Taarrüb=Araplaşma

Güncelleme Tarihi:

Taarrüb=Araplaşma
Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2005 17:51

Bütün gün yemekten bahsedecek değiliz elbet de, bunu size anlatmam lazım. Kırmızı et yasaklısı ben, Salı akşamı bir ocak başına davetliydim, Türkiye’de görevli bir yabancı diplomatın davetlisi. Bakın başıma ne geldi!

Çok meşhur bir yer, Levent’te bir ocakbaşı. Adını niye vermediğimi yazıyı okuyunca anlayacaksınız.

Kırmızı et yasaklısıyım ama (kolesterol derdine) haftada bire iznim var, artık davet edildiğimiz yeri beğenmemezlik etmektense, bu hakkımı kullanır, az bir şey yerim demiştim.

Hemen söyleyeyim, yumuşak olsun diye artık süte mi, zeytinyağına mı, neye yatırıyorlarsa kuşbaşı eti, şiş tavuğu hatta pirzolayı (Adana kebabın tadına bile bakmadım, kıyma yasak!) ... et ağızda dağılacak kıvama gelmiş, tatsız, tuzsuz, çürümüş sanki... Yani vur deyince öldürmüşler eti. Neyse...

- Ne içersiniz?
- Bana alkol de yasak ama, bir bira içerim.
- Maalesef bira veremiyoruz!
- Niye?
- Bira çok görülüyor da...
- Hasbin Allah vesaire, bira görülüyor mu?
- Evet!

İçki lisansı iptal edilmiş bu meşhur ocakbaşının.


İçkisiz kebapçı olur da, ocakbaşı olur mu? Olmaz...

Bunlar da, Arap memleketlerindeki gibi, ‘takiyet-ül kuhl’ metodunu benimsenişler, Türkiye’de sadece ölümün çaresi yok, hatta...

(Arapça kökenlidir ya ‘alkol’ kelimesi, yukarıdaki soğuk espriyi yapabilmek için Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ‘alkol’ maddesine baktım. ‘Fransızca alcool’den gelir’ diyorlar. Fransızca Petit Larousse’te ‘alcool’ maddesine baktım da, Arapça kökeni olan ‘al kuhl’ kelimesini ancak öyle buldum.)

- Ne içeceğiz?
- Kırmızı şarap verebilirim, yahut rakı... Ama rakı verirsem, suyla karıştırmayacaksınız!

Gerçekten de, Fransızlar şarap içtiler... büyük kola bardaklarında; biz de rakı içtik, büyük ve geniş ağızlı kırılmaz bardaklarda, su da - bol buzlu olarak - büyük bira bardaklarında geldi...

Doğan görünümlü Şahin misali, kola görünümlü şarap...

Taarrüb yolunda azimle ilerliyoruz!..


* * *


Not: Kimi Arap ülkelerinde içki yasağına karşı böyle hilelere başvururlar.

Bir abim anlatmıştı, savaş öncesi Kuveyt’te, 5 yıldızlı bir uluslararası otelde, “Elma suyu” sipariş edince, beyaz şarap geliyormuş.

Ben de Fas’ta şahit oldum. (Anlattım size gerçi) Umur Talu ile Fas’ın başkenti Rabat’ta şık bir lokantaya gitmiştik. Umur ülkenin örf ve adetlerini benden iyi biliyordu, ‘Şarap lafı etme, bekle’ dedi.

Meğer “Şarap var mı? Alkollü içki var mı?” diye sorarsanız, ‘Yok!” diyorlarmış. Ama kafadan “Bana şarap getir!” derseniz, getiriyorlarmış.

Gerçekten de, Getir! dedik, geldi. Bildiğimiz toprak testide. Yine pişmiş topraktan (yani içi görünmeyen) bardaklarda içtik...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!