Çuvaldızı kendimize…

Güncelleme Tarihi:

Çuvaldızı kendimize…
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2012 16:53

"Aziz Yıldırım maskeleri ile Yıldırım’ın yaptıklarını yıktılar"

Haberin Devamı

----Maçın başında başlayan bitişinde devam eden “terörist” muamelesi,
----Polisin gereksiz ve ölçüsüz biber gazı,
----Sahaya atlayan birkaç Fenerbahçe formalının insafsızca dövülmesi…
----Polisin tribünün içine girerek müdahalesi,
Kendi gözümle gördüm, tamamı doğrudur.
Ancak gerekçe olamaz…
Sarı lacivert formalılar sahaya girmiştir.
Koltukları parçalayıp atmıştır.
Ve çevik güce saldırmıştır…

*

Olmaz…
Taraftarın yeri tribündür.
Sahanın içi futbolcuların yatak odasıdır.
Girilemez…
Ne gerekçe ile olursa olsun girildiyse;
Zararı görecek olan Fenerbahçe’dir.
Varsa bir oyun tutmuştur…
Girenlerde oyunun bir parçası olmuştur.

*

Fenerbahçe yönetimi incelemeli ve çözmelidir…
İnceleme sezonun ilk maçı olan Shakhtar Donetsk maçı ile başlamalıdır.
“Önce sahaya atlayan Aziz Yıldırım tişörtlü iki kişi”…
Arkasından seyirci girmiyor…
Beklenen sonuç olmuyor…

Haberin Devamı

*.
20 dakika sonra tekrar aynı senaryo.
Ve aynı kişiler, biraz daha kalabalık…
Binlerce kişi sahada…
Sonuç; iki maç ceza.
Bir yandan da, sahaya giriş provası.
Ve çok kötü bir alışkanlık…
O gün; “Aziz Yıldırım maskeleri ile Yıldırım’ın yaptıkları yıktılar” diye

yazmıştım.
Nasıl başladı? Hangi bölümden girildi? İlk girenler kimlerdi? Niye kontrol
edemiyoruz?
Değerlendirmedik…
“Fenerbahçe üzerine oynanan oyunlar “ dedik.
“Neden oyuna geldiğimizi sorgulayamadık?”

*

Mutlaka tahrik var. Belki de provokasyon.
Belki sarı lacivert formalı örgüt üyesi,
Belki rakip takım taraftarı,
Belki olay çıkmasını isteyen bir ajan,
Belki duygularına hakim olamayan bir fenerli,
Belki çevik güç üniformalılar da senin sahaya girmeni istiyor,
Hiç önemli değil…
Peşinden sürükleyebiliyorsa seni…
Oyuna gelmişindir arkadaş…

Soru şudur:
“Tahrik ve provokasyon mu yönetiyor bizi?
Yoksa biz mi Fenerbahçe’yi?
Sorum yalnızca yönetime değil…
Fenerbahçeliyim diyen herkese…

*

Aslında derdim yalnızca Fenerbahçe de değil…
Yaşadığımız tarihimiz…
Dersler çıkarması gereken gençlerimiz…

*
1 Mayıs 1977 katliamının sorumlusu;
12 Eylülü yaratmak isteyen ajanlar mıydı?
Yoksa gerginliği son noktaya getiren sol örgütler mi?
Cevap; elbette ikisi de..
Sol örgütlerin o günkü gerginliğini sağlayan da, zaten aynı güçlerdi.
Ama sorumlu arıyorsak önce kendimize bakmalıyız…
“Örgütümüzü biz değil de, ajanlar mı yönetti?” diye sormalıyız.
Neden bu kadar tahrike geldik diye sormalıyız.
Oyunun sonu belli…
Yüzlerce ölü…

Haberin Devamı

Ve Türkiye’de 1980 de biten ve hala olmayan sol…
Ve de o günden sonra ülke sorunlarına duyarsız bir gençlik…

*
Tarihimiz aslında benzer oyunlarla dolu.
Kahraman Maraş, Sivas, Çorum hepsi aynı senaryo…
Sonuç hepsinde aynı…
Ertesi gün;
Dolduruşa getirenler “zafer işareti” yaparken,
Dolduruşa gelenler de, “bir ömür boyu çekecekleri vicdan azabı” ile
baş başa kalır.
Yolunuz bir gün Sivas’a, Çorum’a düşerse…
Konuşabilirseniz onlarla… Anlarsınız ne anlatmak istediğimi…
Hatayı kendimizde aramaz isek;
Çözemeyiz problemi…
Bu coğrafyanın provokatörü de bitmez!
Tahrikçisi de!
Önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız!

*

Kupanın Kadıköy’de verilmesi konusunda yaşananlar ve dün dinlediğim
demeçler;

Haberin Devamı

“Fenerbahçe’yi olay çıkaran takım, Aziz Yıldırım’ı da çıkan olayların
lideri”
konumunda gösterme çabasıymış gibi geldi bana…
Yıllarını, “sahada şiddeti” önlemeye adamı…
Aman yukarıda yazdığım cümleye dikkat…
Doğruysa bu oyun devam edecek…
Demek ki tam sahnelenememiş…
Tapeler, takipler yetmemiş…
Ve devam edecek…
Oyunu bozduk dememeli…
Bursa maçında çok dikkatli olmalı…
Çuvaldızı eksik etmemeliyiz…
*
“Sen gönlümün eşsiz aşkısın” diyorsan arkadaş:
Aşkına sahip çıkmalısın.
Kazandığında da, kaybettiğinde de…

*
Madem, “Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek” diyorsun arkadaş;
Fenerbahçe hiçbir oyunun için de olmamalı!

Ne onu ele geçirerek Türk sporuna sahip çıkmaya çalışanların…
Ne de onun sırtından muhalefet yapmaya çalışanların…

Haberin Devamı

Minik bir not:
Dün;
Başkan Ünal Aysal’a:
“Birileri Başkan’a anlatmalı…
Ya da başkan anlayana kadar susmalı” demiştim.
Dün akşam Adnan Öztürk’ü dinledim.
Başkana, “anlatacak kimse de yokmuş” diyorum…
Ya da, “oyunun bilerek veya bilmeyerek parçaları oldular” diyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!