Starlık müessesesinin çöküşü

Sosyal medyanın dağıttığı bir kavram varsa o da “starlık” herhalde...

Bu mecraları pervasızca kullananlardan bahsediyorum tabii, yoksa Ajda Pekkan’ın starlığı baki.
Sosyal medyaya hiç bulaşmamış ya da bulaşsa dahi ayakta kalmayı başarmış olanlardan bahsetmiyorum-ki onların da sayısı pek fazla değil...
Bir düşünsenize, neler gördük bugüne kadar...
Dokunaklı şarkı sözleriyle tanınan müzisyenin Türkçe’yi parçaladığını izlemek...
Birbirleriyle camda çekirdek çitleme muhabbeti eden iki “büyük yıldız”ın incir çekirdeğini doldurmayan cümlelerini görmek...
Hayran olduğun kim varsa hepsinin sapır sapır döküldüğüne tanıklık etmek...
Tüm bunları düşünüyorum da...
Ben kime hayran olayım artık arkadaş!
***
Aslında sosyal medya kanalları ile kim gerçek star, kim değil ortaya çıktı; mesele bundan ibaret...
Twitter için “şöhretlerin er meydanı” desek yanlış olmaz...
Üstelik konfor alanları içinde, kendi kalelerinde savaşmıyorlar. Yani sahnede, kendileri için ayarlanmış mükemmel ortamda veya canlandırdıkları karakterleri izlediğimiz dizi ya da filmler içinde değiller...
Herkesin görebildiği, izleyebildiği ve müdahale edebildiği bir yerdeler... Dolayısıyla düşünülmeden, geldiği gibi yazılan her kelime, “aslında sen kimsin?” sorusuna cevap oluyor. Ve gördük ki, bu durum çoğu zaman hayal kırıklığı yaratıyor.
Biz farkına vardık ancak kendileri farkındalar mı değiller mi bilmem, sosyal medyanın herkesi ulaşılabilir kılan niteliği, tırnaklarıyla kazıyarak yarattıkları starlıklarını saniyenin onda biri sürede bitiriyor.
***
Sahi ya, “star” dediğimiz adamda biraz “uzaylı” hissi vardır, sen gibi değildir, yanında olsa dokunamayacakmışsın gibi gelir...
Her ağzından çıkanın bir manası vardır, her giydiği, her yaptığı, her adımı olaydır, özenilen adamdır...
Ben o adamları 140 karakter içinde kaybettim sevgili Twitter’da ünlüleri takip ederken yüz ekşiten Habitus okuru.
Söyle, kaç tane gerçek yıldız kaldı senin için?
***
Starlık müessesesinin yazılı olmayan ana kurallarından biriydi ulaşılmaz olmak, gizem uyandırmak... Daha doğrusu o “aura”yı bozmamaktı ya...
Keşke vaktiyle bu ana kuralları bir yere yazsaymışız.
“Büyük yıldız” olmak veya olup da bunu kaybetmek istemeyenlere okutsaymışız...
“Keşke...” deseymişiz...
* Bana bak Stargül, bana bak Starcan, eğer gerçek bir yıldız olmak istiyorsan Twitter’a “Cnm nbr mucksssssss cnm cnmmmm şekerrrr öptümmmm” yazma. Karizma yerinde kalsın.
* Espri filan yapacaksan önce menajerine, arkadaşlarına yap, bakalım gülüyorlar mı. Önce nabız yokla. Sonra yazarsın. Kötü espri yapan star olmaz arkadaşım.
* “şmd bende oraya gelcem sende geliyormusun yanlızmısın” cümlesini 140 karakterlik boşluğa hemen dökülme. Önce Microsoft Word dokümanında yaz. Madem dilbilgisine hakim değilsin, bırak Word senin için otomatik düzeltsin.
* Samimi olmak ile yağ çekmek/yıkama yağlama kabul etmek ve zavallı/sahte görünmek arasında çok ince bir çizgi olduğunu unutma. Samimi dileklerini sms ile, mail ile ilet.
* Boş vakitlerini boş oturarak geçirdiğini bize gösterme. Evde otururken 0.01 saniye arayla tvitleme. Ayrıca, bre kardeş, sürekli “çok yoğunum” diye röportaj veriyorsun, bu muydu yoğunluk?
Twitter yoğunluğuymuş seninki, çaktırma bari.
ıki tvit arası git bi’ çay iç.
Bırak bir on dakika geçsin... Bırak iki saat geçsin...
***
İşte, bu kurallardan haberdar olmayan ve eskiden hafif/yoğun sempati duyduğumuz onlarca adamın kendi ipini çekişini gördük Twitter’da.
Sosyal medyada öğütülmüş starlık müessesesinin çöküş dönemi çoktan başladı ve ne yazık ki bu dönem pek uzun süreceğe benzer...
Yazarın Tüm Yazıları