Şükran veya nefret

‘AVRUPA Birliği treni kaçarsa yanarız’ demeye getirmiş Kemal Derviş.

Çok haklı.

Gerçekten yanarız.

AB'ye iş, para yardımı, kredi falan diye bakmayın.

AB'nin Türkiye için asıl önemi, getireceği yasal düzen.

Türkiye'nin bugün ekonomide, eğitimde, insan haklarında Batı standardını yakalayamamasının en önemli nedeni, ‘‘hukuk sistemi’’.

Çağdaşlaşması, güncelleşmesi gereken binlerce yasa var.

Bu yasaları yapması gereken Meclis'in çalışma ve daha da ötesi ‘‘düşünme’’ temposu ortada.

Bu hızla biz 10 bin yılında aynı düzene kavuşabiliriz.

Oysa AB'ye girmek demek, her alanda bu ‘‘hukuk standardını’’ kabul etmek demek.

8 bin yılda belki yapacağımız düzenlemeleri, bir anda elde etmek demek.

Bu Meclis ve bugünkü liderler, kesinlikle tarihe geçecekler.

Ya bizi Avrupa Birliği'ne soktukları için ‘‘şükranla’’, ya da bizi Avrupa'dan kopardıkları için ‘‘nefretle’’ anılacaklar.

Karar onların.

Haber televizyonları


SİYASİLERİN yıllardır uğraşıp batıramadığı Türkiye'yi kimin batıracağı belli oldu.

Türkiye'yi ‘‘haberciler’’ batıracak.

Daha doğrusu ‘‘sorumsuz haberciler’’den olacak sonumuz.

Önceki gün borsa ve döviz tepetaklak oluyor.

Gerekçe bir internet sitesinin ‘‘yalan’’ haberi.

Dün yine Derviş'e atfedilen bir söz yüzünden ‘‘piyasa’’ denilen rezalet allak bullak.

Sonumuz habercilerden olacak galiba.

Haber televizyonları gelmezden evvel rahattık.

Borsa bizim için akşam haberlerinin sonunda verilen iki kelimeydi.

Döviz fiyatlarını da akşam duyardık. Duymamışsak sabah okurduk.

Faiz oranları ise hiç umurumuzda değildi.

Bankada üç kuruşumuz var ise vadesi dolunca faizini hatırlardık.

Haber televizyonları kuruldu mertlik bozuldu.

Sabah karga dolar almadan, bizde bir telaş başlıyor.

Yeşil oklar yukarı, kırmızı oklar aşağı.

Dolar, mark, şimdi de Euro sürekli gözümüzün önünde.

Borsa zaten ‘‘hayatımız’’.

İniyor çıkıyor, bizim gözümüz ekranda.

Borsada paramız olmasa bile heyecanlanıyoruz.

‘‘Bak bak düşüyor.’’

Sana ne be kardeşim. Milyon dolarlık portföylerin mi var?

Yok ama heyecan müthiş. Oklar kırmızıya dönünce bir panik.

Arada heyecanlı ses tonuyla konuşan iki de ‘‘çocuk’’ ekrana çıkıp ‘‘Piyasalar bilmem kimin demecinden tedirgin’’ dedi mi seyreyle gümbürtüyü.

87 yaşındaki anneannem arıyor, ‘‘Oğlum yandık, borsa düşüyormuş’’ diyor.

‘‘Anneanne sana ne? Üç aylığı borsaya mı yatırdın’’ diyorum, kızıyor.

‘‘Aaa, sen de beni beğenmedin. Düşmesi kötüymüş. Niye düşsün’’ diye fırça atıyor.

Sabah sabah programları dolduracak şey bulamayan ‘‘ekonomi editörleri’’ içimizi dışımızı borsa, faiz, dövizle dolduruyorlar.

Emin olun, ‘‘haber televizyonları’’ öncesinde ekonomimiz bu kadar kötü değildi.

Şimdi hem ekonomimiz, hem de asabımız bozuluyor.

Ekran köşesindeki o küçük oklar, bize batıyor.

Ne kadar devam, o kadar para


MECLİS'teki devamlılık oranları açıklandı. Meclis'e en fazla ‘‘devam eden’’ milletvekilleri, iktidar partilerine mensup.

Birinci sırada DSP var.

Onu MHP ve ANAP takip ediyor.

Muhalefet ise ‘‘devamsızlık’’ rekoru kırmış.

Bu arada en ‘‘devamlı’’ DSP'nin devamlılık oranı bile yüzde 50'yi aşmıyor.

Muhalefetin devam oranı ise yüzde 10'ların altında.

Yani ‘‘işe en çok giden’’, gitmesi gereken günlerin yarısında gitmemiş.

Muhalefette ise bu oran, on günde bir.

Bizi temsil etmek için bizden yetki alanlar ve bizim vergilerimizle maaşlandırılanlar işe gitmiyor.

Acaba siz haftanın üç günü işe gitmesiniz veya işe 10 günde bir gitseniz, patronlarınız size ne der hiç düşündünüz mü?

Hatta patron olsanız bile, işinize bu kadar devamsızlık yaparsanız, işiniz batmaz mı?

Ama bizim temsilcilerimizin umurunda değil.

Meclis zaten yılın üç ayı tatil.

Geri kalanı da ‘‘kafadan’’ tatil.

‘‘Devamsızlıkları’’ maaştan kessek biraz akıllanırlar mı acaba?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Makamlar insanları değil, insanlar makamları yücelttiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları