Milattan önce

Şehnaz Tanılkan yazdı.

Haberin Devamı

Son yılların en heyecanlı ve çekişmeli lig yarışına şahit oluyoruz. Öyle ki, kalan son 3 haftada hala her şey olabilir, sürpriz sonuçlar çıkabilir. Galatasaray, Başakşehir, Fenerbahçe ve Beşiktaş... Bu 4 takımlı müthiş şampiyonluk yarışını, maçları ve futbolu konuşmak bir yana, bir süredir kuyuya atılan taşın yarattığı gündemin içindeyiz.

Evet beklenen oldu ve yarıda kalan Ziraat Türkiye Kupası yarı final rövanş maçının tekrarında Beşiktaş takımı sahaya çıkmadı. Aykut Kocaman, ‘’hak aramak ancak sahada olur, keşke böyle olmasaydı, finale çıkacak takım masadan değil sahadan çıkmalıydı’’ dedi.

Kulübün kendi kararıdır, sorumluluğu ve sonrasında olacaklar da bundan sonra sadece Beşiktaş’ı ilgilendirir. Günlerdir futbol gündemini meşgul eden bu konuda, Fenerbahçe’nin duruşu ve savundukları aslında rakibiyle ya da sadece bu maç özelinde yaşananlarla ilgili değil...

Haberin Devamı

Öncelikle ne olursa olsun, Şenol Güneş’e tekrar geçmiş olsun... Fakat artık gerçekten geçmiş bitmiş olsun. Kimseyi o an kendi yaşadığı korku için eleştiremeyiz. Tribünden üzerine atılan peruk da olsa, pet şişe de olsa, o panik anı ve sonrası Şenol Güneş’in sahayı terk etmesine sebep olmuş olabilir. Hakem ve rakip takım sahadayken maçı bırakıp takım olarak içeri girildiğinde de alınacak kararlara hazırlıklı olmak gerekiyor. Bunun yanında, sporun içinde olanların, özellikle de yöneticilerin, futbol medyasının, teknik direktörlerin ve futbolcuların sorumluğu herkesten fazla. Artık küfür olmasın, sahaya madde atılmasın, bunlar her şehirde her stadda son bulsun. Türkiye gibi bir futbol ülkesinde, tribünlerin tansiyonunu yükseltmek de düşürmek de, küçük bir kıvılcımı yangına dönüştürmek de bir o kadar kolay. Saha zaten gerginken, yedek kulübesinde oturması gereken bir futbolcunun, bir anlık gereksiz ağız dalaşı ile yangına körükle gidilebilir. En sonunda fitili ateşlemek de, yangını söndürmeye çalışmak da bir tercihtir, sorumluluktur.

Çok daha vahim saha içi şiddetlere maruz kalmış Fenerbahçe’nin her defasında sahada kalması, maçlarının her koşulda devam ettirilmesi de artık alışılmış bir durum haline geldi. Bir milattır gidiyor... ‘’Milat olsun’’ diyebilmek için, önce, milattan önceyi iyi bilmek, hakkıyla hatırlamak gerekiyor... Öncesini doğru değerlendirip anlayamazsak, sadece sözde kalan suni milatlar arasında kendimizi avutmaktan ileri gidemeyiz.

Haberin Devamı

Yıllardır başına gelmeyenin, sahada üzerine atılmayanın kalmadığı şiddet dolu maçlar yaşadı Fenerbahçe takımı... Yeri geldi sahaya cam şişeler atıldı, taşlar fırlatıldı, kapı kolları, tribün koltukları hatta kale direği atıldı. Yine de o maçlar yarıda kalmadı, can güvenliği denmedi ve futbol ne olursa olsun sahada hep devam etti Fenerbahçe için.

Başı yarılan menajeri kenarda oturdu, tercümanı yaralandı, futbolcusu başındaki sargısıyla oyuna girdi. Taş atıldı teknik direktörü sustu, atılan taşı alıp kenara koydu ve hep sahadaki oyuna bakmaya devam etti, ortalığı ayağa kaldırmadı.14 Mayıs 2006, Denizlispor deplasmanı... O gün o saha şartlarında bile maç oynanıp tamamlanabildi, defalarca durdu ama yine de ısrarla devam ettirildi. Fenerbahçe için milat olan maçlardan biriydi, şampiyonluğu kaybetti, dönüm noktasıydı. Fenerbahçe, yeri geldi sahaya atılan cips poşetinden ceza aldı, sahası kapatıldı.

Haberin Devamı

Yıllardır her Trabzonspor deplasmanına gidişinde, ‘’takım maçtan sonra sağ salim geri dönsün’’ diye dua edildi.

4 Nisan 2015, maçtan dönen futbolcularının olduğu takım otobüsü kurşunlandı, yaralanan şoför son anda yardımla direksiyonu kontrol edebildi ve büyük faciadan dönüldü. 40 futbolcunun canına kastedildi. Ne bir hafta olsun ligler ertelendi, ne de bu olay hakkıyla yeterince kınandı. Birlik olup tavır göstermek bir yana, ses de getirmedi, faili meçhul oldu unutulup gitti... 3 Temmuz, 12 Mayıs, 4 Nisan ve niceleri yaşandı, sembol tarihlerdi, Fenerbahçe bir şekilde hep ayakta kaldı. Dirençli oldu, mücadele etti hep sahadaydı. Fenerbahçe bu denli derin yaralarına rağmen ayakta kaldı, her seferinde daha da güçlenerek yoluna devam etti. Evet, elbette sporda milat olsun, ama o milatlar her defasında en çok canı yanan, saha içinde ve dışında şiddete en çok maruz kalan Fenerbahçe üzerinden başlatılmasın. Sporda kazanmayı bilmek kadar, kaybetmeyi de öğrenmek bu ülkede unutulmaması gereken değerlerden biri olacaktır. Maçlar, kupalar, şampiyonluklar... Bunların hepsi bir yana, esas olan Fenerbahçe ruhuna ve 111 yıllık kıymetli tarihine yakışır şekilde, sporun spor olduğunu unutmadan ilerlemektir. 3 Mayıs 1918, Atatürk’ün Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaretinin 100. yılı... Ve Fenerbahçe’nin kuruluşunun 111. yılı... Fenerbahçe, Başkan Aziz Yıldırım, Yönetim Kurulu, kongre üyeleri ve taraftarlar hep birlikte Anıtkabir’de Ata’nın huzurundaydı. Fenerbahçe 111 yaşında, nice aydınlık yıllara Fenerbahçe.

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları