Tarımda iyi şeyler oluyor

YILLARDIR Türkiye’nin bir tarım politikası olmadığından sözedilir. Son dönemde bu anlamda tarımda iyi şeyler olduğunu söyleyebiliriz.

Herşeyden önce Tarım Bakanlığı’na çağdaş bir yönetim ve bakışın gelmeye başladığını görüyoruz. Son dönemde politik kaygılardan uzak, çağdaş bir tarım politikası çizme ve ‘tarımın da AB ile bütünleşeceği gerçeği’ doğrultusunda önemli adımlar atılmaya başladı.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü’nün, AB’yle ilgili toplantı yapmadığı bir gün bile geçirmediğini biliyoruz. Aynı şekilde Müsteşarlığa getirilen deneyimli bürokrat Haşim Öğüt de, oluşturulan ekiple birlikte her gün AB ile ilgili çalışmalar içinde.

Herşeyden önce Tarım Stratejisi oluşturulmuş olması bile bir başarı. Bu strateji oluşturulurken Türkiye’nin tarımdaki rekabet gücünün artırılmasından, arazi toplulaştırılması ve verimin artırılması, ürün bazında planlama gibi hususlar ele alınmış. Bakanın akademisyen kökenli olması, sorunlara daha bilimsel ve sistemli bakmasını da beraberinde getiriyor. Yani tarımın yıllardır ihtiyacı olan bakış açısı, şu anda Bakanlığa egemen. Yıllardır tarımda sözlerini dinletemeyen konuyla ilgili aydınlar, akademisyenler artık işin içine çekilmiş durumda.

AB ile müzakerelerde tarımın hep sona kalacağı söyleniyor ama Bakanlık yönetimi, sona kalmayabileceğini, o nedenle hazırlıkların tamam olması gerektiğini söylüyor. Tarım müzakereleri eskiden 2 başlık altında toplanırken, şimdi 3 paragraf altında müzakere edilecek. Tarım ve Kırsal Kalkınma ve Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve bitki sağlığı ile Balıkçılık başlığı altında müzakere edilecek. Ancak araştırma, çevre, teşvikler gibi alt konular da Bakanlığı ilgilendireceği için, şimdiden bunlara da hazırlık yapılmaya başlanmış.

POPÜLİZM DGD’Yİ BOZMASIN

Tarım Bakanlığı cesur bir adımla, yanlış başlayan doğrudan gelir desteği (DGD) ödemelerini düzeltmek için de harekete geçti. Ancak bazı popülist söylemlerle, DGD’nin asıl amacına uygun yapılan değişikliklere karşı ucuz muhalefetin başladığını görüyoruz.

DGD, destekleme aracı olarak devam edecekse, yeniden yapılanma, çevre koruyucu ve teknolojiyi özendirici bazı koşulları da içermeli. DGD uygulaması yapan diğer ülkelere baktığınızda bu desteğin tarla bitkileri ile sınırlı olduğunu görüyorsunuz. Tarım Bakanlığı da bunu yaparak, baştan yapılan yanlışları şimdi düzeltme yoluna girdi.

DGD ödemesi kesilen meyve sebze için de kırsal kalkınma destekleri, Üretici Birlikleri Yasası destekleri devreye girdi. Bu ürünlerde çağdaş yöntemlere geçilirse, DGD’den çok daha fazla destek alacaklar. Örneğin seralar için DGD desteği çok küçükken, şimdi seralar çok daha etkin destekler alabilecekler. Bahçelerini yeni ürünlerle değiştirmek isteyenlere, damlama, sulama sistemlerini kurmak isteyenlere, pazarlama organizasyonu kurmak, araştırma yapmak isteyecenlara, bakanlığa başvurmaları halinde güçlü destekler verilecek.

DGD başladıktan sonra parayı alabilmek için bütün alanların tarla alanına dönüştürüldüğünü, taşlık arazilerin bile DGD desteği aldığını herkes biliyor.

Yani ‘her şeye teşvikin teşvik olmaktan çıktığı’, hazır para vermek yerine insanlara ‘balık tutmayı öğretmenin esas olduğu’ unutuluyor.

Ancak bu önlemlerle çağdaş bir tarım politikası uygulanabileceği, AB ile bütünleşmede daha az sıkıntıyla işlerin atlatılacağı, tarımda çalışan nüfus oranının azaltılıp, refahın yükseltilebileceği, tarımda verimin artırılabileceği, tarımın kayıt içine alınabileceği yok sayılıyor. Ucuz, günlük, popülist tepkilerle tarımın bu çıkmaza girdiği unutuluyor.

DGD desteğini de içine alacak biçimde, yeni, çağdaş bir tarım politikası uygulamasının başladığını görüyoruz. O nedenle bu çabaların desteklenmesi gerektiğine de inanıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları