Suikast palavra ama haberler gerçek!

MİT’in “teyit edilmeyen duyum ve ihbarlara dayanan” suikast bilgisini Başbakanlığa göndermiş olması, önceki gün birçok gazetenin manşetindeydi.

Haberin Devamı

Dün yer darlığı nedeniyle soramadığımız sorularla bugün devam edelim.
MİT, söz konusu olayın “teyit edilemeyen duyum ve ihbarlara dayandığını” özel olarak vurguluyor.
MİT’e her gün bu türden kaç ihbar geliyor, bilemiyorum. Çok sayıda olmalı.
MİT’in görevlerinden biri de bu zaten: Kendisine gelen duyum ve ihbarları değerlendirmek, ciddiyetini incelemek, ihbarın doğruluğuna ilişkin sonuçlar elde edince de bunun gereklerini yerine getirmek!
MİT’in bu görevini yerine getirdiğini varsaymalıyız, çünkü araştırmışlar ve duyum ile ihbarların doğruluğunu teyit edememişler.
Böyle olduğuna göre bunu neden ciddiymiş gibi Başbakanlığa bildirmişler?
Hatırlayacaksınız MİT daha önce de böyle bir şey yapmıştı. Doğruluğu kanıtlanmamış bir listeyi bilgi diye göndermiş, birçok gazetecinin yalan yanlış ihbarlarla zan altında kalmasına yol açmıştı.
Demek ki bu MİT için bir alışkanlık halini almış!
Öte yandan dün Radikal’in haberi de gösteriyor ki ne Kısıklı’da suikast için kiralanmış bir ev var, ne Bulgaristan’da yaşayan bir emekli albay, ne de eylemin finansörü olduğu iddia edilen şahıs!
İddiada gerçek olan tek şey “ihbar notu”!
Bunun gazetelere nasıl manşet olduğunu gerçekten merak ettim.
Gazetecilik standartlarında bir düşüşe mi işaret ediyor yoksa seçim öncesi gerçek olmayan “Başbakan’a suikast” haberleriyle AKP’ye oy toplama çabası mı?

Haberin Devamı

‘İleri demokraside’ yaşamanın rahatlığına alışın!

ANKARA Valiliği, KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından, “torba yasayı” protesto etmek için düzenlenecek gösteri yürüyüşünün emniyet tarafından engelleneceğini açıkladı.
Ankara Valiliği, TBMM’ye bir kilometre mesafede yapılacak gösterilerin yasadışı olduğunu belirtiyor.
“İleri demokrasi” dediğin de tamamen budur zaten!
Gösteri yürüyüşü yapmak, bir yasanın çıkmasını protesto etmek, bu yolla kamuoyunun dikkatini yasanın yanlışlıklarına çekmek bir demokraside normal bir durumdur elbette.
Ama bizimki demokrasi değil biliyorsunuz, “ileri demokrasi”!
Burada “protesto gösterisi yapmak”, eğer muhalefeti protesto etmek istiyorsanız serbesttir, iktidarın bir işlemini ya da eylemini protesto edecekseniz polis copunu kafanıza yemeyi göze almanız gerekir!
Burada “demokratik hak” dediğimiz şey, sadece iktidar partisinin kendisi için istediği özgürlükler ile sınırlıdır, kendiniz için bir özgürlük talebiniz olamaz!
Hükümeti eleştirmek yasak, övmek serbesttir!
Başbakan her şeyin en iyisini bilir, o ne derse o olur! Heykeller yıkılır, çocukların soy isimleri değiştirilir!
“İleri demokrasi” ülkesi Mısır değildir, canı isteyen sokağa çıkıp yönetimi protesto edemez!
Bu “ileri demokrasinin” kıymetini bilmenizi öneririm.
Bunun değerini bilirseniz içinize bir ferahlık çöker, hiçbir şey düşünmek zorunda kalmazsınız, çünkü birileri sizin için bu işi de gayet iyi yapabilirler!
Hele bir de “başkanlık sistemi” gelsin, o zaman daha ileri bir aşamaya geçeceğiz, daha rahat edeceğiz!

Haberin Devamı

Heykelin yıkılmasında hukuki durum!

KARS Belediye Meclisi, Başbakan’ın “Ucube bu, yıkılsın” diye emrettiği heykelin yıkılmasına karar verdi.
Sürpriz değil tabii, emir büyük yerden gelince parmakları kaldırmayıp da ne yapsınlar?
Ama şimdi ilginç bir hukuk deneyimi yaşamaya da hazır olmaları gerekiyor.
- Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) 17. maddesinin 2. fıkrasına göre “Aslın maliki, eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir. Ancak eseri bozamaz ve yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez”.
- Eseri yok etme bir idari karara dayanıyorsa, bu kararın iptali için İdare Mahkemesi’nde yürütmeyi durdurma istemli dava açılabilir. Eserlerin korunmasında kamu yararı bulunmaktadır. Devletin, Anayasa’ya göre tarih, kültür ve tabiat varlıklarını korumak (m. 63) ve sanatı ve sanatçıya korumak (m. 64) görevi vardır. Sanat eserlerinin korunmasında kamu yararı mevcuttur. Bir eserin yok edilmesi ancak kamu yararının bulunması halinde mümkün olabilir. Politik veya dini nedenlerle bir eserin yok edilmesi mümkün değildir.
- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de 9 Ocak 1999 tarihli kararında Ankara’da bir cadde düzenlemesi esnasında heykelin özensiz sökülüp, inşaat artıklarının arasına atılmasında Belediye’nin ağır kusurlu olduğu sonucuna vararak eser sahibinin tazminat hakkı olduğu sonucuna varmıştır.
- Ucube kelimesinin kullanılması, sanat eserinin itibarına ve eser sahibinin kişilik haklarına doğrudan saldırı teşkil eder. Bu eserin dini mülahazalarla aldırılması (“Hasan Kerani Hazretleri’nin dini yapılarının üstünde bir tepede bulunması ve onu gölgelemesi”) kamu işlemlerinde objektiflik esaslarına aykırı düşer.
- Bir sanat eserini doğrudan kötülemek (“ucube” demek gibi), FSEK’e göre 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasını ya da 50 bin liradan, 150 bin liraya ağır para cezasını gerektiriyor. Suçun ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden hükmedilebiliyor.
Ben uyarmış olayım!

Yazarın Tüm Yazıları