Tehlikeli bir oyun...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Yüksek Öğretim Kurulu'nun bir derdi mi var, anlayamadık: Son zamanlarda gayrete geldi. Bir yandan Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarındaki İmam Hatip Lisesi (İHL) mezunlarını Anadolu Üniversitesi'ne bağlı Açık Öğretim Fakültesi'nin iki yıllık bir ön lisans programından geçirip ‘‘yüksek öğrenim görmüş din adamı’’ üretmeye soyunuyor.

Öte yandan bakıyorsunuz, İlahiyat Fakültelerinin eğitim-öğretim programları değiştiriliyor. Beş yıllık süre dörde indiriliyor.

Yani birileri bir şeyleri teşvik ediyor. Örneğin İmam Hatip Lisesi mezunu gençlere ‘‘artık beş değil dört yılda üniversite mezunu olacaksınız'' deniyor.

Sonra ‘‘İlahiyat Fakültesi mezunlarından öğretmen olmayı isteyenler, 1.5 yıllık bir tezsiz master programından geçecekler'' koşulu konuyor. Böylece söz konusu kişilere havadan (çünkü tez hazırlama zahmeti yok) bir üst derece maaş alma hakkı veriliyor.

İyi de maksat ne?

Öyle ya... İki yıllık ön lisansla hangi İmam ne öğrenecek?

Olacağı söyleyelim. Daha doğrusu, gerçeği birlikte görelim:

İlköğretim okulu öğretmenlerini aynı şekilde yani yasa zoruyla yüksek öğretim görmüş hale getiren biz değil miyiz?

Onlara nasıl uyduruk sınavlarla ‘‘yüksek öğretim diploması'' verdikse, şimdi önce Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki İmam Hatip Lisesi mezunlarına, ondan sonra da Diyanet bünyesinde olmayanlara yüksek öğretim diploması vereceğiz. Ve İHL mezunlarının devlete egemen olmaları için önlerini açacağız.

Aksini düşünen lütfen yanıt versin:

Bu iddiamızı tekzip eden bir tek örneğe tanık olduk mu?

Bu proje eğer ‘‘bilgili imam'' ihtiyacına yanıt vermek için hazırlandıysa, işte İmam Hatip Liselerinden aynı amaçla yetiştirilmiş imamlar bugün camilerde görev yapıyorlar.

Onlara, Diyanet İşleri'nin bastırıp ellerine verdikleri hutbeleri okutabiliyor musunuz ki (belki üç beş istisna vardır), diploma verdikten sonra sizin istediğiniz gibi bir kafa yapısına sahip olsunlar?

Proje belki iyi niyetle hazırlanıyor. Ona bir şey demiyoruz. Ama Türkiye'nin bugünkü durumuna aynı şekilde 1949 yılında iyi niyetle başlatılan ‘‘İmam Hatip kursları'' ile gelmedik mi?

Yanlış anlama olmasın diye belirtelim:

Ne o kurslar açılmamalıydı diyoruz, ne de İmam Hatip Liselerine ve İlahiyat Fakültelerine karşıyız. Tam tersine, en iyi şekilde yetiştirilmiş din adamının topluma saçacağı ışığa hepimizin ihtiyacı var. O nedenle hem bu okullar olmalı hem de çok iyi eğitim vermeli.

Zaten bu okullar açılırken de hep bu tez savunuldu. Ama sonra olay saptırıldı. Bu okullar, şeriat düzeninin fidanlığı haline getirildi.

O nedenle aynı filmi tekrar görmek istemiyorsak, bu projeden vazgeçmeliyiz.

Bu proje, laik cumhuriyet için tehlike kaynağıdır. Yapılan da, mayın tarlasında dans etmekten zerre kadar farklı değildir.

Yazarın Tüm Yazıları