.

Vakıf kiracılarına cehennem eziyeti

HÜRRİYET'in ‘‘FP'nin vakıf oyunu’’ başlıklı haberini biraz şaşkınlıkla karşıladım.

Biliyorsunuz burada daha önce de yazdım, vakıf kiracıları için yeni bir yasal düzenleme yapıldı.

Kamuoyuna olayın yansıyış biçimi, kiraların artarak, güncel bir düzeye getirileceği.

Bu doğru. Ancak işin sadece bir yönü.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim bir başka yön ise, vakıf gayrimenkullerine, üçüncü bir şahıs gelip de, bir kira önerirse oturmakta olan kiracıdan kirayı bu miktara çıkarması isteniyor. Çıkarmazsa, tahliye.

Kiraların artırılmasına, rayiç belirlenerek artırılmasına evet.

Ama kiracıları vakıf kiracılarını her gün diken üstünde oturtmaya hayır.

Düşününüz. Bir evde kiracısınız. Ev sahibi her gün gelip, ‘‘Ahmet Bey, 150 milyon önerdi’’ deyip zam istese, üç gün sonra biri daha gelip,

‘‘Vallahi Mehmet Bey de 200 milyon önerdi’’ dese, ne yaparsınız?

Vakıf kiracılarının derdi de bu.

Kiraların rayiç bedellere göre ayarlanması değil!

Çok şükür, bin özür...

BEN Hakan'ın kaderini, Türkiye'deki sosyal demokratların kaderine benzetiyorum.

Ne alakası var demeyin.

Türkiye'de sağ iktidarlar yönetimlerinde de yolsuzluk, hırsızlık olur, kimse dönüp bakmaz bile.

Hatta ‘‘Verdimse ben verdim’’ deyip rütbe yükseltir sağ politikacılar...

Sosyal demokratların yönetimlerinde yolsuzluk olunca, partinin üzerine büyük bir hışımla gidilir. Günlerce haber olur.

Hakan Şükür de öyle...

Türkiye'de bütün futbolcular kötü oynar, bir gol atarlar paçayı kurtarırlar.

Hakan süper oynar, bir gol kaçırır demediğimiz kalmaz.

Bu yıl da en çok eleştirilenlerin başında Hakan var.

Bakıyoruz ne yapmış diye, rakip forvetlerin toplamından fazla gol atmış.

Pek çok maçta takımını kurtarmış. Milli takımı kurtarmış.

Gol atamadığı zaman da, hücum presle, rakip savunmayı bunaltarak arkadaşlarının atmasını sağlamış.

Ama biz en çok, Hakan'a kızmışız.

Zaman zaman bu hataya ben de düşmüşüm. Ve utanıyorum.

Özür dilerim Hakan...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Lafla peynir gemisi yürütenleri kaptan zannetmediğimiz zaman.













Yazarın Tüm Yazıları