Kasımpaşa Stadı’nda özellikle ilk 45 dakika, orta saha oyuncularının sadece en lüks yerden maçı izledikleri bir periyottu. İki takım da orta çizgiyi yürüyerek geçtiler, maç özellikle (sanırım şeref tribünün de rahat izleyebilmesi adına) tek bir çizgide oynandı! Fenerbahçe, sağ çizgide Isla-Eljif-Dirar’la bir kanal yakaladı, son haftalarda korkunç hatalarıyla ön plana çıkan Isla ilk devrenin yıldızı oldu. Her hücumda bindirdi, her bindirmede topla buluştu, her buluşmasında da pozisyon yarattı. Tabii ki ilk 45’te Isla’nın bu kadar bindirmesinin ve belki de kontrat konusunda Fenerbahçe yönetimini bir kez daha düşündürmesinin nedenlerinden biri de karşısında Trezeguet’nin oynaması. Mısırlı sol açık, bu ligin tek başına kader değiştirebilen 3-4 adamından biri. Ama Isla’yla beraber hiç gelmedi, savunma yapmadı, belli ki hocası ona bu lüksü vermiş. Fenerbahçe ön tarafta biraz daha becerikli olsa bu lüks ilk yarının 3-1 ya da 4-1 bitmesine yetecekti zaten. Esasında maçın ikinci devresi de çok farklı değildi, sadece Veysel’in stopere, Sadiku’nun ön liberoya kaymasıyla biraz daha gerçekçi bir Kasımpaşa savunması oluştu. Ama bu rotasyon da Fenerbahçe rüzgarını dindirmeye yetmedi. Valbuena zaten daha birinci dakikada “Bu maçı ben alacağım” diyordu vücudunun her bir santimetrekaresiyle. İkinci devrede sakatlıklar arasında boşluğu bulduğunda da aldı götürdü maçı eve.