Suçlular bulundu

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Yıl 1993. Adı yolsuzluk iddialarına karışan eski Başbakan Pierre Beregovoy, 1 Mayıs günü tabanca ile intihar etti. Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Beregovoy'n cenaze töreninde yaptığı konuşmada öfkeli bakışlarını gazetecilere dikerek daha sonra tartışmalara neden olan konuşmasını yaptı:

‘‘Gerekçeleri ne olursa olsun, bir insanın onuru köpeklerin eline bırakılamaz...’’

Mitterrand gazetecilere ‘‘köpekler’’ diyordu.

Bir yıl sonra Mitterrand'ın yakın dostu ve çalışma arkadaşı François de Grossouvre da Elysee'de intihar etti.

Onun adı da yolsuzluk iddialarına karışmıştı.

Zirvelerin eleştiri okları yine gazetecilere yöneldi.

Basın ikiye ayrıldı. Etik tartışmaları başladı.

Bu olaydan sonra Le Monde Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Edwy Plenel ‘‘Köpek Zamanı’’ (Un temps de chien) adlı kitabını kaleme aldı.

Bakın ne diyordu Plenel kitabında:

‘‘Toplumumuzda ve çağımızda olan biteni anlamaya çalışırken darbeler alıp elimizi pisliğe sokacağımıza kenarda durabiliriz.’’

Ama gazeteci için bir ikinci yol daha vardı:

‘‘Eğer görevimizi yerine getirmek istiyor ve geleceğe hakim olabilmek amacıyla şimdiki zamanı anlaşılır kılmaya uğraşıyorsak kulislere girer, mutfaklara sızarız.’’

Bu ikinci yolu seçmeyen gazeteciler ise ‘‘İktidar noktalarını ellerinde bulunduran çeşitli güç odaklarının açıklamaları ve hesaplı yalanlarının sözcüleri olmanın dışına çıkamazlar’’dı.

* * *

PLANEL, Mitterrand'ın hakaretini sahipleniyor ‘‘kervanlar geçerken köpekler hep havlayacak’’ diyordu.

Köpek-gazeteciler her zaman havlayacak, yani hayatları pahasına da olsa yazacak, kaydedecek, film çekecek, tanıklık yapacaktı.

Fransız gazeteci uzun tartışmalardan sonra vardığı sonucu şu sözlerle dile getiriyordu kitabında:

‘‘Cumhuriyet skandallarla çalkalandığında, demokrasinin erdemi zaafa uğramaya başladığında, ahlak yerini alaycılığa bıraktığında, piyasanın kuralları yasaların üzerine çıktığında gazeteci tarafsızlığını koruyamaz. Gazeteci kampını seçmelidir!’’

Nitekim, Fransa'da intiharlar yaşandı ama mesleğine saygılı gazetecilerin de katkılarıyla zirvelerin gerçekleri kamuoyuna yansıdı.

Bundan kazançlı çıkan ise halkı ve devleti ile Fransa oldu.

* * *

ÖNCEKİ gün Komutanlar Zirvesi'nin ardından yayınlanan bildiri haberiyle birlikte ikinci bir haber ulaştı medya organlarına.

Başbakan Mesut Yılmaz'ın Gürcistan gezisini izleyen üç gazeteci Mehmet Ali Birand, Yalçın Doğan ve Muharrem Sarıkaya'nın Ordu ile ilgili haber ve gezileri izlemeleri yasaklanmıştı. ‘‘Ülkenin birlik ve bütünlüğünü rencide edici gerçek dışı haberler’’ kaleme almışlar ve yayınlamışlardı.

Başbakan Mesut Yılmaz da, ATV'de Ali Kırca ile yaptığı söyleşide son iki haftadır gazetelerde yer alan her haberi yalanladı.

Demek ki son günlerdeki gerginlik gazetecilerin haberleri yüzünden tırmanmıştı.

Ordu hükümetin irticaya karşı verdiği mücadeleden memnuniyetsiz değildi.

Hükümet, ordudan kendisine yönelik hiçbir baskı hissetmiyordu.

Keşke öyle olsaydı. Öyle olsaydı eğer ne Komutanlar Zirvesi'ne ne de bildiriye gerek kalırdı.

Öyle olsaydı eğer Başbakan'ın da ‘‘İrtica ile mücadele benim de önceliğim ama yasalar çerçevesinde yapabilirim ancak. Bu konuda acele etmemek lazım’’ diye sıkıntısını televizyondan kamuoyuna duyurmazdı.

Ve madem tüm suç basınındı. Neden komutanlar zirvesinden sonra yayınlanan bildiri yine basın organlarına gönderildi.

Ve neden Başbakan cevap vermek için yine bir televizyon kanalını seçti?













Yazarın Tüm Yazıları