Taşların anlattığı uzun bir masal bu

Güncelleme Tarihi:

Taşların anlattığı uzun bir masal bu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2004 00:00

Dün Zeynep Erol’un Nişantaşı Atiye Sokak’taki atölyesinden çıktığımdan beri yazıya nasıl başlasam diye düşünüyorum. Zeynep’ten mi başlamalı? Yoksa iki yıl aradan sonra açacağı sergisinden mi? Zeynep Erol benim yaptığı işleri yakından izlediğim biri. İzlemekle kalmayıp çok beğendiğim biri. Beğenmekle kalmayıp özendiğim biri. Yaptığı işin zorluklarını bire bir bildiğim biri. Bu kadar çok duygu bir araya gelince de yazmaya nereden başlayacağımı bilemediğim biri. Zeynep bir takı tasarımcısı. Tıpkı bir zamanlar benim de olduğum gibi. Ülkemizde mücevherle uğraşmak önemsenir. Mücevher değerlidir, erkek işidir. Takıyla uğraşmak hafifsenir. Takı, kadın işidir. Kapalıçarşı’nın kuytu sokaklarındaki kibrit kutusu atölyelerde erkekler çalışır. Bıyığı terlememiş çıraklar küçük pembe kağıtlara sarılıp ellerine tutuşturulan taşları sadekarlara taşır. Kalfalar altını haddeden geçirir, fire hesabı yapar. Ser verip sır vermeyen suskun ustalar bakışlarıyla her şeyi tartar. O kutu atölyelerde işlenen cevher, caddedeki büyük dükkanlara yollanır. Velinimet müşteri beklenmeye başlanır. Mücevheri erkek yapar, kadın alır. Kapalıçarşı’nın atölyelerinin kapıları hep kapalıdır. Adı üstünde, orası kapalı bir dünyadır. O dünyaya yabancıların girmesinden hoşlanılmaz. Hele gelen bir kadınsa bir de bu mesleğe soyunmak istiyorsa hiç mi hiç hoşlanılmaz. Elinden tutan olmaz. Onlara evinde oturmaktan sıkılmış hercai menekşe gözüyle bakılır. Ömürlerini orada geçirenler, müşteri olarak Çarşı’ya gide gele taşların büyüsüne kapılan çok kadın gömüşlerdir. Bu işin inceliklerini öğrenmek isteyen ama yeterince sabredemedikleri için çekip giden yığınla kadın. Dudak bükmeleri biraz da bundandır. Takı yapmak istediğini söyleyenlerin işi hepten zordur. Kapalıçarşı’da itibar altınla, pırlantayla ölçülür. Gümüş, ametist üvey evlat muamelesi görür. Yüzyıllardır yapılanı tekrar etmekte beis yoktur. Zaten aranan da satılan da odur. Çark böyle döner. Cevher hünerli ellerde şekillenir ama kimse yeni bir şey yaratmaya heveslenmez. Elbette istisnalar vardır. Vardır ama, istisnalar kaideyi bozmaz. Takıya gelince, takı farklıdır. Onu değerli kılan kullandığınız malzeme değil attığınız imzadır. 14 YILDIR YAPIYORBen on beş yıl Yol Geçen Han’ın dört metrekarelik bir odasında yaşadım. Takı yaptım. Yapmanın da, satmanın da sıkıntısını bilirim. Sonra yoruldum, bıraktım. O yıllarda Kapalıçarşı’nın sokaklarını benim gibi arşınlayan birkaç kişi daha vardı. Onların da çoğu benim gibi yaptı. Çıktı gitti. Bir daha da arkasına bakmadı. Zeynep on dört yıldır takı yapıyor. Ömrü yettikçe de yapacağa benziyor. Bu onun yaşama, kendini ifade etme biçimi. Etkilendiği her şey, tanıştığı insanlar, gezdiği diyarlar, okuduğu kitaplar, gün geliyor karşımıza takı olarak çıkıyor. Assos’ta sahilde topladığı çakıl taşları, Hindistan’ın küçük bir şehrine gelen ve oradakiler tarafından özenle beslenen göçmen kuşların tüyleri, siyah kuzguni bir mercan kökü, anneannelerimizin parmağında gördüğümüz yüksükler, ipek diyarından gelen ince püsküller onun elinde