Maçları ilk 11'ler değil, kulübeler kazanıyor

Önceki neslin yıldızları Iniesta, Ronaldo, Pirlo veya Modric, her maçta 10 üstünden en az 6’lık-7’lik performans gösterirken yeni neslin yıldızları Pogba, Dembele, Lukaku, Hazard ya da Dybala’nın performansı maçtan maça değişiyor.

Haberin Devamı

GEÇENLERDE tesadüfen denk geldiğim bir Ajax U10 takımı videosu izliyorum. Yetenekli bir nesil... Peş peşe güzel goller atıyorlar. Belli ki yeni De Jong’lar, De Ligt’ler yolda. Ama söz konusu videoda röveşatalardan, volelerden daha fazla dikkatimi çeken şey, gol sevinçleri oluyor: Golü atan boş tribünlere koşuyor! Arkadaşının büyük emeğiyle getirdiği topu boş kaleye dürtmüş olsa bile fark etmiyor, koşuyor koşuyor, havada dönüyor, formasının (henüz isim yazmayan) arkasını gösteriyor. Ronaldo’nun bencil sevinçleri yaygın. Sevinçlerde kolektif herhangi bir görüntü yok. Herkes tek. Herkes küçük birer Maradona...

Önce şaşırıyorum. Sonra şaşırdığıma şaşırıyorum! Yeni dünya düzeni bu. Bu Y ve Z jenerasyonu, daha benmerkezcil. İyi bir makinenin sağlam bir dişlisi değil, hepsi ayrı birer makine olmayı seçiyorlar. O yüzden de, iyi günlerinde tek başına maç kazandırabiliyorken, kötü günlerinde olağanüstü düşebiliyorlar. Bir önceki neslin yıldızları, Iniesta, Ronaldo, Pirlo ya da Modric, hemen her maçta 10 üstünden en az 6’lık-7’lik performans gösterirlerdi. Ama bu neslin yüz milyonluk adamla
rına bakın: Pogba, Dembele, Sterling, Lukaku, Hazard ya da Dybala... Maçtan maça katkıları öyle çok değişebiliyor, performans sapmaları öyle yüksek olabiliyor ki, teknik adamlar için 11 yapma işi bir iskambil oyununa dönüşüyor. Arsenal menajeri Emery, 16 hafta tamamlanmış olmasına rağmen devre aralarında 14 oyuncu değişikliği yaptı. Oysa Wenger, döneminde bir sezondaki maksimum devre arası değişikliği sayısı 9! Yaşı tutanlar hatırlarlar, Beşiktaş’ın efsanevi koçu Milne, birçok maçı hiç oyuncu değiştirmeden tamamlardı. Sebebi basit: Bu yeni dünya düzeninde, hafta içi idmanlarına bakarak, bilimsellikten faydalanarak, kafa patlatarak ürettiğiniz planlar, santra yapıldığında çöpe dönüşebiliyor. O gün kimin keyfi yoksa devrede çıkarıyor, keyfi yerinde olanı bulmaya çalışıyorsunuz! Maalesef yeni dünya düzeni bu. Sanırım 2020’ler kulübelerin çağı olacak. Belki de artık bitiren 11’ler, başlayan 11’lerden daha değerli bu çağda.

Haberin Devamı

SELÇUK VE GOMIS

Haberin Devamı

G.SARAY, kulüp tarihinin en şanslı Devler Ligi kurasını çektiği sezonda, yoluna Avrupa Ligi’nde devam edebiliyor. Son 11 maçta 1 galibiyet! Elbette bunda sakat ve cezaların önemli payı var. Ama büyük resme baktığımda geçen sezonla bu sezon arasındaki en büyük fark bence Gomis... Gomis olsaydı, G.Saray bu grupta 2. olur, Başakşehir deplasmanına da zirve yarışı içinde giderdi. Gomis, zorla gönderilirken, birtakım medya kullanılarak Fransıza hakkında ‘paracı’ algısı oluşturuldu. Hatta sezon içinde başlandı bu operasyona. Fransız santrforun tek suçu, G. Saray’ı şampiyon yapmasıydı. Tamam, Gomis maaş artışı
istiyordu. Orta yol bulunabilirdi. Başka artış talebiyle gelen oyuncu olursa da ona, “Sen de 30 gol at, sözleşmeni de yenileyelim” denirdi. Bundan 4 yıl önce, Selçuk ve Burak’a yapıldığı gibi... 2014 yazında, kontratının bitmesine 2 yıl olmasına rağmen Selçuk’un kontratı 2019 sonuna kadar uzatıldı. Bugünkü maaşı, 2 milyon 950 bin+maç başı 25 bin Euro. Şu sıralar kontratı bitmekte olan Selçuk’un 1.5 milyon Euro’luk yeni sözleşme talebini “Selçuk fedakârlık yaptı” haberleriyle okuyoruz medyada. Oysa onlara göre sahada canını dişine takan Gomis fedakârlık yapmıyordu. O haindi(!)

Haberin Devamı

HAFTANIN GÖRÜŞÜ

ÇAĞLAR Söyüncü, son haftalarda gösterdi ki, yakın gelecekte çok yönlü bir stoper olabilecek. Leicester’da Harry Maguire’ın partneri olmaya, ya da en azından İngiliz milli oyuncuya olan bağımlılığı azaltmaya hazır. Çağlar’ı daha dikkatli izlemenizi öneririm (Paul Doyle/The Guardian).

HAFTANIN SÜRPRİZİ

SCHALKE’nin prestij amaçlı çıktığı Lokomotiv Moskova maçında şans bulan gençlerden biri de U19 milli santrforumuz Ahmed Kutucu idi. 2000 doğumlu futbolcumuz, ilk kez A takım formasını giydiği maçta bence sırıtmadı ve doğrusu hepimizi umutlandırdı.

MERİH'TEN GÜREŞLİ BLOK

LİGDE en fazla rahatsız olduğum pozisyonların başında, aut çizgisi itişmesi geliyor. Absürt bir örneği Alanya-Beşiktaş maçının 32. dakikasında yaşandı. Top tıngır mıngır auta doğru gidiyor, aslında gidemiyor, çünkü son derece yavaş. 5 saniye sürüyor neredeyse çıkması! Alanyalı Merih kollarıyla vücudunu genişletmiş, topa 2 metre mesafede Mustafa’yı perdeliyor. Topla iki oyuncunun da ilgisi yok, çünkü Merih, Mustafa’yı güreşle blokluyor! Futbol değil bu zira. Olsa olsa güreştir. Ve hakem de bu bloklamayı görmezden geldiğine göre, herhalde güreş hakemleri yönetiyor maçı. Çünkü bir futbol hakemi, bu tarz pozisyonları görmezden gelmemeli.

 

Yazarın Tüm Yazıları