Süper Başkan'ın maaş sancısı

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Rekabet Kurumu ve Kurulu, yasanın 1994'te çıkmasına karşın, 2.5 yıl sonra kurulabildi. Kurum, sorunları resmi anlamda incelemeye de 5 Kasım 1997'den itibaren başlayabildi...

Çünkü, yasa çıktıktan sonra arkadan gelmesi gereken yönetmelikler, tebliğler gecikti. Hâlâ da bazı sorunlar var.

Rekabet Kurumu'nun başı, Rekabeti Koruma Kanunu'yla dertte! Uzman alamıyor, soruşturmaları yapmakta zorlanıyor, özerk ama maaş belirleyemiyor.

Niye uzman alamıyor? Çünkü Rekabet Yasası öyle kaleme alınmış ki, yasa yürürlüğe girdikten sonra en geç bir yıl içinde uzman istihdamına olanak tanıyor. Kurul 2.5 sene sonra atanınca da zaten uzman alımı otomatikman olanaksızlaşıyor. Yanı sıra Allah gecinden versin bir uzmanın vefat etmesi halinde durum ne olacak o da Allah'a havale... (Kurul geçenlerde Sanayi Bakanlığı'ndan 6 uzmanı geçici olarak aldı da soruşturmalara başlayabildi.) Yasal engeli de uzman yardımcısı alıp uzman yetiştirmeyi planlayarak aşmaya çalışıyor.

Para konusuna gelince... Yine yasaya göre ücretler, Kurul Başkanı için Başbakanlık Müsteşar maaşının iki katı, Kurul üyeleri için ise 1.5 katı olarak belirlenebilir hükmünü taşıyor. Sanayi Bakanlığı'nın önerisi Bakanlar Kurulu'nun kararıyla olabiliyor bu. Sanayi Bakanı Yalım Erez, bu yöndeki teklifi sunmuş, 33 Bakan imzalamış, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel imzalamamış. Kurul, kendi döner sermayesinden (Şirketlerin sermaye artırımlarının binde 2 kesintisiyle oluşuyor döner sermaye) çalışanlarının ve kendilerinin maaşlarını Bakanlığın teklifi çerçevesinde belirlemek istiyor özetle... Bu arada uzman alabilmek için yasada değişiklik teklifi de hükümetçe reddediliyor. Randevu taleplerine yanıt gelmiyor. Bir krizdir gidiyor.

216 MİLYON LİRA

Merak edip öğrendim, ne kazanıyorlar acaba? Kurul Başkanı Aydın Ayaydın ve üyeler 216'şar milyon lira maaş alıyorlarmış. Başka şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yapmaları, üniversite görevi, tabiiki repo gibi hisse senedi gibi yatırım araçlarıyla oynamaları da yasak... Piyasa rayicinde para veremedikleri için eleman istihdamında da zorlanıyorlarmış. Rekabet Kurumu gibi özerk kuruluşların başındakilerin bu görevlerinden dolayı aylık gelirleri nedir? Merkez Bankası Başkanı 1.8 milyar, Borsa Başkanı 1.8 milyar, Vakıflar Bankası Genel Müdürü 2.5 milyar, SPK Başkanı 850 milyon lira.

Trilyonluk, milyarlık şirketlerin ciroları üzerinden yüzde 10'a kadar ceza kesme yetkisi olan Rekabet Kurumu'nun, serbest rekabet ortamanını sağlamakla yükümlü bu Kurum'un maaş rekabeti de işte böyle...

Pekii Maliye Bakanı Zekeriya Temizel ne diyor?

‘‘O teklifi imzalamadım. Kamu hizmetinde asla uçurum yaratamazsınız. Maliye'nin işlevi de buradadır. ’’

Başka yolu yok çünkü değişmiyor

Çıkar savaşı sadece ve sadece özelleştirmeyle biter. Mantalite ancak o zaman değişmek zorunda kalır. Siyasi partilerin kamu bankaları üzerinden de yürüttükleri nüfuzdan, çıkarlardan, kayırmalardan söz ediyorum. Bildiğiniz gerçeklerden... Nüfuz kullanma iliklere işlemiş alimallah!

Hatırlarsınız geçen hafta burada Emlak Bankası Tokat Şubesi'ndeki bir kredi olayını gündeme getirmiştim. Buna benzer kimbilir kaç yüzlerce olay yaşanıyor memlekette.

Özetle DTP Tokat İl Başkanı Süleyman Kaya'nın, ortağı olduğu şirket için kendi partisinin uhdesindeki Emlakbank'tan kredi talep ettiğini, Şube'nin siyasi baskıya maruz kaldığını anlatmıştım. Şube Müdürü Cafer Yeşilyurt'un bu krediyi açmadığı için tayin edildiğinin savunulduğunu belirtmiştim. Tek neden kredi açmaya yanaşmaması değilmiş. Meğer DYP-DTP çekişmesinin de bir sonucuymuş bu. Tayin edilen Müdür Yeşilyurt, zamanında DYP'nin malum bir kanadına ‘‘çok kıyak’’ çekmiş. DTP iktidara gelince de tayin edilmiş.

