Tebeşir tozu...

TEBEŞİR tozu kaçmıştı gözüne öğretmenimin.

O ders sırasında camdan dışarı, okul bahçesinin arkasındaki kavak ağaçlarına uzun uzun baktığında ıslanmıştı gözleri.

Yine ömrünün o ender yalanlarından birisini söylemişti dönüp çocuklara:

‘Tebeşir tozu kaçtı da...’

Ben biliyorum artık.

Büyüyünce öğrendim ‘tebeşir tozu’ hikáyesini.

Bir okulun büyük kapısından içeri şevkle adım atmak... Mutlu, huzurlu, güzel bir yaşamı çocukların şarkıları ile bezemek... Kartonlara çizilmiş güneşli resimleri iplere her dizişte sevinçten uçmak... Çocukların elini tutup aydınlığa doğru koşmak...

Ama öyle değil...

*

Öyle olmadı...

Yıllar sonra anladım ki ‘tebeşir tozu’ hikáyesi, hayalinde yoktu öğretmenimin.

Dün Öğretmenler Günü’ydü, ne kadar sönük ve hüzünlü geçti.

Henüz ‘tebeşir tozu’ hikáyesini öğrenmemiş çocuklar koşup koşup öğretmenlerinin ellerini tutsalar da, küçük çiçek demetlerini masalarına bıraksalar da, öğretmenleri için şarkılar söyleseler de...

Fazla bir şey değişmiyor.

Bütün bir yılın tüm mutluluklarını, tüm güzelliklerini, tüm huzur ve sevincini toplayıp toplayıp bir güne doldursalar da, yetmiyor.

Çünkü sistemin sunduğu yaşam, bir günü mutlu etmeye dahi az geliyor.

İstisna olamıyor.

Olmuyor...

*

Dün Öğretmenler Günü’nde gazeteler-televizyonlar uzun uzun öğretmenlerin zor ve ezik yaşamlarını anlattılar.

Öğrencileri tanımasın diye başına bir kasket geçirip işportacılık, taksi şoförlüğü yapan öğretmenlerin öykülerini dinlerken, öğretmenimin camdan dışarı, okul bahçesinin arkasındaki kavak ağaçlarına dalgın dalgın bakışını yeniden düşünüyordum.

Öğretmenimin yakasına yapışmış, yaşamın zorluklarından hangisiydi acaba o?..

Neydi onu ağlatan?..

Düzenin hangi çıkmazı, hangi vefasızlık, hangi yoksulluk, hangi bunalım canını yakmıştı?..

Bildiğim, sonu gelmiyor bu acı hikáyelerin.

O gün camdan dışarı bakıyordu ve ‘tebeşir tozu’ kaçmıştı gözüne öğretmenimin.
Yazarın Tüm Yazıları