Dün iyi bir gündü sevindik. Yarın kötü bir gün olabilir, üzülebiliriz. Hayatta bunlar var. Ancak bu medeni çocukların bizi utandırmayacaklarına, başımızı öne eğdirmeyeceklerine emindim. Eğdirmediler. Çok da gururlandırdılar bizi dün. Dün Şenol Güneş sahaya teknik olarak çok güçlü bir 11’le çıkmadı, tercihi mücadeleydi. Ben saat 20:45’te ilk 11’i gördüğümde biraz endişe etmiştim; ama Güneş beni yanılttı, tercihlerinde yüzde yüz haklı çıktı. Üç temel fark yarattık dün Fransa’ya karşı:
1- Duran toplarda harikaydık. Güneş, aynen Beşiktaş’ta yaptığı gibi kornerlerde topu kalabalığın dövüştüğü penaltı noktası üzerine değil, ön ya da arka direğe çalıştırmış. Merih ve Kaan’la da fark yarattık duran toplarda.
2- Fransa, UEFA’nın esame listesinde verdiği gibi 4-3-3 değil; 4-2-3-1 oynadı. Göbekte Pogba-Sissoko, sağda Mbappe, solda Matuidi, santrfor arkasında Griezmann’la... Bizse sahaya 4-3-3 dizildik ve orta alanda 3’e 2 üstünlüğün tadını çıkardık. Mahmut-Dorukhan-İrfan presle kaç top kazandılar sayamadım ben.
3- Özellikle ilk devrede az faul yaptık. Dorukhan’ın rakibinin yakınına girip rahatsız etmesine rağmen faul yapmamasına bayılıyorum. İlk 30 dakikada biz tek bir faul yapmışken, Fransa’ya tam 9 faul çalınması ilk devrenin sırrı. Fransızlar, formalarını kirletmeden basit faullerle kazanmak istediler maçı. Çok geç anladılar gerçekten savaşmak zorunda olduklarını. Anladıklarında da iş işten çoktan geçmişti zaten.