Suç ve ceza yerel değil

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Önce Türkiye-Avrupa Birliği pazarlık sürecini yakından izleme fırsatını bulamayanlar için kısa bir özet: Avrupa Türkiye'nin itirazını umursamadı, genişleme sürecinde geçen yıl aldığı kararını korudu.

Geçen pazartesi günü Brüksel'de yapılan dışişleri bakanları toplantısında kesinleşen plana göre, Avrupa Birliği'ne katılacak yeni 11 ülke arasında Türkiye yok.

Avrupa Birliği gelecek yıl tam üyelik görüşmesine başlanacak altı ülkeyi belirledi: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya ve Slovenya...

Avrupa'nın koyduğu politik ve ekonomik koşulları yerine getirmeleri halinde tam üyeliğe kabul edilecek beş ülke de saptandı: Bulgaristan, Latvia, Letonya, Romanya, Slovakya...

Türkiye'yi NATO'nun sadık askeri sayan Avrupalı liderler, Ankara'yı tamamen kaybetmeden kapıda bekletecek yeni formül arıyorlar. Yarın başlayan Lüksemburg Zirvesi'ne kadar süreleri var.

***

Türkiye'nin neden Avrupalı sayılmadığının izahı Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'a düştü. International Herald Tribune Gazetesi'nin Brüksel mahreçli haberine Pangalos, Türkiye'nin AB açısından tek bir koşulu bile yerine getirmediği görüşünü taşıyor:

- Sorun Türkiye'nin çok büyük olması... Toprağı çok fazla, nüfusu çok fazla, ama parası çok az. O yüzden Türkiye'ye biraz para bulmaya çalışalım.

Avrupa'nın Türkiye'yi kabul etmemesinin gerekçesi sadece politik ve ekonomik koşullar mı?

Daha açık soralım: Kürt sorunu ile istikrarsız ekonomi mi...

Eğer öyleyse, daha geçen hafta ülkenin ekonomik mucizesini gerçekleştiren başbakanı istifa etmek zorunda kalan Çek Cumhuriyeti'nin adaylar arasında ne işi var?

Geçen yıl bu zamanlar Bulgar hükümeti sokaklarda düdük çalan milyonlarca gösterici tarafından protesto edilmiyor muydu? Güney Kıbrıs ekonomisinin, Rus mafyasının para akladığı merkez üssü olduğunu bilmeyen var mı?

Latvia'yı coğrafya atlasında bulacak kaç babayiğit çıkar...

Akla gelen soru çok, yerimiz dar.

Ama anlaşılan Avrupa rüyamız on asırlık Haçlı zihniyetine yenik düştü. Müslüman Türkiye, Avrupa kulübünün kapısında kaldı.

***

Uzun süredir bilinen ve beklenen bu haberin Ankara siyasetinde yaratacağı etkiyi kestirmek zor değil. Hıristiyan Kulubü'nün Kıbrıs Rum Kesimi'ni Türkiye'ye tercih etmesi siyasal İslam'ı güçlendirir.

Refah'ın kısa iktidarı sırasında denediği, ‘‘ABD ile doğrudan ilişki’’ formülünü haklı çıkarır. Yani Avrupa ile sadece ticari ilişkilerle yetinirken, siyasi kıbleyi ‘‘içişlerine karışmayan’’ Washington'a çevirmek cazip bir seçenek haline gelebilir. Suudi Arabistan modeli iç ve dış politikayı ayırmak fikri taraftar bulabilir.

***

Oysa hem Avrupa'nın ikiyüzlü siyaseti, hem de Haçlılara gösterilen duygusal-yerel tepki artık geçerliliğini yitirmiş çizgiler.

Çünkü örneğin, yine International Herald Tribune'de çıkan habere göre, Dünya Mahkemesi'nin bu yaz aylarında kurulması bekleniyor.

İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden Tokyo ve Nürnberg yargı süreci devletlerüstü, uluslararası hukuka yaptırım gücü sağlanması için ilham verdi. Ancak Soğuk Savaş bu girişimi engelledi.

Sovyetler Birliği'nin çökmesinden sonra yeniden gündeme gelen projede başı ABD çekti, çok sayıda ülke Birleşmiş Milletler bünyesinde bu tür bir mahkeme kurulmasını kabul etti. Hatta ilk sanıklar bile belli: Bosna kasabı Sırplar, iç savaşta katliam suçlusu Ruanda kabile yöneticileri.

Yani artık suç ve ceza bile yerel değil, global.

Yazarın Tüm Yazıları