Tatil sendromu, pazartesi sendromundan beter

Haberin Devamı

Bütün yaz sahilleri yazıp yazıp sizi fiştekleyip fiştekleyip tatile heveslendirdim. En sonunda o kıymetli gün geldi. Valizi yaptınız. İçine, bikiniyi, gözlüğü, plajda yan gelip devrilmeden önce iki satır okumak için kitabı, en yükseğinden güneş koruyucuyu attınız.
Yallah tatile. Ver elini Bodrum, Kaş, Selimiye, Turunç, Çeşme.
Sayılı gün çabuk bitti. E hadi, şansınızı biraz daha zorlayıp geri kalan tatilinizi de eylül başında kullandınız.
Şimdi çalışma zamanı. Dosyalara gömülme zamanı. İskeleden delicesine bombalama atladığınız günler, yaz aşkınız, kenarlarından akan dondurma, parmak arası şıpıdık terlik hepsi çok gerilerde kaldı.
Bu kadar tatil yazısından sonra, tatil sonrası sendromunuzu atlatmanıza yardımcı olmasam, köşeciliğe sığmazdı. Gayet ciddi sitelerde, psikologların ve kişisel gelişim uzmanlarının tavsiyelerini araştırırken, hatta sendrom konusunda uzmanlaşmış bir psikolog arkadaşımı devreye sokmuşken önüme çok daha eğlenceli Zaytung yöntemleri çıktı.
Okurken o kadar eğlendim ki, ciddiyeti bir kenara bırakıp hem kendi üzerimde, hem okur üzerinde bu yöntemleri tatbik etmeye karar verdim.

Haberin Devamı

Tatil sendromunu atlatmanın yolları
1. Tatilin anısı bu kadar tazeyken, sadece üç gün önce nasıl bir sefahat içerisinde bulunduğunuzu hatırlamak size faydadan çok zarar getirecektir. O yüzden, eğer varsa tatil fotoğraflarından uzak durun. “Göz görmeyince gönül katlanır” derler.
2. En azından ilk birkaç gün Facebook’taki albümlerinize tatille ilgili fotoğraflar yüklemeyin, yükleyenlere itibar etmeyin, like ve comment’lerle bu tip şahısları cesaretlendirmeyin. Hatta iradenize güveniyorsanız bir süre Facebook hesabınızı dondurarak intibakınızı hızlandırın.
3. “İşe güce aklımı veremiyorum, kafa gitti şu an, kafa Alanya’da, kafa Side’de” diyorsanız her yıl yaptığınız gibi takvimden önümüzdeki yılın hafta içine denk gelen resmi tatillerini hesaplayıp tatil planları yaparak kendinizi avutun.
4. Çok çok acil bir şey olmadıkça internette falan dolaşıp, mümkünse yarım saatte bir çay-sigara molası vererek mesai saatinin bitmesini bekleyin. Unutmayın, yan masadaki çalışma arkadaşınız da müdürünüz de ve hatta müdürünüzün müdürü de sizinle aynı durumda. Tabii, yine dosta düşmana karşı altta word, excel bir şeyler açık olsun.
5. Tatilden dönerken yanınızda bir-iki tane deniz kabuğu getirin. Masanızın üzerinde dursun, çok bunaldıkça kulağınıza dayayıp çıkan rüzgar sesi gibi şeyle avunun.
6. Tatilde tanıştığınız ve bir süreliğine size “Aaa, ne şahane insanmış yahu” gibi gelen o insanla, şehirde mümkün olduğu kadar görüşmemeye çalışın. Eğer ola ki, öyle bir hataya düşerseniz, hem o insanın aslında o kadar da şahane olmadığını anlayacak hem de tek ortak konunuz tatil olan o insanla tatil sonrası depresyonunuz had safhaya ulaşacaktır.
7. Tatilde harcadığınız meblağı bir kağıda yazın ve ofisinizin görünür bir yerine asın. O rüya gibi bir haftanın size kaça patladığını hatırladıkça tatil kafasından çıkmanız daha da kolay olacaktır.
8. Her şey dahil açık büfe sistemden geri dönüş yaptığınız ilk öğle yemeğinde etrafınıza bakın, herkes ne kadar yiyorsa siz de o kadar yiyin. Nice koç yiğitler bu ilk yemekte üç aylık Ticket’ını, Sodexo’sunu masada bırakmıştır, unutmayın.
9. “Ooo Onurcum, zenciye dönmüşsün”, “Ya tabii, Onur şimdi akmıştır ortamlara, Bodrum falan hahaha” diye sinirlerinizi hoplatan o adamı... Boğazlayın bu sefer! Hiçbir şey olmaz, biz size içerde bakarız, söz.
10. Yaz tatilinden sonra size yadigar kalan tek şey olan bronz teninizi gördükçe, aklınıza tatilden başka bir şey gelmeyecek. Lütfen yol yakınken bu inattan vazgeçin ve çamaşır suyuyla falan bir şekilde beyazlaşmaya çalışın. Derhal hamama gidip kese yaptırın.
12. O kızı unutun! (O adamı da unutun!)
13. Döner dönmez istifayı basın, elde avuçta ne varsa satın, sağdan soldan para bulun ve tatili geçirdiğiniz yerde o hep hayalini kurduğunuz şirin pansiyonu açın. Batarsanız (ki büyük ihtimalle batacaksınız) zaten uzun bir süre tatil fikrinden tiksineceğiniz için bir adaptasyon problemi yaşamazsanız. Batmazsanız zaten hayat size güzel bundan sonra! Sizce de bu riski almaya değmez mi?

Yazarın Tüm Yazıları