Demokrat Türkiye Partisi (DTP) Tokat İl Başkanı Kaya telefonla aradı. Ortağı olduğu Tokcam A.Ş. için istedikleri 150 milyar liralık kredi talebini geri aldıklarını, ayrıca şirketteki hissesini devrettiğini söyledi. Avukat Kaya, ‘‘Evet doğru, biz iktidara gelince Müdür'ün tayinini istedik. Zaten kendi tayin talebi de vardı. Müdür'ün tayininden sonra kredi talebimiz oldu bu da doğru. Spekülasyon olunca, partime zarar gelmesin diye kredi başvurumuzu geri çektik. Kimseye yanlış yapmadım. 25 kuruş haram yemedim. Yasa dışı bir şey istemedim. Hatam, partimin sorumluluğundaki bir Banka'dan kredi istemek. Bu hatayı kabul ediyorum, yapmamalıydım ’’diyor özetle.

Tokat'tan gelen ihbar telefonlarının da ardı arkası kesilmiyor. Tokat Milletvekili, ANAP'lı Bakan Metin Gürdere'nin sorumluluğundaki Vakıfbank kaynaklarını kullanarak yerel tv'lere, spor klüplerine milyarlarca liralık reklamlar verdiği, ANAP'lılara formlar dağıtarak kredi taleplerini bildirmelerini istediği, siyasi kadrolaşmaya ilişkin iddialar aktarılıyor...

Velhasıl bu olaylar bitmez. Üç beş siyasinin dürüst, gerçekçi yaklaşımı yeterli olmuyor. Bitmesi için babayiğit siyasi iktidar, Meclis gerekiyor. Kamu bankalarını da özelleştireceğini açıklayan ANASOL-D Hükümeti'ne inşallah kısmet olur, ne diyeyim...

Microsoft neye benziyor?

Microsoft, dünyanın en büyük yazılım firması. ABD'li bu şirketin Türkiye Genel Müdürlüğü'ne Süreyya Ciliv atanmıştı. Ciliv, Microsoft Ortadoğu ve Türkiye Bölge Müdürlüğü'ne getirilen Emre Berkin'den görevi devralmıştı.

Microsoft yetkilileri, Microsoft'u neye benzetiyorlar? Türk basınının Bill Gates'lerine bir fıkrayla bunu anlatmışlar. Hürriyet'ten Mustafa Kutlay, Sabah Gazetesi'nden Mehmet Altan, Milliyet'ten Şeref Oğuz, Yeni Yüzyıl'dan Murat Birsel ve Zaman Gazetesi'nden Fehmi Koru'ya, Berkin'in anlattığı fıkra:

Andrea Doria, açık denizde seyir halindedir. Yaveri yanına gelir:

- Komutanım, ufukta üç Osmanlı gemisi görünüyor, bize doğru geliyor.

Doria yaverine talimatını verir:

- Kırmızı üniformamı getirin. Savaşırken yaralanırsam kan belli olmasın.

Ve üniformayı giyer.

Bir süre sonra yaver koşarak gelir ve kan ter içinde şöyle der;

- Efendim biz yanlış görmüşüz. Üç değil 33 Osmanlı gemisi yaklaşıyor.

Bunun üzerine Doria'nın talimatı çok nettir:

- Bana hemen kahverengi pantalonumu getirin!

Şehir devleti projeye girdi

Önerim olumlu karşılandı. Turizm Bakanı İbrahim Gürdal, geçen hafta bu sütunda yer alan turizm konusundaki yazı üzerine aradı. Bakan, gerekli talimatları verdiğini, önerimin proje kapsamında değerlendirileceğini söyledi. Beni çok sevindirdi...Hem kendim hem ülke turizmi adına teşekkür ediyorum. Umarım realize olur.

Yazıda, Turizm Bakanlığı'nın 100'er bin yatak kapasiteli ‘‘Turizm Şehirleri Projesi’’nden de söz etmiştim. Bu tatil şehirleri 12 ay turizme hizmet vermek için planlanmıştı. Acaba tarihte de yolculuk yapılamaz mıydı? İşte Ege'deki 12 şehir devletinden hiç olmazsa birisini projelendirmelerini önermiştim. Böylece bildik, modern şehir olgusu ya da tatil köyü esprisi dışında dışında binlerce yıl önceki şehir devletlerinde o dönemdeki gibi yaşamak hoş olmaz mıydı? Bir düşünün M.Ö.'ki Efes de ne bileyim Milet'te, Pirene'de tatil yapmak... Veya tamamen yerleşmek... Dört gözle projeyi bekliyorum...

Yazarın Tüm Yazıları