Tek güzellik Ribery

GALATASARAY, sezon başından beri maça hızlı başlayan, ilk 15-20 dakika rakibi presle boğan ve bu dakikalarda mümkünse golünü atan bir takım hüviyetindeydi.

Bu durum, henüz oyun kimliğinin oturmadığı ilk maçlarda bile böyleydi. Ligin ikinci yarısında üst üste üç maçı da kazanan ve istim üstünde bir takım görüntüsü çizen sarı kırmızılılar, Sakaryaspor maçında da herhalde rahat bir galibiyet alacaklarını umuyorlardı. Fakat durum beklenenin aksine gelişti.

İlk 20 dakika boyunca Necati’nin şutunu saymazsak hiçbir şekilde organize olamayan Galatasaray, pres yapan değil, pres yiyen takımdı. Bunda oyunu kanatlara hiçbir şekilde yayamamasının yanı sıra, hakkını vermek lazım, Sakaryaspor’un sahaya çok iyi yayılmasının da etkisi vardı.

İlk devrenin zayıf ve küme düşmesi pek çok kimseye göre garanti olan takımı Sakaryaspor, bir süredir yükselişte. Diri ve rakibi hırpalayan bir takıma dönüşmüş yeşil siyahlılar. Lafı dereden tepeden aşırmanın manası yok. Penaltı golü olmasa Galatasaray’ın gol atması çok zordu.

Bir maçlık olsun

Tam taraftarlarının ‘artık takım olduk ve iyi oynuyoruz’ dedikleri bir dönemde gelen bu kötü ve kişiliksiz oyun, tabii ki sinir bozucu. Bir maçlık olmasını ümit etmekten başka çare gözükmüyor. Tabii bir de şunu söylemek lazım. Ribery hariç oyuna sonradan giren futbolcuların hali perişandı.

Hasan Şaş ve Volkan, sahaya çıkacaklarına tribünde otursalar da bir şey farketmezdi sanki. Sabri’nin giderek Hasan Şaş gibi (merdaneli çamaşır makinesi gibi de diyebilirsiniz) oynaması da tedirgin edici.

Son sözü gecenin tek güzelliğine ayıralım. Ribery hakikaten çok orijinal, çok seri ve kafası farklı çalışan bir futbolcu. Onu seyretmek büyük keyif olacağa benziyor.
Yazarın Tüm Yazıları