Susurluk çözülemez

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Kadınlar aleyhine bilinç akışı yöntemiyle yazmakta olduğum yazılara bugün ara veriyorum. Aşağıdaki yazıyı 27 Nisan 1997 tarihinde Tempo Dergisi'nde yazdım. Bunu tekrar yayınlamak istiyorum.

İki nedenden dolayı istiyorum bunu:

1- Benim de bazı konularda fikrim var, bunu Türkiye'nin görmesini istedim.

2- Eskiden yazmış olduğum bir yazıyı tekrar yayınlayarak yılda yazmak zorunda olduğum 530 adet yazıyı da 529'a indirmiş durumdayım. Yani parça başı üzerinden düşünürseniz maaşım gerçekte olmasa bile efektif olarak artmış oldu.

Bir de üçüncü ve gizli nedenim var. O da şu; ne kadar tersine davranırsam da davranayım aslında galiba bilinçaltımda Hasan Pulur'un ve onun arkadaşlarının beni sevmesini istiyorum.

Tıp aleminde ‘‘Woody Allen sendromu’’ olarak adlandırılıyor bu. Arada bir ciddi yazı yazarsam onların takdirlerini belki kazanırım umuduyla böyle bir yola da sapmış durumdayım.

* * *

Evet, aşağıda bundan altı ay kadar önce bugünkü tartışmalar daha henüz hiç kopmadan ve hatta Susurluk çetelerine karşı tepki yükselişteyken yazmış olduğum yazı yer alıyor hep birlikte okuyalım.

SUSURLUK ÇÖZÜLEMEZ

Bugün Aristo mantığı kullanarak Susurluk kazası ile ortaya çıkan karanlık ilişkilerin temeline inilmesinin neden imkânsız olduğunu açıklayacağım.

Haydi başlayalım:

1- Dünyanın her ülkesinde bizdekine benzer karanlık örgütler vardır. Bu örgütler zaman zaman devletler tarafından yapmak zorunda olunan, ancak doğrudan devletlerin üstlenemeyeceği işler için kullanılırlar. Devlet bu tür örgütleri kollar ve çizgiyi aşmadıkları sürece onları ihtiyaç duyulan gün yardıma çağırır. Bu gereklidir, çünkü hiçbir devlet uluslararası yasalara göre illegal bir işi yaparken yakalanmanın faturasını üstlenmek istemez. Zorunlu olarak yapılması gereken ve istisnasız her devletin yaptığı bu tür işler özel gruplara ihale edildiğinde ve işler kötü gittiğinde devlet, ‘‘Bu adamları ben tanımam’’ deme özgürlüğüne sahiptir.

* * *

2- Devletin üstünden alınan bu yük karşılığında ise kollanan kişilere ve örgütlere, bazı illegal işleri kendi çıkarları için yapmaları izni verilir. Devlet bazı şeylere göz yumar. Bunda amaç hem ilgili kişilerin ihtiyaç duyulan güne kadar güçlü konumda kalmalarını sağlamak, hem illegal işleri yapanları kontrol altında tutarak, kontrol dışı bazı çetelerin bu işleri üstlenmesini ve düzenin bozulmasını önlemektir.

* * *

3- Amerika dahil her ülkede bu tür örgütlenmeler vardır. Nikaragua'da ki isyancılara silah gönderilmesi operasyonu bunun en tipik örneğidir. Ancak Amerika gibi ülkelerde bu tür mafya tipi örgütlerin kontrol dışına çıkmalarına katiyen izin verilmez. Orada patron devlettir.

* * *

4- İster adına çete deyin ister mafya, bu tür örgütlenmeler içinde yer alıp da arada devlete iş yapan insanlar çok özeldirler. Bunlar hem korkusuzdurlar hem de gizli konularda bilgi sahibidirler. Onun için bunların kontrol dışına çıkmaları hiç de arzu edilen bir şey değildir. Bir çok kez başka ülkelerde bu tür kontrolden çıkan insanların başka çare kalmadığından öldürülmeleri de bu nedendendir. Onların bir gün bildiklerini anlatmaları ihtimali, alınması imkânsız olan bir risktir.

* * *

5- Türkiye'nin de bu tür bir örgütlenmeye sahip olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Şimdi bazı adamlar yakalanmakta ve hemen hepsi de ‘‘devlet için çalıştıklarını’’ söylemektedirler. Bu açıklamanın doğru olması ihtimali büyüktür.

6- Tabii aynı zamanda bunlar illegal ilişkiler içindedirler. Bu, ne şaşırtıcı bir şeydir, ne de yukarıda değindiğim gibi Türkiye'ye özgüdür.

* * *

7- Ancak anladığım kadarıyla Türkiye'de hem bu kişilere emirler verenler, hem de işleri yüklenenler, sürecin bir aşamasında diğer ülkelerde net olarak konulan yetki sınırlarının dışına çıkmışlardır ve onlarca yıldır var olan kuralları yıkarak kendi başlarına, ve sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmişlerdir.

* * *

8- Türkiye dahil hiç bir devlet için bu tür bir olay kabul edilebilir olmamalıdır. Ancak sınırları aşanları yargılamak da imkânsızdır. Çünkü suç işledikleri halde, bir yandan da devlet için bir dizi yine suç teşkil eden, ancak devlet açısından yapılması gereken iş yapmışlardır. Durum öyle göstermektedir.

* * *

9- Bu nedenle gözünü karartmış ve hayatının çeşitli aşamalarında ölüme yaklaşmış insanlardan itiraf beklemek, onların üstüne gitmek, son analizde devlet açısından rasyonel değildir.

10- İşte bu nedenle Susurluk olayının tamamen çözülmesini beklemek de çok gerçekçi değildir.

* * *

Evet yazı bu kadardı. Şimdi diyeceksiniz ki peki ama Susurluk türü bir olayın bir şekilde çözülmesi her koşulda imkânsız mı?

Değil tabii ki ama, bunun için tam demokrasi ve tıkır tıkır işleyen demokratik kurumlar olması gerekiyor. Türkiye ise bunu oluşturmaya niyetli değil. Ben ne yapayım yani?

Niyet olmayınca ben de veri durumdan yola çıkıp mantık akışıyla olanları yazayım dedim, o kadar işte. Şimdi elektrik söndürme eylemi başlayınca tabii yine katılacağım ama, şunu da bilin ki içimde kesinlikle bir coşku olmayacak.

Yazarın Tüm Yazıları