Comolli modeli doğru performans analizi için zaman gerek

Aziz Yıldırım, seçimden birkaç gün önce Hürriyet’i ziyaret ettiğinde “sportif direktörlük kurumu”na neden sıcak bakmadığını şöyle açıklamıştı: “İşte gördünüz Terraneo’yu... Ben Capello’yu getirmek istiyordum, o Pereira’yı getirdi!”

Haberin Devamı

O anda bu ülkede hemen hiçbir kurum gibi sportif direktörlüğün de doğru algılanamadığını fark etmiş oldum sanırım. Aziz Yıldırım, göreve bir sportif direktör getirdiğinde ona kulübün anahtarının teslim edilmesi gerektiğini düşünmüş galiba! Oysa “sportif direktör”ün tanımı bu değil.

Nedir peki bu sportif direktörlük? Teknik direktör bütün mesaisini idmanlara, taktik çalışmalara ve 25 kişilik A takımına ayırırken, onun yetişemeyeceği işlere yetişen, hocayı asiste ettiği gibi, yönetim kuruluyla da köprü vazifesi gören adam. Futbolcu izleme ekipleriyle ilişkiler kurar, bütçeye, altyapıya, akademiye kafa yorar. Teknik direktörün uzmanlığı kendi oyuncuları iken, dünyanın kalan bütün futbolcuları sportif direktörün alanında olmalıdır. Teknik direktör bir sonraki maça hazırlanırken, bir sonraki sezonu düşünen adamdır sportif direktör. Sportif direktör bir dönem genelde eski futbolculardan seçilirdi; ama artık bu rolü üstlenen kişinin birden fazla yabancı dil bilmesi, tüm kulüplerle sıcak ilişkiler kurabilmesi, global bir kartvizite sahip olması gibi ihtiyaçlar, bu rolün de tanımını değiştirdi.  Herkes kendi Monchi’sini arıyor artık. Ali Koç da öyle. Zaten Comolli’ye umut bağlama nedeni de bu. Comolli’nin daha önce çalıştığı kulüplerdeki performansıyla ilgili yorumlar muhtelif. Sihirbaz olduğunu söyleyen de var, başarıları üstlenme konusunda usta bir düzenbaz olduğunu düşünen de.

Haberin Devamı

Fenerbahçe’deki performansını ölçmek için de zamana ihtiyacımız var kesinlikle. Ama model, yani Ali Koç’un yapmak istediği şey, kesinlikle doğru.

SPORTİF DİREKTÖRLÜK TÜRKİYE’YE UYGUN MU?

Süper Lig’deki 18 kulüp içinde, geçen sezona başlayan teknik direktörüyle yola devam eden takım sayısı yalnızca beş...

Durum böyleyken, zengin fanatik yöneticilerle teknik adamlar arasındaki bağı kuracak yegâne pozisyon, sportif direktördür kanımca. Bu çılgın teknik direktör hareketliliğini yavaşlatacak, kulüplere anlayış istikrarı getirebilecek tek pozisyon bu.

Türkiye’de kulüpleri genellikle futbol deneyimi ve bilgisi tartışmalı zengin fanatik iş adamları yönetiyor malumunuz. Onların teknik adam performansını ölçmede kullandıkları metot yanlış olabilir şüphesiz. İşte bu noktada devreye girebilecek iyi iletişimci bir sportif direktör, pekâlâ yeni Terim-Galatasaray hikayeleri doğurabilir. Zira ben Terim’in kötü başladığı 1997-98 sezonu ilk yarısında medya tarafından nasıl doğrandığını gayet iyi hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Üstelik bir önceki sezonu şampiyon kapatmış olmasına rağmen.

OYUNCU TARAMAK ÇOK MU PAHALI?

Bu konuyu daha önce defalarca yazdım, ama yeri gelmişken bir kez daha dile getirmekte fayda var. Kulüp başkanlarının sportif direktör istihdamını arama-tarama maliyeti nedeniyle lüks bir kalem olarak gördüklerini biliyorum.

Bu konuda dâhi sportif direktör Monchi’ye kulak verelim öyleyse: “Dünyanın hiçbir yerinde oyuncu izleme ajanımız yok. Başkent merkezli küçük bir ekibiz, sadece gerektiğinde Belçika’da, Fransa’da veya Şili’de maç izliyoruz. Dünyanın bütün ligleri televizyonda ve internette iken gerçekten Güney Amerika’da arama-tarama ekibimiz olduğunu mu sanıyordunuz siz?”

Haberin Devamı

HAFTANIN UTANCI

Erzurumspor, Ankaragücü’ne karşı 90 dakika tek kale oynadı. Şutlar 27’ye 3, kornerler 12’ye 2... Topla %70 oynadılar, sadece gol atamadılar. Çünkü kadro kaliteleri bence çok düşük. Ve Erzurumspor yönetimi dün Mehmet Altıparmak’la yollarını ayırmış. Pes!

HAFTANIN RAKAMI

The Times’ın araştırmasına göre geçen yıl İngiliz kulüplerinin menajerlere ödediği para 211 milyon sterlinin üzerinde. Transferlerin yüzde 79’unda menajerler hem futbolcudan hem de kulüpten pay almışlar. Bir sonraki yazıda detaylı ele alacağım bu konuyu...

Yazarın Tüm Yazıları