Şu inceluğa bak

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Saat 13.00 haberleri.. Şimdi haberlerden özetler. Hükümet ilk icraat olarak akaryakıta yüzde 32 zam yapmıştır.

Mahalle sakinlerinden Ahmet Bey, kahvedeki arkadaşları ile birlikte bu zam haberini duyduktan sonra derin bir ‘Ohhhhhhh' çekmiştir. Mahallede genel kanı, bu sesin acı ile birlikte gelen mazoşistik bir zevkin ifadesi olduğu yolundadır. Devlet Bakanı Güneş Taner, her zamanki nazik ifade tarzıyla bu zammı ‘Ekonomik dengelerde yapılan bir ince ayar' olarak anlatmıştır. Ahmet Bey ise bu yorumu duyduktan sonra sadece ‘Maşallah şu inceluğa da bak' demekle yetinmiştir.

Onun bu sözleri üzerine kahvedeki diğer ahali ise Ali Desidero reklam filmindeki tipler gibi kafalarını bir aşağı bir yukarı sallayarak ‘yayayaya' diye söylenmişlerdir. It is THE END, bilmem anlatabiliyor muyum... Okey mi?

***

Tüketicinin köşesi

DUYURU

Konu: Ses titreşimlerinden, konuşan kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlayan telefonun piyasadan toplanmasına ilişkin...

Sayın tüketici,

Piyasaya yeni çıkan ve yalan söyleyen kişiyi tespit etme iddiasında olan telefonların tehlikelere yol açtığı görülmüştür. İlgili olay bu telefonu hemen satın alan Serdar Turgut adlı kişinin başına gelmiştir. Serdar, yeni telefonuyla ilk konuşmayı Genel Yayın Yönetmeni ile yapmıştır. Ancak bu da telefonu son kullanması olmuştur. Çünkü telefon, konuşmanın ikinci dakikasında aşırı titreşim nedeniyle büyük bir gürültüyle patlamıştır.

Olayın temelinde de şu teknik neden yatmaktadır. İlgili telefonlar 25 desibelden başlayıp maksimum 60 desibele kadar çıkan ses titreşimlerinden yalanı tespit edebilmektedirler. Oysa Ertuğrul Özkök, Serdar Turgut ile konuşurken bir ara ses titreşimi 147 desibele kadar çıkmış, zavallı telefon da bu yükü kaldıramayarak bir anlamda intihar etmiştir. Ses titreşimleri bu kadar yükseldiği anda ikisinin arasında şu konuşmanın geçtiği tespit edilmiştir.

Serdar: Ertuğrul Bey, benim geleceğim ne olacak?..

Ertuğrul Özkök: Sen hiç merak etme. Geleceğin çok parlak. İlerde sana çok da para vereceğim (Patlama sesi).

***

DUYURU

Sayın değerli terörist bey,

İmha silahlarınız arasına son kattığınız roketatar benim emellerime de gayet uygundur. Şöyle ki: Bana maliyeti son derece fazla olan bir tarihsel hata nedeniyle Genel Yayın Yönetmeni'ne komşu olmuş durumdayım. Balkondan biraz eğilip baktığımda oturma odalarında oynayan televizyonu görebiliyorum. Bunun bir nedeni, onun televizyonunun büyüklüğünün bizim evin toplam büyüklüğü kadar olması da olabilir, ama bu tamamen ayrı bir yazı konusu. Bilmem roket isteme nedenimi daha da açıklıkla anlatmama gerek var mı?

Var ise lütfen bu mesleği bırakınız ve alnının teriyle terörist olmayı hak eden nice akıllı genç insana mesleğinde yükselme yolunu açınız.

Teşekkürler.... Serdar Turgut-Full time cinayet planlamacısı.

***

Sabah Gazetesi'nde yazarlık yapan arkadaşları nasıl kıskanıyorum tahmin edemezsiniz? Nedeni ise çok basit. Yılda toplam 530 yazı yazan bir kişi olarak zaman zaman yazı konusu bulmakta aşırı zorlanıyorum. Onlar ise kesinlikle kendilerini zorlamıyorlar. Konu bulamayınca birbirleriyle kavga etmeye başlıyorlar. Sonra karşılıklı mektuplaşmalar başlıyor ve senenin en azından yarısını kurtarıyorlar. Mehmet Barlas ile Hıncal Uluç arasındaki mektuplaşmaya son olarak Selahattin Duman da katıldı.

Ona da cevaplar geliyor bu aralarda. Yanlış anlamayın, arkadaşları kınamıyorum. Tersine bu yöntemi neden ben de bugüne kadar uygulamadım diye enayiliğime kızıyorum. Bugünden itibaren ben de Hürriyet yazarları içinde yazılı kavga edebileceğim muhatap arayışına başlamış durumdayım, haberiniz olsun. Kimi seçeceğim bilemiyorum, ama potansiyel kavga muhatabım olabilecekler hakkında aldığım notlar aşağıdadır:

OKTAY EKŞİ:

Kavga etmemiz manen ve maddeten imkânsız. Çünkü tam tamına üç yıl önce karşılıklı verdiğimiz bir karar doğrultusunda ne o beni okuyor, ne de ben onu. İkimiz de böylece daha mutlu olduğumuza karar verdik. Ayrıca kazayla birbirimizin yazdıklarını okusak da yine kavga edemeyiz, çünkü ona laf yetiştirebilmem için ilk önce Anayasa'yı baştan sona ezberlemem gerekiyor, Buna da bu sıcaklarda hiç niyetim yok.

EMİN ÇÖLAŞAN:

Saçmalamayın Allah aşkına. İntiharın bundan çok daha acısız ve kestirme binlerce başka yolu varken neden bunu seçeyim ki... Mazoşistiz dedikse bunu da kastetmedik herhalde değil mi ama...

FATİH ALTAYLI:

Tam bir yıl, sekiz ay ve üç gün önce, hiçbir silah kullanmaya gerek duymadan sadece çıplak elleriyle beni ağır yaralamaya karar verdiğini açıkladı. Gerçi o günden sonra yanımda dolaştırmaya başladığım Amerikan malı çelik copu görünce bir ara fikrinden cayar gibi olduysa da yine de risk almaya gerek yok. Adamda Aeroflot uçakları gibi fizik var maşallah.

HADİ ULUENGİN:

Benim için olabilecek en keyifsiz tartışma muhatabı. Çünkü onu terk eden kadınlar ve sayısını şu anda unuttuğum çocukları ile ilgili elimde öylesine belgeler var ki bunu açıklamaya başladığımda kavgayı keselim diye yalvaracağını biliyorum.

ERTUĞRUL ÖZKÖK:

Onunla ilgili olarak söyleyeceklerimi Genel Yayın Yönetmenliği'ni bırakıp, sadece yazar olarak kalacağı güne erteliyorum. Çünkü bu aşamada kendisi aleyhine bir şey yazmaya başladığınız anda faul yapıyor ve işten atmayla tehdit ediyor. Üstelik bu tehdidi yaptıktan sonra da insanlara ‘‘Ben çok demokratımdır'' diye söyleniyor.

İlk değerlendirmede kavga edebilmek için uygun bir muhatap bulamadım. Ama arayan belasını bulur demişler ya, çabalarımı sürdüreceğim.

Yazarın Tüm Yazıları