takıya dönüşüyor. Çakıl taşının ortasına kaktığı minicik bir pırlantada Tibet rahiplerinin yalnızlığını, has altın küpenin ucunda sallanan püskülde Hintli kadınların neşesini, elinize uzanmış duygusu veren mercan kökünde Çanakkale Boğazı’nın derinliklerini, yakanızın ucuna iliştirdiğiniz tüyde Simurg’un hikayesini, takmayıp kuşandığınız kolyelerde takının tarihini anlatıyor. Zaten takıları alışılagelen kullanımları dışına çıkartmayı seviyor. BALEYE KÜSTÜOna neden takı da başka bir şey değil diye sordum. İlk aşkı baleymiş. Çocukken Almanya’da baleye başlamış. Baleden başka bir şey düşünmez, baleyle yatar baleyle kalkarmış. Aile Türkiye’ye dönünce Alman Lisesi’ne kaydını yaptırmış. Bir de AKM’ye. O yıllarda Atatürk Kültür Merkezi‘nde gençlere yönelik bir bale okulu varmış. Her şey tıkırında gider, Zeynep hem okulu hem baleyi bir arada götürürken olan olmuş: AKM yanmış. Ona da ya Alman Lisesi’ni bırakıp konservatuvara gitmek, ya da diplomasını alana kadar özel bale dersleriyle idare etmek kalmış. Aile okulunu bırakmasına karşı çıkınca çar naçar özel derslere başlamış. Yıllar geçmiş, o üniversiteye girmiş AKM onarılıp yenilenmiş ve dışarıdan girdiği bir sınavla ilk ve tek örnek olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne stajyer öğrenci olarak kabul edilmiş. Edilmesine edilmiş ama sevinci kursağında kalmış. Kimse dışarıdan gelen ve özel statüde dans eden 19 yaşındaki bu kıza el vermemiş. Dışlanmış, aşağılanmış. Topu topu iki ay dayanabildiğini, çekip gittiğini, o gün bu gün bir daha ayağına bale pabuçlarını giymediğini, o gün bu gün AKM’de sergilenen hiçbir baleye gitmediğini söylüyor. Önce küsmüş. Hem baleye hem talihine. Sonra uzun uzun ne yapabileceğini düşünmüş. ‘Her zaman resim yapmayı sevdim ama eğitimini almadan ressam olarak ortaya çıkmak istemedim’ diyor. Eleye eleye, alaylı olmanın gelenek olduğu takı işinde karar kılmış. Bir gün evden çıkmış ve Kapalıçarşı’ya adım atmış. Şansı yaver gitmiş, işin tekniğini öğrendiği ustasına rastlamış. İki yıl boyunca sabah ezanında kalkar, atölyenin yolunu tutar, akşam ağır demir kapıların kapanma saati gelmeden de dışarı çıkmazmış. Öğreneceğini öğrendikten sonra ilk atölyesini açmaya karar vermiş. Evinin arka odasına bir masa yerleştirmiş, keskisini, biçkisini, frezesini almış, çalışmaya başlamış. Sergiler açmış. 1994 yılında bugünkü atölyesine, Atiye Sokak 8 numaraya taşınmış. Arka odada şekillenen bilezikler, kolyeler, yüzükler ön tarafta sergilenmeye başlamış. Kendisi gibi takıya tutkun insanlara ders vermiş. Bildiklerini paylaşmış. Onlara atölyesinde yer açmış. Son yıllarda sergi söz konusu olduğunda orası da ona dar gelmeye başlamış. İki yıl önce Osmanlı takılarından esinlenerek yarattığı koleksiyonu Topkapı Sarayı’nda sergilemişti. Şimdi 10 Mayıs’ta açacağı yeni sergisinin tanıtımı için Tophane-i-Amire’yi seçmiş. O gece oraya gidenler, Zeynep’in düşlerinin neye dönüştüğünü görecekler. Taşlar aracılığıyla anlatılan uzun bir masal dinleyecekler. Zeynep Erol Takı Sergisi’nin tanıtımı 10 Mayıs’ta Tophane-i- Amire’de yapılacak. Sergi ertesi günden itibaren İstanbul, Teşvikiye, Atiye Sokak 8 numaraya taşınacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!