Fatih Hoca’nın Rahle-i Tedrisi

Tam 15 sene önce, 2 Kasım 2002’de, şu anda yerinde devasa ve anlamsızca büyüyen yapıların olduğu Ali Sami Yen Stadı’nda, Süper Lig’de adından bahsedebilmemiz için beklediğimiz Göztepe maçı oynandı. Ve o gün, yine Galatasaray adıyla büyüyen ve büyüten Fatih Terim takımın başındaydı.

Haberin Devamı

Bu yazıyı okuyacaklar için baştan belirteyim. Konu Galatasaray zira Fatih Terim sonraki başrol olarak geliyor. Tahminim bundan sonraki her Galatasaray maçında olmazsa olmaz bir konu başlığı olarak gelecek. Sarı kırmızlı ekibin parçası olmuş ve adından her daim başarılarla, kısmen dedikodularla aklımızı çelmiş Fatih Hoca için bunlardan daha büyük bir şeyin parçası ve futbolu seven herkesten bir saygı duruşunu hak ediyor.
Bu sezon başından beri kulüpteki geleceği hakkında söylentiler vardı. Bu durum, iki soruyu doğuruyordu. Tudor’u gerçekten başarısız buldukları için mi, yoksa Dursun Özbek seçimler öncesi kendine güvenoyu alabilmek için mi Fatih Hocayı seçmişti? Şimdilik cevapsız sorular.
Şimdi üzerine daha net konuşulacak Göztepe maçı var. Taraftar bu sezon başından beri takımını destekleyen profil çizse de bu maç bambaşkaydı. Karşı takımında Göztepe olduğunu düşününce fazlasıyla dostane ve futbol sosuna bulanmış bir maç izlediğimiz kesindi. Camiasıyla, teknik adamıyla ve de oynadığı futboluyla Göztepe adına gelecek vaat eden bir takım karşımızda.
İlk yarıda buraya kadar boşuna gelmemiş Göztepe, pas yaparken bir anda golü bulabilecek, duran toplarda olan birlikteliği ile Galatasaray’a hiçte rahat vermeyeceğiz algısını yaratmıştı bile. Duran toplarda en çok gol bulan İzmir takımı bu maçta da Jahovic’in penaltısıyla istatistiği bozmayacaktı. Bu golle aslanlar beraberlik golü için hızlı ve akıllıca oynanan ikili oyun sonunda eşitliği getirmişti. Aslanlar, Gomis-Rodrigues işbirliği ile gelen enfes gol, maça yeniden başlayalım diye haykırıyordu.
Hücum bölgesinde, gol üretkenliğiyle bu sezon en çok topla buluşan Galatasaray, Fatih Hoca’nın takıma verdiği motivasyonla zirve yapacaktı. Rodrigues, formda ve son derece maçta etkili, iştahlı oynarken sakatlanması, Yasin’in ne denli etkili olacağıydı.
İlk yarı, sezonun son maçına yakışırdı. Ancak ikinci yarı maçın daha hareketli olacağının habercisiydi.
Yasin’in oyuna katkısı yadsınamazken, takımla olan birlikteliği onu golle buluşturacaktı. Çok net ve doğru topsuz koşular sonucunda harikulade kafa golüyle az önce söylediğim ne denli etkili olacak cümlesine, ilk 11’de olmalıyım dedirtiyordu.

Haberin Devamı

Göztepe ikinci yarı itibariyle, Belhanda’nn hareketli oyunu sayesinde orta sahadaki hâkimiyetini tamamen kaybetti. İlk yarıdaki hızlı ve pas sonrası koşuları da yapamayınca Galatasaray üstünlüğü ile tek kale maça dönüştürecekti.
Ve bu da üçüncü golün Maicon-Ndiaye çalışması sonucunda dantel gibi işlenen golle buluşmasıydı.

Haberin Devamı

İkinci yarının son 15 dakikası Göztepe takımı kendini hatırlatır duruma getirdi. Zirve yarışına ortak olan İzmir ekibi, bugün bilhassa Galatasaray’ın ikinci yarı çok iyi hücum-savunma çalışmasına oyununu geçiremedi. Maçı domine eden aslanlar haklı üç puanını ligin ilk yarısını ikinci olarak kapattı.

Fatih hoca ayağının tozuyla, sonuç almak yerine doğru bildiğini yapmak isteyen bir teknik direktör olduğunu hatırlattı. Aklında şampiyonluk olduğunu bile düşünmüyorum. Şu an için…! Galatasaray’a yeniden bir kimlik verme çabası var. Bu kimlik sezon sonunda tabloda nerede olur onu konuşmak için kış mevsiminin bitmesini beklemeliyiz.
Tam da bugün, 24 Aralık 2017’de, şu anda Türk Telekom Stadı’nda, Süper Lig’de zirve yarışına ortak olmuş Göztepe maçı oynandı. Ve o 15 sene öncede, bugünde maçın skoru Galatasaray lehine 3-1 yazılmıştı. Bundan sonrası Fatih Terim’in sarı kırmızlı ekibin başındaki rahle-i tedrisi olacak.

Yazarın Tüm Yazıları