Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Yurtdışı eğitimde mürteci yoğunluğu

Hükümet irtica ile mücadelede bir adım daha atacağını beyan ediyor.

Ecnebi Memleketlere Gönderilen Talebe Hakkındaki Kanun'a eklenecek maddeye göre, yurtdışında öğrenim görecekler sadece Türkiye'de kabul edilen okullara gidebileceklermiş.

Bu değişiklik özellikle şeriat üniversitelerinde eğitim görenlerin önünü kesmek için yapılıyor.

Ancak konu bu kadar basit değil.

Şeriatçılar, yalnızca şeriat okullarında eğitim görmüyorlar.

Ya da işin büyük tehlike arz eden boyutu bu değil.

Bir yıl kadar önce bürokraside ve siyasette çok yüksek mevkiler işgal etmiş birisiyle konuşuyorduk.

Anlattıklarını naklediyorum:

‘‘Devlet harcamalarında tasarrufa gidilince yurtdışında devlet bursuyla okuyan öğrencilerin geri çağrılması kararlaştırıldı.

Bununla ilgili yazışmalar yapılırken, ABD'de okuyan 7 polis okulu öğrencisiyle ilgili bir talep geldi. Talebin geldiği yer Fethullah Hoca. Bu öğrencilerin geri çağrılmaması istendi. Ben talebi reddettim. Ancak bu öğrenciler geri gelmedi.

Daha sonra Başbakan Çiller'in onayıyla bu öğrencilerin geri çağrılmadığını öğrendim.. Çiller bu öğrencilerin kimin adamı olduğunu biliyor muydu bilemem.’’

Yasada yapılacak değişiklik çok yeterli değil.

Ya da en azından amaca hizmette yetersiz.

Çünkü bugün şeriat yanlıları, şeriat okullarından çok, Batı'daki okulları tercih ediyorlar.

Kafalarındaki kadrolaşma için, geleceğe yatırım yapmak için Batı'da okuyorlar.

Bugün gerek Amerika'da, gerek Avrupa'da eğitim gören öğrenciler arasında radikal İslamcılar çoğunlukta.

Buralarda çok güçlü Türk Öğrenci Örgütleri kurarak, Türkiye'den aklı başında bir adam olarak ayrılan gençleri de, yurtdışındaki memleket özlemlerinden ve yalnızlıklarından faydalanarak kendilerine çekiyorlar..

Bundan iki yıl kadar önce yazdığım bir yazıda söz etmiştim.

ABD'de Türkler'in okuduğu pek çok üniversitede şeriatçı Türk gazeteleri üniversite kütüphanelerine alınıyor.

Bunda üniversitelerin suçu yok.

Türk öğrenciler arasında anket yaparak hangi gazetenin alınacağına karar veriliyor okullarda.

Ve ilginçtir, hepsinde Zaman Gazetesi en çok istenen gazete oluyor.

Galiba önemli olan kimin nerede, ne okuduğuna bakmak değil.

Yurda dönüşlerinde bunların devlet kadrolarını istila etmesini engellemek.

Hazine Müsteşarlığı'na soru

GEÇEN hafta İhsan Kalkavan ve arkadaşlarının akaryakıt hırsızlığı ile ilgili yazdım.

Rahmetli Uğur Mumcu'nun ‘‘Silah Kaçakçılığı ve Terör’’ adlı kitabında da İhsan Kalkavan adına rastlanıyor.

Kitabın 187. sayfasında Kalkavan'a ait kaçak tolienlere el koyan Gümrük Muhafaza Bölge amiri Niyazi Eren'in nasıl görevden alınıp, sürüldüğü anlatılıyor.

Hakkında bunca belge ve bilgi bulunan Kalkavan, bugün Fethullah Gülen cemaatinin kontrolündeki Asya Finans'ta ve Işık Sigorta'da Yönetim Kurulu üyesi.

Oysa Bankalar Kanunu'na ve Sigorta Murakebe Kanunu'na göre bu gibi suçlardan sabıkalı birinin, affa uğramış bile olsa banka ve sigorta şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olamayacağı yazılı.

Bırakın yönetim kurulu üyeliğini, kurucu ortak bile olması mümkün değil.

Kalkavan'ın Hazine Müsteşarlığı'na verilen belgelerinde geçmişteki bu suçlarla ilgili bir ibare yok.

Acaba diyorum, Kalkavan'ın verdiği belgelerde bir tahrifat ya da sahtekârlık söz konusu olabilir mi?

Vatan haini AGB

TELEVİZYONLARDA şiddete karşı bir savaş açıldı.

Açanları kutluyoruz.

Ancak şunu da söylemeden geçmek mümkün değil.

Türk televizyonlarında şiddet unsuru çok yüksek değil.

Var ama abartıldığı kadar değil.

Elbette hiç olmaması en ideali ama, özellikle habercilikte var olanı görmemezlikten gelmek mümkün olmadığı için bir miktar şiddet elbette olacak.

Bana sorarsanız Türk televizyonlarının en büyük sıkıntısı şiddet değil, düzeysizlik.

Ve AGB denilen ihanet kuruluşu sayesinde bu düzeysizliğin giderek artması.

AGB adlı rating ölçüm kuruluşu, Türkiye'nin belirli bölgelerinde televizyon izlenme oranlarını ölçüyor.

Bu ölçümlerde Türkiye'nin sosyo ekonomik yapısı temel alındığından ve bu sosyo ekonomik yapı içinde eğitim düzeyi düşük olanlar ağırlıkta olduğundan, televizyonlar rating alabilmek uğruna bu kesime yönelik programlar yapmak zorunda kalıyorlar.

Yani televizyonlar halkın kültür ve bilinç düzeyini yükseltecek yönde yayın yapacaklarına, en düşük kültür ve bilinç düzeyine yönelik yayın yapmak zorunda kalıyorlar..

Bu da televizyonun ülkeye yarar değil, zarar getirmesini sağlıyor.

Canısı'lar, Küçük İbo'lar, Acı Günlerim'ler, Fırat'lar televizyon ekranlarını sarıyor.

Düzey giderek düşüyor...

Bunlarla uğraşması gereken RTÜK ise, ‘‘Ben bugün kimi kapasam’’ hesabı yapıyor, bir yandan da Boğaz manzaralı evler, villalar, binalar alıyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Eşitliği aşağıda değil, yukarıda sağladığımız zaman.













Yazarın Tüm Yazıları